reklam

27 Eylül 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

50 yıldır bakım yapılmayan raylar tren kazalarına davetiye çıkarıyor

İstanbul–Ankara demiryolunda artarda meydana gelen tren kazaları raylı ulaşımdaki acı gerçeği gözler önüne seriyor. 10 bin kilometrelik ağ üzerinde yolcu ve yük taşımacılığı yapan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, her yıl mevcut rayların sadece 200 km’lik bölümünün bakımını yapabiliyor. TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ın ‘500 km’lik raya 50 yıldır hiç el değmemiş!’ sözleri kazaların kaynağıyla ilgili önemli ipuçları veriyor.

Demiryollarının bakım onarımının düzenli olarak yürütülebilmesi için her yıl 300 trilyon civarında bir ödeneğe ihtiyaç duyuluyor. Ancak Hazine Müsteşarlığı, sürekli zarar eden kuruma temel giderler dışında ödenek vermiyor. Demiryolları idaresi de çareyi bakıma ayrılan bütçeyi kısmakta buluyor. Eskimiş raylar yüzünden her yıl irili ufaklı 200’e yakın kaza meydana geliyor. Demiryolundaki her üç kazadan biri, ‘deray’ denilen raydan çıkma şeklinde gerçekleşiyor.

Bunlardan sonuncusu dün Bilecik’in Bozüyük ilçesi yakınlarında yaşandı. Başkent Ekspresi’nin 3 vagonu raydan çıkıp devrildi. 1’i Alman turist 5 kişi yaralandı. Can kaybının olmamasıyla teselli bulan Demiryolları’nın zararı en az 3 trilyon lira. Bilirkişi raporu tamamlanmadı, ancak ilk tespitler makinistin hız limitini aşmadığı yönünde. Kazaya raylardaki bükülmenin yol açtığı belirtiliyor. Aynı hatta kısa süre önce de Fatih Ekspresi’nin yemek vagonu devrilmişti.

Türk Ulaşım Sen Başkanı Nazmi Güzel, son kaza için, ‘sürekli ihmal edilen demiryollarında çalan tehlike zili’ yorumunu yapıyor. Ankara–İstanbul arasındaki demiryolunun pek çok hatta göre daha bakımlı olduğunu ifade eden Güzel, diğer hatlarda 50 yıllık raylar üzerinde taşımacılık yapıldığına dikkat çekiyor.

Güzel, ‘daha hızlı işletmecilik’ adı altında tehlikeli bir uygulamaya gidildiğini öne sürerek, “Yetersiz altyapıya rağmen idare, makinistlerden hız limitlerini zorlamalarını istiyor. Hatta iki hafta önce 120 olan hız limitinin 130’a çıkarılmasıyla ilgili deneme seferi yapıldı. Trenlerin camları patladı.” şeklinde konuşuyor. Güzel, eleman sıkıntısı yüzünden makinistlere ‘aynı zamanda tren şefi gibi görev yapmaları’ yönünde direktiflerin de olduğunu dile getirerek, şöyle konuşuyor: “Trenlerdeki faal personel sayısındaki azalma seferleri riske edecek limite dayandı. Merkezlerdeki yığılmaya müdahale edilebilir. Ancak seferi yapan personel sayısını azaltmak doğru değil.”

TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, mevcut tablonun değişebilmesi için Devlet Planma Teşkilatı’na sundukları 1,6 katrilyonluk 2004 yılı bütçe teklifinin aynen kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. “Bütçede kesinti olmazsa çok eski rayları değiştireceğiz.” diyen Karaman, ilk planda çok kötü durumda olan Bandırma–Balıkesir ile Sivas’tan Kars’a kadar bölümün yanısıra Güneydoğu hattında yenileme çalışmaları yapılacağı müjdesini verdi. Geçen hafta Avrupa Birliği ülkeleri demiryolları genel müdürlerinin Almanya’da bir araya geldiğini kaydeden Karaman, toplantıdan Türkiye’nin bundan sonraki demiryolu politikalarını yakından ilgilendiren bir ayrıntıyı aktardı: “Günter Verheugen de oradaydı ve, ‘AB demiryollarının önemini çok iyi biliyor. Hatlar doğuya doğru genişletilecek. Bu yüzden üye ve aday ülkelerin demiryollarını bizim standartlarımıza getirmesi şart’ dedi. Bu da gösteriyor ki er ya da geç ülkemizde demiryolunu iyileştirmek zorundayız.”

Ulaşım Sen Başkanı Güzel, yurtdışından getirilen kiralık vagonların da ciddi tehlike arz ettiğini belirtiyor. 3 demirçelik fabrikasına sahip Türkiye’nin, tren tekerleğini Romanya’dan ithal etmesini de ‘manidar’ bulan Güzel, “Kazalarda tekerlekler ile raylar arasındaki uyumsuzluk etkili. 2003’e gelinceye kadar rayı da Afrika’dan ithal ediyorduk. Demiryolu idaresi bu aksaklığı giderebilmek için ray ihtiyacını Kardemir’den karşılamak için anlaşma yaptı. Tekerlekleri de kendi standartlarımızda üretmenin yollarını aramalıyız. Bütün bu sorunları ne sayın genel müdür, ne Ulaştırma Bakanı tek başına çözebilir. Hükümetin bunu bir devlet politikası haline dönüştürecek adımlar atmasına ihtiyaç var.” diyor. 1950’de yolcu taşımacılığının yüzde 46’sı demiryolu ile yapılırken bugün bu oran yüzde 4’e geriledi. 50 yıl önce karayoluyla yapılan yolcu taşımacılığı yüzde 17 seviyesindeydi. 1960’tan sonra yatırımlarda karayolunun öne çıkmasıyla 64 bin kilometrelik karayolu ağına ulaşıldı. Karayolunun taşımacılıktaki payı yüzde 93’e ulaştı. Osmanlı döneminden kalan 4 bin kilometrelik demiryollarına ise 80 yılda sadece 6 bin kilometre ilave edilebildi.

1,5 yıl önceki kaza çok tartışıldı
9 Ocak 2002’de İstanbul’dan Diyarbakır’a giden Güney Ekspresi Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarındaki Temelli Tren İstasyonu’na geldiği sırada raydan çıktı. İçinde 100’den fazla yolcusu bulunan trenin 4. vagonu büyük bir gürültüyle devrilirken 5. vagon katardan koptu. Kazada, 1 kişi ölmüş, 1’i uzman çavuş iki kişi ağır yaralanmıştı. Uzman Çavuş Mustafa Kemal Aspar’ın bacakları tonlarca ağırlıktaki vagonun altında kaldı. Görevlilerin kendisini bulabilmesi için belindeki silahıyla havaya ateş açan Aspar, uzun uğraşlar sonunda kurtarılabildi. Hastaneye götürülmek üzere yola çıkarıldığında, sağ bacağının koptuğundan habersizdi. Uzman Çavuş ambulansın içindeyken Adana’daki ailesini cep telefonundan arayarak, kazayı soğukkanlıkla anlattı: “Ankara’ya giderken tren devrildi. Altında kaldım. Ambulansla hastaneye gidiyoruz. Ayaklarımı hissetmiyorum, galiba kırıldı. Korkulacak bir durum yok, sakın üzülmeyin...”

Bilirkişi raporunda, kazanın aşırı buzlanma sebebiyle meydana geldiği görüşüne yer verildi. Dosya tozlu raflara kaldırılırken, demiryolu çevrelerinde sessizce şu iddia gündeme gelmişti: “Fren sistemini buzlanmaya karşı koruyan alkol seferden önce tekerleklere dökülmemişti. Soğuğun etkisiyle frenler arıza yapınca da tren devrilmişti.”
Zaman

 

Eylül 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Platform

"Deprem Sorunu ve Mimarlık" tartışılıyor.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 02 Ekim'de İTÜ Mimarlık Fakültesi 109 No'lu Salon'da davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Sinan Şener
Konuşmacılar: Murat Balamir,
Korhan Gümüş, Handan D.Türkoğlu
Alper Ünlü

Lamp 83' ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz