Felaket senaryosu

Global Deprem Güvenliği adlı kuruluşa göre, olası büyük bir depremde
en çok can kaybının görüleceği şehir Katmandu. Listenin ikincisi ise İstanbul...
Global Deprem Güvenliği adlı kuruluş, olası büyük bir depremde, hangi
şehirde, kaç kişinin öleceğini araştırdı. Alman Der Spiegel dergisinde
yayımlanan ve "Felaket Senaryosu" olarak adlandırılan araştırmada,
deprem tehlikesi bulunan bazı şehirlerde sarsıntıların yol açabileceği
olasılıklar incelendi. Nüfus yoğunluğu, inşaat malzemesi, zemin özelliği
ve kurtarma ekiplerinin kalitesinin, ölenlerin sayısında büyük farklılıklar
yaratabileceğine değinen araştırmaya göre, olası bir depremde en büyük
can kaybı, 70 bin kişiyle Katmandu'da bekleniyor. Katmundu'yu 55 bin kişiyle
İstanbul izliyor. İzmir de olası bir deprem durumunda 12 bin 500 can kaybıyla
listede yer alıyor.
Bina kalitesi önemli
Can kayıplarının yanı sıra binlerce kişinin ağır ya da hafif yaralanması
bekleniyor. 10 milyonu aşan nüfusuyla İstanbul'un en çok deprem hasarının
meydana geleceği şehirler arasında ikinci sırada yer alması, ev ve binaların
sağlam inşa edilmemesine ve depreme hazırlıklı olmamasına bağlanıyor. Büyük
deprem tehlikesi altında bulunmalarına karşın Japonya ve ABD'de fazla can
kaybı öngörülmemesinin nedeni olarak da, iki ülkenin sağlam bina yapılmasını
teşvik ve kontrol etmesi gösteriliyor.
Japonya'ya açık ara fark attık!..
Der Spiegel'in haberinde olası büyük bir depremde en fazla can kaybının yaşanacağı
şehirler şöyle sıralanıyor:
Katmandu (Nepal): 70 bin
İstanbul (Türkiye): 55 bin
Delhi (Hindistan): 40 bin
Quito (Ekvador): 17 bin 500
Manila (Filipinler): 15 bin
İslamabad (Pakistan): 15 bin
Jakarta (Endonezya): 12 bin 500
İzmir (Türkiye): 12 bin 500
Mexicali (Meksika): 12 bin 500
Tokyo (Japonya): 10 bin
Taşkent (Özbekistan): 7500
Yağmur gibi önceden tahmin edilecek
Der Spiegel'e konuşan Alman Prof. Freund, "Kızılötesi ışınlarla
tespit ettiğimiz manyetik boşalmalar sayesinde depremleri önceden tahmin
edebileceğiz" dedi
Büyük depremlerde en büyük yarayı alacak metropolleri araştıran Der
Spiegel dergisi, konuyla ilgili ikinci haberinde de bu korkunç doğal afetin,
yakın bir gelecekte hava durumu gibi önceden tahmin edilebileceğini belirtti.
Haberde görüşlerine yer verilen ABD'deki San Jose Üniversitesi'nden Alman
sismolog Friedmann Freund'a göre, kıtaların hareket etmesi sonucu sıkışan
yeryüzü, deprem bölgelerinde önceden görülebilen bazı olaylara neden
oluyor. Freund, Marmara depreminde gökyüzünün aydınlanmasını da bu
belirtilere örnek gösteriyor.
Freund, sıkışma sonucu meydana gelen fiziksel değişimin, elektrik akımı
olarak saatte birkaç yüz bin km. hızla yüzeye ulaştığını vurgulayarak,
bundan sonra olanları fırtına oluşumuna benzetiyor. Elektrik yüklü
toprakla atmosfer arasında oluşan akım farklılığından dolayı manyetik boşalma
oluyor ve gökyüzü aydınlanıyor. Bu olayı, laboratuvar ortamında ispatladıklarını
belirten Freund, "Bu ışınlar insan gözüyle görülemiyor, ancak biz kızılötesi
dalgalarla ölçebildik. Bu tür belirtileri deprem tahmini için kullanacağız"
diyor.
Sismologlar bölündü
Ancak kızılötesi kayıtlar, sismologları ikiye böldü. Alman Sismolog Klaus
Kinkel, "Yeryüzünde meydana gelen ısı değişiminin birçok açıklaması
bulunabilir, net bir bağlantı yok" derken, ABD'deki Global Sismograf Ağı
(Global Seismograph Network) yöneticisi Jeolog John Derr, "Alman bilim
adamının araştırması çok şey vaat ediyor" açıklamasını yaptı.
ABD uydu fırlattı, Fransızlar sırada
AMERİKAN Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), depremleri önceden haber
verebilen bir "Global Deprem Uydu Sistemi" (Global Earthquake
Satellite System) üzerinde çalışıyor. NASA'nın bu çalışmasına temel teşkil
eden olay, deprem öncesi yeryüzünde oluşan elektromanyetik dalgalar. Yeryüzündeki
manyetik ve elektriksel değişimi uzaydan tespit etmek isteyen ABD'li bir şirket,
"QuakeSat" isimli bir uyduyu haziran sonunda dünya yörüngesine
yerleştirdi. Fransızlar da aynı amaçla "Demeter" adlı uyduyu önümüzdeki
baharda uzaya fırlatmayı planlıyor.
Milliyet
|