Kuşadası'nda karar günleri
"Bir beldeyi zaman zalimce eskitmiş,
Uygarlığı görmüş, o güzellik bitmiş.
Bir beton zırhı sararken adayı,
Kuşlar seneler önce çekip gitmiş."
Cumhuriyet muhabiri Latif Sansür'ün "Ada Sanatevi"ndeki fotoğraf
sergisi, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bu dizeleriyle düzenlenmişti... Kuşadası
Belediyesi, artık aynı şiirlerin yazılmaması için kentin tarihi evlerine
yeniden sahip çıkıyor ve Tarihi Kentler'in Güvercinada'ya asılan afişini
bu kararın tanığı olarak saklıyor...
Geçenlerde yitirdiğimiz Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu 'nun Aydın
Valisi olduğu yıllardı... Bir grup çevre gönüllüsünün; ''Ah Kuşadası;
vah Kuşadası... Dememek İçin!..'' başlığıyla düzenledikleri panelde
demişti ki: ''Yanlıştan dönmek için ne Ankara'dan, ne Valilikten, ne de Anıtlar
Kurulu'ndan çare bekleyin... Yerel demokrasiyi işletin, hep beraber kentinize
sahip çıkıp kendi geleceğinizi kendiniz kurtarın...''
Anılarda hep çalışkanlığı ve merkezi hükümetlere olan eleştirileri
ile yaşayacak olan Recep Yazıcıoğlu'nun bu tavsiyelerinden yaklaşık 15 yıl
sonra, yine Kuşadası'nda ''geleceği'' tartıştık...
Bu kez gerilim yerine ''umut'' ; kargaşa yerine de ''sükûnet'' vardı...
Çünkü, konuşma ve eleştiri özgürlüğünün sadece bazı panellerde
biraz yaşanabildiği o ''korkulu'' dönem geride kalmış... Artık Kuşadası'nda
bir ''Kent Meclisi'' var ve meclisin ''sivil'' başkanı Ahmet Altunsoy diyor
ki: ''Belediyenin her türlü uygulaması, hemen herkesin katılımıyla açıkça
tartışılabiliyor..''
Yine o yakın geçmişteki ''inşaat yoğunluklarını arttırma'' amaçlı
imar planı oyunları ve proje pazarlıkları da yerini ''kentin eski semtlerini
koruma çalışmalarına'' bırakmış...
O kadar ki, aynı yılların arsa ve inşaat sektörüne ait ''iş bitirme
yemekleri'' nedeniyle boş masa bulunamayan ünlü balık lokantası ''Kazım
Restoran'' da bile in cin top oynuyor... Kilosu 50 milyon liradan levreklerle
''rüşvet ikramı'' yapan imar çeteleri kenti terk ettiği için güzelim balıklar
vitrinlerde "müşteri" bekliyor...
İşte bu ''değişimi'' değerlendirmek için Güvercinada 'daki tarihi
kalede düzenlenen ''forumun'' başlığı da; ''Kuşadası'nda Karar Günleri''
olarak belirlenmişti...
Tarihi Kentler Birliği 'nin 24-27 Eylül 2003 günlerindeki İzmir Buluşması'nın
ardından 28 Eylül 2003 Pazar günü aynı topluluğa ev sahipliği yapan Kuşadası
Belediyesi, son yıllarda sürdürdüğü; ''kenti imar rantı tahribatından
kurtarma'' çabaları için aldığı ''yeniden yapılanma kararlarına'' katkı
ve destek istiyordu...
1980'lerdeki 'imar darbesi'
Başkan Fuat Akdoğan, aynı sabahki sunuşunda kentin nasıl ''bu hale'' geldiğini
anlatırken 1950'lerden bir Kuşadası fotoğrafı göstererek dedi ki:
''1980'lere kadar bu güzel görünüm devam etti; fakat ne olduysa 1985'ten
sonra oldu ve kentimiz korkunç bir imar baskınına uğradı; Kuşadası'nda
kent adına yapılmaması gereken ne varsa yapıldı; devlet de altyapı
konusunda desteğini esirgeyince yoğun yapılaşmanın yarattığı bunalım,
vaktiyle öncü olduğumuz turizme de büyük darbe vurdu...''
Başkanı dinleyince düşündüm...
Aslında 1985'te olan belliydi... O yıl, yeni İmar Yasası ile imar ve kent
planlaması yetkileri belediyelere verilirken iki yaşamsal kural göz ardı
edilmişti...
Birincisi, ''şehircilik'' ve ''mimari çevre'' gibi konularda olması
gereken ''bilimsel denetim'' getirilmemişti... İkincisi de kentlerin
''tarihsel değerleri'' belediye sorumluluğu dışında tutularak yerel yönetimlerin
adeta ''geçmişlerine ilgisiz'' kalmaları körüklenmişti...
Böylece belediyeler, sanıldığı gibi demokrasinin değil, sadece arsa ve
arazi rantı yaratmanın ve bu rantları da diledikleri gibi ''üleştirmenin''
çıkar kaleleri yapılmak istenmişti...
Tek umut "rant" olunca...
Nitekim Belediye Başkanı Fuat Akdoğan'ın altyapı konusunda hükümetlerin
ilgisizliğine yönelik serzenişini de defterime not ederken yanına şunları
ekledim: ''Siyasilerin ilgileri de hep bu imar talanını destekleyen yasalar ve
arazi talanına dönük merkezi kararlarla sürmedi mi?..''
Kuşadalılar, işte bu ''işbitirici-kentbitirici'' sürecin Türkiye'deki
en ''mağdur'' sakinleri olarak, olana bitene ve gözü kara yerel yöneticilere
acaba neden ''seyirci'' kaldılar?..
Bu ''zor'' sorunun yanıtını, Güvercinada'daki forumda baro temsilcisi Av.
Nilgün Öğünçlü bir cümleyle şöyle açıklayıverdi: ''Rant avcılarına
karşı çıkmak yerine, nasıl pay alabileceğimizin hesabını yaptık...''
Bu ''payların'' yarattığı sonucu da forumu yöneten Prof. Dr. Metin Sözen
şöyle özetledi: ''Kentin sırtından kazanılanların şimdi ne olduğu belli
değil; ama kaybedilenin ne olduğu belli. Doğa gitti, tarih gitti, kültür ve
insan ilişkileri gitti...''
Özverili bir misyoner
İşte bunun farkına varan ve artık ''kalan değerleri kurtararak'' Kuşadası'ndaki
yok oluşu durdurmak isteyen belediyenin çalışkan ve özverili kültür
emektarı Dr. Ayşe G. Şerifoğlu, aynı zamanda ''kültürel çevre koruma
projeleri'' nin de genel koordinatörü...
Kuşadası'ndaki imar cehenneminin ancak ''tarihsel doku'' ya dört elle sarılınarak
geriletilebileceğini savunmuş, belediyenin ''TKB üyeliği'' de aynı sürece
katkısı olacağı gerekçesiyle kabul edilmişti...
Bu özlemler içinde gerçekleşen Kuşadası Buluşması'nda da TKB üyeleri
ve yurdun her yöresinden katılımcılar, özellikle Kaleiçi ve eski kent bölgesindeki
koruma, sağlıklaştırma, restorasyon ve tarihsel peyzaj düzenlemesiyle
ilgili proje ve uygulamaları izledikten sonra, forumdaki değerlendirmelerinde
şu ortak kararı aldılar. ''Kuşadası'ndaki bu yeni süreç kesintiye uğramamalı...
Tarih ve çevre kucaklandıkça, sadece kentin kimliği değil, Kuşadalı olmanın
gururu da kurtarılmış olacak...''
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|