Gözler Galata'ya çevrildi
Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne bağlı Antrepo bölgesi, dev bir liman
ve turizm bölgesine dönüşecek. Tabanlıoğlu'nun hazırladığı projedeki müze
alanıyla, Guggenheim Vakfı ilgileniyor.
Türkiye'nin onyıllardır düşünü kurduğu 'Modern Sanat Müzesi'nin
cismi olmasa bile, ismi ve yeri belli oldu desek yeridir.
Mimar Murat Tabanlıoğlu'nun verdiği bilgiye bakılırsa, 8. Uluslararası İstanbul
Bienali'ne ev sahipliği yapan ve yakında özelleştirilecek Türkiye
Denizcilik İşletmeleri'nin mülkiyeti ve işletmesi altındaki Antrepo Bölgesi'yle,
şu sıralarda Guggenheim Vakfı ilgileniyor.
Bilbao, Venedik, Berlin ve New York'taki 'şubeleriyle' binlerce sanatseveri
çeken Guggenheim'ın 'İstanbul' şubesi, belki de bu projeyle hayata geçecek.
Bu arada, vakfın içinde bulunduğu krizin artarak derinleştiğini de anımsamak
gerekiyor. Öte yandan, Thomas Krens'in kötü yönetimiyle oluşan vakfın
zararı, Rio projesinin halktan gördüğü tepkiyle de katlanmışa benziyor.
Guggenheim'ın veya bir diğer adayın er veya geç sahip olacağı bu olası
müze alanı, Tabanlıoğlu Mimarlık Ofisi'nin tasarladığı 100 bin
metrekarelik alanda kendisine ayrılması kesinleşen 10 bin metrekarelik bölgeye
kurulacak.
Bu alan projede açıkça belli oluyor.
Turizm Bölgesi olarak ilan edilen Antrepo'ya yapılacak yeni proje, 'Galata
Port' adı altında tasarlanacak. 1000 kişiye ekmek kapısı açacak olan
Galataport, liman kimliğini koruyacak ve turistik tesisler ile kültür alanlarını
bünyesinde taşıyacak. Bu dev projenin vizyonu ise, tamamlandığı zaman yılda
15 milyon kişiyi kendisine çekebilecek bir cazibe oluşturmak yönünde. Olası
150 milyon dolarlık bütçesiyle, şu anki hükümetin onayını bekleyen
'Galataport' düşünü, Tabanlıoğlu'nun projeyi tanıttığı 'Osmanlı
Bankası Müzesi Mimarlık Sohbetleri'nden hemen sonra, kendisiyle büyüteç
altına aldık.
Alışveriş ve kültür merkezleri, oteller hep bu projenin içinde. Siz
Galataport'un tarifini nasıl yapıyorsunuz?
Esasında bunun dünyada tam olarak bir örneği yok. Birincisi, burada bir
sahil şeridi düzenlemesi var. İkincisi, burada bir liman da var. Bunun biraz
benzeri Barcelona'da var ama o çok büyük bir alanda yer alıyor. Kendine özgü
o da.
O nedenle buradaki 'ana fonksiyon' gibi görünen limanın minimum ölçülerde
inşa edilmesi, yeme, içme, kültür ve eğlence alanları gibi kamusal alanların
artmasına yol açacak. Turizm bölgesi olarak ilan edilmesinin verdiği izinden
ötürü, burada oteller de olacak ama, yine bu alan içinde 10 bin metrekarelik
bir müzeyi uygulanabilir kılıp yaptırmak bence İstanbul ve Türkiye için
çok önemli. Zaten başka türlü yapılmasına da imkân yok. Zira uzun yıllardır
tartışılıp duruyor bu çağdaş müze meselesi.
Her tür insana, herkese açık bir alan söz konusu değil mi?
Evet, yaklaşık 70 bin metrekarelik bir açık alan var. İnsanlar bu alandaki
akslara dağılacaklar. Bunun sokaklarla bağlantısı tek bir noktadan
olmayacak. Daha da önemlisi, bu alanlar araç trafiğine kapalı olacak.
Los Angeles'ta da sokak satıcısı var Nişantaşı'nda. Beyoğlu'nda da olduğu
gibi. Dolayısıyla bu alanı duvarlarla kapatmanın bir anlam ve gereği yok
bana kalırsa.
Bu projenin geleceğine ilişkin en büyük kaygınız ne?
Elbette projenin doğru kişilerin eline geçmemesi.
'Doğru kişi'nin tarifini nasıl yapıyorsunuz?
Buradaki ana fonksiyonları dünyaca, yani salt Türkiye kapsamında değil,
topyekûn bir profesyonellikle üstlenebilecek kişiler. Türkiye'de bakın
turizm ve otelcilik belirli bir noktaya gelmiş durumda. Alışveriş ve diğer
hizmetler de öyle. Müze işini iyi bilen bir kişinin üstlenmesi, gerekirse
yurtdışından da destek alınması gerekiyor. Bunların birleştiği bir
konsorsiyum düşünüyorum. Yani müzeyi, oteli, fuarı, alışverişi, limanı,
akvaryumu.
Kültür ve Turizm bakanlıklarının birleşmesi, bürokratik açıdan işinizi
kolaylaştırdı mı?
Evet. Zaten Kültür ve Turizm Bakanı, Başbakan ve diğer bakanlar da bu
projeye sıcak bakıyor. Bu projeye hep maddi açıdan bakmamak lazım.
İstanbul ve Türkiye'ye bu alanın kazandırılması gerekiyor.
Mimari üslubun şeffaflığını nasıl açıklıyorsunuz?
Bizim anlayışımız, binaların iç dış ilişkisinin olduğu transparan çevreyle
barışık bir görünüm elde etmek yönünde. Deniz ve iç sokakların da mümkün
olduğunca birbiriyle bağlanmasına çalıştık. Ahşap, taş, çelik, cam
malzemelerini tercih ettik. Bunu teknolojiyle birleştirmek önemli.
Radikal - Evrim Altuğ
|