reklam

14 Ekim 2003 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Gözler Galata'ya çevrildi

Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne bağlı Antrepo bölgesi, dev bir liman ve turizm bölgesine dönüşecek. Tabanlıoğlu'nun hazırladığı projedeki müze alanıyla, Guggenheim Vakfı ilgileniyor.

Türkiye'nin onyıllardır düşünü kurduğu 'Modern Sanat Müzesi'nin cismi olmasa bile, ismi ve yeri belli oldu desek yeridir.
Mimar Murat Tabanlıoğlu'nun verdiği bilgiye bakılırsa, 8. Uluslararası İstanbul Bienali'ne ev sahipliği yapan ve yakında özelleştirilecek Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin mülkiyeti ve işletmesi altındaki Antrepo Bölgesi'yle, şu sıralarda Guggenheim Vakfı ilgileniyor.

Bilbao, Venedik, Berlin ve New York'taki 'şubeleriyle' binlerce sanatseveri çeken Guggenheim'ın 'İstanbul' şubesi, belki de bu projeyle hayata geçecek. Bu arada, vakfın içinde bulunduğu krizin artarak derinleştiğini de anımsamak gerekiyor. Öte yandan, Thomas Krens'in kötü yönetimiyle oluşan vakfın zararı, Rio projesinin halktan gördüğü tepkiyle de katlanmışa benziyor.

Guggenheim'ın veya bir diğer adayın er veya geç sahip olacağı bu olası müze alanı, Tabanlıoğlu Mimarlık Ofisi'nin tasarladığı 100 bin metrekarelik alanda kendisine ayrılması kesinleşen 10 bin metrekarelik bölgeye kurulacak.

Bu alan projede açıkça belli oluyor.
Turizm Bölgesi olarak ilan edilen Antrepo'ya yapılacak yeni proje, 'Galata Port' adı altında tasarlanacak. 1000 kişiye ekmek kapısı açacak olan Galataport, liman kimliğini koruyacak ve turistik tesisler ile kültür alanlarını bünyesinde taşıyacak. Bu dev projenin vizyonu ise, tamamlandığı zaman yılda 15 milyon kişiyi kendisine çekebilecek bir cazibe oluşturmak yönünde. Olası 150 milyon dolarlık bütçesiyle, şu anki hükümetin onayını bekleyen 'Galataport' düşünü, Tabanlıoğlu'nun projeyi tanıttığı 'Osmanlı Bankası Müzesi Mimarlık Sohbetleri'nden hemen sonra, kendisiyle büyüteç altına aldık.

Alışveriş ve kültür merkezleri, oteller hep bu projenin içinde. Siz Galataport'un tarifini nasıl yapıyorsunuz?
Esasında bunun dünyada tam olarak bir örneği yok. Birincisi, burada bir sahil şeridi düzenlemesi var. İkincisi, burada bir liman da var. Bunun biraz benzeri Barcelona'da var ama o çok büyük bir alanda yer alıyor. Kendine özgü o da.
O nedenle buradaki 'ana fonksiyon' gibi görünen limanın minimum ölçülerde inşa edilmesi, yeme, içme, kültür ve eğlence alanları gibi kamusal alanların artmasına yol açacak. Turizm bölgesi olarak ilan edilmesinin verdiği izinden ötürü, burada oteller de olacak ama, yine bu alan içinde 10 bin metrekarelik bir müzeyi uygulanabilir kılıp yaptırmak bence İstanbul ve Türkiye için çok önemli. Zaten başka türlü yapılmasına da imkân yok. Zira uzun yıllardır tartışılıp duruyor bu çağdaş müze meselesi.

Her tür insana, herkese açık bir alan söz konusu değil mi?
Evet, yaklaşık 70 bin metrekarelik bir açık alan var. İnsanlar bu alandaki
akslara dağılacaklar. Bunun sokaklarla bağlantısı tek bir noktadan olmayacak. Daha da önemlisi, bu alanlar araç trafiğine kapalı olacak.
Los Angeles'ta da sokak satıcısı var Nişantaşı'nda. Beyoğlu'nda da olduğu gibi. Dolayısıyla bu alanı duvarlarla kapatmanın bir anlam ve gereği yok bana kalırsa.

Bu projenin geleceğine ilişkin en büyük kaygınız ne?
Elbette projenin doğru kişilerin eline geçmemesi.

'Doğru kişi'nin tarifini nasıl yapıyorsunuz?
Buradaki ana fonksiyonları dünyaca, yani salt Türkiye kapsamında değil, topyekûn bir profesyonellikle üstlenebilecek kişiler. Türkiye'de bakın turizm ve otelcilik belirli bir noktaya gelmiş durumda. Alışveriş ve diğer hizmetler de öyle. Müze işini iyi bilen bir kişinin üstlenmesi, gerekirse yurtdışından da destek alınması gerekiyor. Bunların birleştiği bir konsorsiyum düşünüyorum. Yani müzeyi, oteli, fuarı, alışverişi, limanı, akvaryumu.

Kültür ve Turizm bakanlıklarının birleşmesi, bürokratik açıdan işinizi kolaylaştırdı mı?
Evet. Zaten Kültür ve Turizm Bakanı, Başbakan ve diğer bakanlar da bu projeye sıcak bakıyor. Bu projeye hep maddi açıdan bakmamak lazım.
İstanbul ve Türkiye'ye bu alanın kazandırılması gerekiyor.

Mimari üslubun şeffaflığını nasıl açıklıyorsunuz?
Bizim anlayışımız, binaların iç dış ilişkisinin olduğu transparan çevreyle barışık bir görünüm elde etmek yönünde. Deniz ve iç sokakların da mümkün olduğunca birbiriyle bağlanmasına çalıştık. Ahşap, taş, çelik, cam malzemelerini tercih ettik. Bunu teknolojiyle birleştirmek önemli. 
Radikal - Evrim Altuğ

 

Ekim 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

UIA 2005 Organizasyon Komitesi Üyeleri 21 Ekim 2003 tarihinde Diyalog bölümümüze konuk olacaklar.

UIA 2005 Organizasyon Komitesi Üyeleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, kendilerine soru sormak için tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz