Demre'nin 'Noel Ana'sı...
Her yıl 6 Aralık günü Demre
çok güzel kutlamalarla şenlenir... Kentin simgesi Noel Baba yabancı
konuklarla birlikte anılır; etkinlikler düzenlenir...
Çünkü, Demre'deki antik Myra kentinin ''Pataralı'' piskoposu Noel Baba,
yani asıl adıyla St. Nicholaus Aralık 343'te ölünce, Roma döneminden kalma
bir lahite konarak buradaki kiliseye gömülür.
Demreliler, bu ''hümanis'' ve ''yardımsever'' aziz hemşerileriyle öylesine
gurur duyarlar ki, kentin ''resmi logosu'' bile artık sadece Noel Baba'dır...
43 yaşında ölmesine rağmen tüm insanlığın efsanevi ''yılbaşı dedesi''
olan St. Nicholaus ve Myra ile sağladıkları turizm gelirinden ötürü de
herhalde durup oturup, ''kentlerinin tarihine'' şükrediyorlardır...
Yalnızlaşan arkeolog
Ne var ki, Noel Baba'nın anılarını ve adını taşıyan tarihi kilisede
arkeolojik kazıları yürüten Prof. Dr. Yıldız Ötüken, aynı sevgiden artık
pek pay alamıyor... Daha doğrusu, kazıya başlarken Demrelilerin yüzündeki
gülücükler, şimdi yerini ''asık suratlara'' bırakmış...
Hatta, yine ilk tanışmalarındaki ''Hocam, bir ihtiyacınız var mı''
soruları giderek azalırken, ''Bu kazı ne zaman bitecek'' diyenler gün be gün
çoğalıyor...
Kendini adeta ''Noel Baba'nın kentine'' adayan Yıldız Hanım, tarihin gün
ışığına çıkmasından ''çıkarları zedelenmeyen'' yöre aydınları ile
Belediye Başkanı Adnan Genç de olmasa, Demre'de konuşacak kimse
bulamayacak...
Gün ışığına çıkanlar
Acaba bu ''soğukluğun'' ardında ne var dersiniz?.. Tarihi bir kilisenin çağlar
boyu toprak altında kalmış mekânlarına yeniden kavuşması kime ne zarar
verebilir?...
Eğer bu eski kısımlar, şimdiki yapının tam altında ya da sadece bahçesinde
bulunsaydı, sorunun yanıtı elbette ''hiç'' diye verilebilirdi... Ama kazı
ilerledikçe, tarihsel yapı kalıntıları da kiliseden kuzeye doğru açığa
çıkıyor... Yıldız Hanım'ın her ''Şurasını da açalım'' demesinin ardından,
biraz ilerdeki dağa yaslanan Myra'ya doğru ''kent dokusunun'' kalıntıları
uzanıyor...
Yani, Nobel Baba Kilisesi, aslında ''çevresi boş'' bir alanda tek başına
değilmiş. Şimdiki gibi, tarihte de belli ki ait olduğu kentle birlikteymiş...
İşte bu tarihsel gerçek toprak altında ''gizli'' kalmaktan kurtuldukça,
hele Myra ile St. Nicholaus Kilisesi arasında bile ''boş arazi'' yerine
''antik yerleşmenin'' bulunabileceği anlaşıldıkça, bunun aynı zamanda
''arkeolojik sitin genişlemesi'' anlamına geleceğini bilen Demreliler, Yıldız
Ötüken'den selamı sabahı kesmiş durumdalar...
En büyük armağan
Oysa Noel Baba, tarihin Demre'ye bir ''lütfu'' olduğu gibi, kendisi de bunca
sevgi ve saygıyı ''armağanlarına'' borçlu...
Örneğin, ünlü öyküsüne göre, yoksul bir babanın iki kızından biri
evlenmek isteyip de çeyiz parası bulunamayınca, diğeri kendisini esir pazarında
satmak ister... Bunu duyan St. Nicholaus da her gece pencerelerinden gizlice
''bir kese altın'' atarak babayı da kızları da kurtarmış olur...
Yıldız Hanım'ın da toprak altından çıkardığı her bir antik yapı
kalıntısı, aslında bu arazileri ''imara açmak'' ya da ''parselleyip
satmak'' yerine, yeni ve çok daha görkemli bir ''tarih ve turizm hazinesini''
tüm Demrelilere kazandıracak ''binlerce kese altın'' değerinde değil midir?
Sakın Noel Baba, o çağlardan bu günleri de görüp şu ''arsa rantı''
denen kirlilikten Demrelileri kurtarabilmek için, kiliseyi boş arazide değil
de kentin içinde yaptırmış olmasın?..
Belki aynı nedenle geleceğin tarihçileri Yıldız Ötüken'i ''Noel Ana''
olarak anacaklardır... İyisi mi, Demreliler buna şimdiden karar versinler;
kentlerini betonlaşma yerine tarihin büyüklüğüyle buluşturan bu St.
Nicholaus tutkunu hanımın heykelini, kilisenin önündeki Noel Baba'nınkiyle
yan yana diksinler...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|