Yetmiş yıl öncesinin İstanbul
semtleri
İstanbul’un şaşaalı semtleri üzerine çok kitap okudunuz; Beyoğlu,
Kadıköy gibi.
Peki, kenar semtler nasıldı?
Sevdiğim popüler yazarlardan Osman Cemal Kaygılı'nın Köşe Bucak İstanbul'unu
okuduğunuzda, şimdi hálá kenar semt diye tanımlayabileceğimiz yerlerin
yetmiş yıl önceki durumunu öğrenirsiniz.
İstanbul'da ne değişmişti ne değişmedi?
İnsanların tavırları, bu şehirde yaşayan çeşitli kesimlerin eğlencesi,
aşkları, zevkleri bütün gerçekçiliğiyle bu yazılarda ortaya çıkar.
Yenigün Gazetesi'nde 26 Ocak 1931'de başlamış bunları yazmaya Osman
Cemal Kaygılı.
Gazetenin sunuş yazısında; Kaygılı'nın bilinmeyen, görülmeyen, farkına
varılmayan İstanbul'u anlattığı belirtilir:
‘‘İstanbul'un henüz nasıl bir yer olduğunu, orada nasıl bir hayat geçirildiğini
bilmediğimiz öyle semtler var ki, pek çoklarımız buraların ismini bir defa
bir ilan dolayısıyla ancak gazete sütunlarında görürürüz. Mesela Beyoğlu'nu
herkes bilir. Fakat bu herkesin acaba yüzde kaçı Kalyoncu'daki bir akşam
manzarasını, Dolapderesi'ndeki bir gece álemini görmüş, seyretmiş,
oradaki maruf tipleri tanımıştır?’’
İşte bu kitap bize bunları anlatıyor. Hiç kuşkusuz onlardan biri
olarak, aralarından çıkan bir yazar kimliğiyle ve alçakgönüllükle.
İstanbul'un çok renkli bir kent olduğu yargısını kullanırız ama bu
renklerin çoğu kısıtlı eserlerden bize yansımıştır. Bence Sermet Muhtar
Alus'tan sonra içindeki mizahıyla beraber, okunması gereken, semt tanıtımını
başarıyla bize aktaran Osman Cemal Kaygılı'nın gözlemleridir.
Bugün de bazı yerel gazetelerde, şehir eklerinde oranın sorunları anlatılır,
yazılır.
Kaygılı'nın semt yazılarında bu özelliği görürüz, orayı, oranın
insanlarını anlatırken, semtin ihtiyaçlarından, yaşayanların sorunlarından
da söz eder.
İki açıdan bu yazılar bana ilgi çekici geldi.
Birincisi bazı semtlerin özelliklerinin değişmemesi, neredeyse yüz yıldır
özelliğini koruması.
İkincisi; sorunlarının da aynen devam etmesi.
Köşe Bucak İstanbul'u okurken, bir başka mukayese imkánına da kavuşursunuz;
kitap Anadolu Yakası, Avrupa Yakası diye iki başlık altında yayınlandığından,
dünle bugünü iki yaka açısından da değerlendirebilirsiniz.
İstanbul'un mesire yerlerini, insanıyla birlikte düşündüğümüzde,
bundan bir halk eğlence kültürünün omurgasını da çıkarabilirsiniz.
Şişhane Karakolunda Gece Álemleri ile Galata'dan Beyoğlu'na Çıkan İşlek
Bir Merdiven: Yüksek Kaldırım bölümlerini okurken çok eğleneceksiniz.
Çünkü o zaman da caddenin başında bugünkü gibi her müzik mağazasının
-İstiklál Caddesi böyle oldu- Kaygılı'nın deyişiyle gramofon mağazalarının
ciyak ciyak sesleri yükselirmiş....
Her türden müzik vardır. Belki dünle bugün arasındaki fark, çalınanlar
arasında Çaykovski'nin Kapris İtalyan'ının sesinin duyulmamasıdır.
Tahsin Yıldırım'ın hazırladığı Köşe Bucak İstanbul size, eski İstanbul'un
yakın tarihini anlatıyor. İnsanıyla, eğlencesiyle.
Okurken çok eğleneceğiniz, eğlenirken de çok şey öğreneceğiniz yazılar.
Kitaptan seçmeler
Avcılar'ın güzel köyü Kalitarya
Kalitarya'da geçirilecek mehtaplı bir yaz gecesinin zevki İstanbul'un değme
sayfiyelerinde görülmez. Kalitarya'da en çok bulunan şey, şimdi çeşit çeşit
av köpeğidir.
Bir ismi de Avcılar Köyü olan Kaletarya ne güzel bir yerdir bilir
misiniz? Bilmezsiniz, geliniz orada biraz sizi dolaştırayım! Amma dikkat
edin, Küçükçekmece'nin üstündeki bu Kalitarya ile Büyükçekmece'nin yanındaki
Kalitarya başka... Kalitarya Bakırköyü'nden Çekmeceler'e ve Ramis'e kadar
uzanan köylerin içinde manzara itibarıyla bunların en güzelidir ve bence
burası birinci sınıf bir sayfiye yeridir. Fakat nedense öteden beri av
meraklılarından başkaları buraya pek itibar etmezler; halbuki burada geçirilecek
mehtaplı bir yaz gecesinin görülmemiş zevki değme sayfiyelerde bulunmaz.
Otuz sene değişmeyen semt Kasımpaşa
İskele'den Yenişehre doğru uzanan o büyük ana cadde istisna edilirse
denilebilir ki Kasımpaşa bundan otuz sene evvel ne ise bugün gene odur.
Gene o mahalle aralarında, ortalarından ırmaklar geçen lahana, pırasa,
ıspanak bostanları; gene o çamurları diz boyuna çıkan karmakarışık, eğri
büğrü yollar; gene o kenarları yapışkan otlu çıkmaz sokaklar; gene o
yalakları yosunlu ve nezleli burunlar gibi muslukları tutmaz çeşmeler...
Hele Hacışaban, Hacıhüsrev, Sakızağacı, Kulaksız, Zindankarası tarafları
bin üç yüz on dörtte ne ise bin dokuz yüz otuz birde de aynen öyle...
Zaten İstanbul'un sokakları, manzaraları hiç değişmeyen veya en az değişen
üç büyük semti vardır ki bunlardan biri Kasımpaşa, biri Üsküdar, biri
de Eyüp'tür.
Haliç'in en eğlenceli sahili Fener
Fener iskelesi son birkaç sene zarfında yaz günleri o kadar kalabalık, o
kadar parlak, o kadar neş'eli, o kadar cümbüşlü olurdu ki, cuma günleri
Beyoğlu'ndan bile buraya takım takım akın edenler olurdu. Fakat
Fatih-Edirnekapı tramvayı Haliç'in Rumeli sahilini kamilen bozduğu, ahaliyi
yukarı taraflara çektiği için bu sene Fener'deki bahçeli gazinolardan biri
daha kapanmış, eskiden yaz günleri müteaddit salaşlar kurulan aletleri tıka
basa kadınlarla dolan iskele meydanı da şimdi eski halini kaybetmiştir. Böyle
olmakla beraber Haliç Fener'i başta meşhur ‘‘Çınarlı’’ olmak üzere
oradaki sıra kahveleriyle, bilardo mahalleleriyle gene bugün Haliç'in en işlek;
en eğlenceli bir yeridir. Buranın bilhassa yazın mehtaplı gecelerindeki
piyasası çok mahuf ve pek dillere destandır.
Osman Cemal Kaygılı kimdir?
Osman Cemal Kaygılı, 1890-1945 yılları arasında yaşadı. Orta öğrenimini
Eğrikapı Merkez Rüştiyesi'nde tamamladı. Menşei Kuttab-ı Askeriye'yi
bitirerek Erkan-ı Harbiye-i Umumiye dairesinde (1906), Kıtaat-ı Fenniye Müfettişliği
kaleminde çalıştı (1909). Mahmut Şevket Paşa suikastıyla ilgili görülen
muhaliflerle birlikte Sinop'a sürgün edildi. Seferberlikte, bir süre katiplik
göreviyle gezici tümenlerde bulundu; hastalığı nedeniyle emekliye ayrıldı
(1918). Cumhuriyetten sonra İmam Hatip Okulu'nda, Çemberlitaş Ortaokulu'nda,
Fener Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. İlk yazısı Baha Tevfik'in Eşek
adlı güldürü dergisinde çıkmıştı. Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet
Rasim çizgisinde geliştirdiği hikayelerinde zengin folklor malzemesinden de
yararlanmasını bildi. Genellikle İstanbul'un kenar mahalle yaşantılarından
çizgilerle başarılı ürünler meydana getirdi. Çingeneler adlı eseriyle
CHP Roman Yarışması'nı hazandı (1942). Piyesler yazdı ve tiyatrolar tarafından
temsil edildi. Sonra Alemdar, Cumhuriyet, Haber, Akşam vb. dergi ve gazetelerde
yazdı.
Hürriyet - Doğan Hızlan
|