reklam

13 Ekim 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Burgaz Adası

Burgaz Adası yeryüzünde gördüğüm en güzel yerlerden biridir. Saif Faik bu güzelim adayı boşuna seçmemiş. Ama biz toplum olarak İstanbul'un her iki yakasında da beton yığınlarını huzur ve zarafet telkin eden kendi ev uygarlığımıza tercih ettik. Adalar ve özellikle Burgaz, bu uygarlık katliamından her nasılsa kurtulabilmiş ender istisnalardandır. Mensup olduğum kuşak, kendimize has medeniyetin timsali konakları hatırlayabilen sonuncusudur. Burgaz Adası bu sebepten mazinin tüm güzelliklerini yad etmeyi hala mümkün kılan bir mahaldi.

Bu mahal geçen hafta az kalsın tamamen kül oluyordu. Televizyon başında bu felaketi seyrederken Anayasada yer alan bir hükmün ne kadar doğru olduğunu düşündüm. Anayasamız, yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirmeyi mecburi kılıyor. Bu hüküm sırf varlığıyla bile tam bir caydırıcılık getirmeye yetiyordu. Zira, orman kundakçılığı yapmayı karsız bir çaba haline sokuyordu. .Çok partili rejim, orman kundakçılığına teşvikte bulunmayı dahi oy alabilmek için mübah sayanlara adım adım cesaret verdi. Önce bu anayasal yasak fiilen yaptırımsız hale sokuldu. Ama siyasi zümremiz artık o hale düştü ki AKP, ormanın yok edilmesini, Anayasayı değiştirerek, hukuken mübah bir fiil haline getirmeye kalkışabilmekte!..

AKP, Anayasayı bu yönde değiştirmek istiyor da Devlet ne yapıyor? Devlet'in önce orman yangınlarını önleyecek kabiliyeti kazanması gerek! Düşünün ki İstanbul ilinde orman yangınıyla başedebilmek için yangın söndürme uçak ve helikopterleri başka illerden geliyor!

Kendi halkımzı doğal afetlerden koruyabilmekte çok yetersiz kaldığımızı irili ufaklı her deprem olayında bir kez daha öğreniyoruz. Peki! Ya bir savaşa girsek sivil savunmamızı sağlayabilecek miyiz? Her ne kadar insan icadı olan savaş ile doğal afetler arasında önemli bir fark var; ama her iki şıkta da halkımızın bekasını sağlayabilmek için alınması gerekli tebdirler hemen hemen aynı değil mi? O halde, depremler de, orman yangınları da savaş halinde sivil savunmamızı beceremeyeceğimizi bize her gün açık açık göstermiyor mu? Ve bu gibi hallerde tüm eksiklerimize rağmen çare bulmakta ve yaraları sarmakta yine de en başarılı olan kurumumuz Silahlı Kuvvetlerimiz değil mi?

Fransa'da XIX. asırdan beri itfaiye, askeri bir kurumdur. Bu yöntemi biz neye düşünmüyoruz? Bu hizmeti niçin çoğu parasız ve kudretsiz küçük belediyelerden beklemek gafletine düşüyoruz? Acaba en doğru yöntem, başta itfaiye, sivil savunma hizmetlerini askeri hizmet kapsamına alıp bir Sivil Savunma Komutanlığı kurmak ve başına bir orgeneral getirmek değil mi? O zaman hangi haddini bilmez orman yakabilirmiş? Görürüz.
Akşam - Coşkun Kırca

 

Ekim 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

Baucon Yapex 2003

16 - 19 Ekim 2003
Antalya Expo Center

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz