İşte İstanbul’un yeni görüntüsü
İstanbul 21. yüzyıla değişen siluetiyle girdi:
Bir yanda yüzyılların izlerini taşıyan tarihi yarımada, diğer yanda ise
teknolojiyi, sermayeyi, gücü ve modern yaşamı simgeleyen Maslak-Beşiktaş-Şişli
üçgeni. İstanbul gökdelenleriyle ‘‘Ben de varım’’ diyor, artık.
Uzmanlar, plansız yapılaşmadan yakınıyor ama kentin yeni silueti fotoğrafa
öyle bir açıdan yakalanıyor ki ‘‘çirkin’’ demek imkansız.
Saraylar ve minareler kenti İstanbul, 1980'li yıllarda başlayan yükseklik
yarışı sonucunda yeni bir siluete kavuştu. Beşiktaş-Şişli-Maslak üçgenine
damgasını vuran gökdelenlerle çehresi değişti, New York, Hong Kong, Tokyo
gibi kentlerin teknolojiyi yansıtan görünümüne büründü. İstanbul'un
‘‘gökdelen üçgeni’’ yüksekliği, toplam alanı, elektrik ve su tüketimi,
insan sayısıyla Türkiye'nin en iddialı yapılarını barındırıyor: Türkiye'nin
181.1 metre ile en yüksek binaları olan İş Kuleleri, ofis-konut-alışveriş
merkezini birleştiren en büyük projelerden Metrocity, iki kulesinde onlarca
şirketi barındıran Sabancı Center ve bu fotoğrafa en son katılan Tekfen
Tower.
Diğerleri bir yana, sadece bu dokuz kuleyle ilgili sayısal veriler bile
rahatlıkla küçük bir Anadolu kentiyle boy ölçüşebilecek nitelikte.
Mesai saatlerinde toplam nüfusu 10 bin kişiye yaklaşan bu binalardan İş
Kuleleri'nde ayda 2 milyon 266 bin kilovat elektrik, 5 bin 600 metreküp su
harcanıyor. Sabancı Center'da ise her ay 1 milyon 67 bin 166 kilovat elektrik,
5 bin 508 metreküp su tüketiliyor. Konutlarda aylık ortalama 150-250 kilovat
elektrik, 4-7 metreküp su harcandığını söylersek, devasa binaların tüketimlerinin
boyutu apaçık gözler önüne seriliyor. Bu binaların elektriği, suyu hiç
kesilmiyor. Pencereleri açılmıyor, havalandırma ve ısıtmaları otomatik.
Bazılarında hiç dışarı çıkmadan yaşamak, neredeyse tüm ihtiyaçları
karşılamak mümkün. Bina sakinlerine marketinden sağlık merkezine, spor
alanından, eğlence birimlerine kadar her türlü hizmet sunuluyor.
Araştırmalara konu oluyor
Yüksek binalar son yıllarda, akademik araştırmalara da konu oldu. İTÜ
öğretim elemanı Dr.Çiğdem Eren, doktorasını ‘‘Yüksek Binalarda Kamu
Kontrolü ve İstanbul İçin Öneriler’’ başlıklı teziyle verdi. Dr.
Eren, yüksek binaların 19. yüzyılın sonunda ABD'de inşa edilmeye başlandığını
ve 20. yüzyılda dünyaya yayıldığını söylüyor.
Türkiye'de beş katın üzerindeki ilk binalar ise Galata ve Beyoğlu'nda
19. yüzyılın sonunda inşa edilmeye başlandı. Katlar yüksek olduğu için
bu binaların boyu 20 metreye yaklaşıyordu.
İlk zamanlarda iş merkezi olarak planlanan yüksek binalar, daha sonra
konut inşaatlarında da gündeme geldi. Ancak yapılan araştırmalar çok katlı
binaların oturanlar üzerinde olumsuz psikolojik etkiler yarattığını ortaya
koydu. Almanya'da yapılan bir araştırma özellikle 20 katın üzerinde
binalarda oturanların psikolojik problemler yaşadıklarını gösterdi. İnsanlar,
yüksek binalarda korunmaya ihtiyaç duyuyor ve daha saldırgan oluyorlardı.
Çok katlı iş merkezlerinin sakıncaları da zaman içinde ortaya çıktı.
Gündüzleri yüzlerce kişinin dolaştığı, cıvıl cıvıl binalar, geceleri
‘‘korku binaları’’ olarak algılanacak kadar sessizleşiyordu. Bu
binaların sessizliği, suç oranını da artırıyordu. Sonuçta alışveriş
merkezi-konut-ofisi birleştiren Metro City Millenium, Akmerkez gibi 24 saat yaşanan
binalar ortaya çıktı.
Türkiye'de yüksek binaların denetimi ilçe belediyelerinde. Batı ülkelerinde
ve ABD'de ise katı kurallara bağlı. ABD'de bina yüksekliğini artırmanın
yolu girişteki halka açık alanları artırmaktan geçiyor. Binayı yukarıya
doğru daraltarak, çevredeki arazi parçasının güneş almasını sağlamak
da yüksekliği artırma olanaklarından biri. Güneş o kadar önemli ki, bir gökdelen
nedeniyle evi güneş alamaz hale gelen Alman kadın açtığı davada, yaşamını
rahatlıkla sürdürecek kadar tazminat aldı. Öte yandan Japonya'da gökdelen
yapanlar, gölgede bıraktıklarına neredeyse inşaat bedeline yakın tazminat
ödüyorlar.
İktidar ve yükselen binalar
Yapı Endüstri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Yüksek Mühendis Mimar Doğan
Hasol da sosyopolitik yapıyla binaların yükseklikleri arasındaki ilişkiye
dikkat çekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında yüksek yapılar kamu binalarıydı.
Çünkü altı oktan biri devletçiliği simgeliyordu ve yükselen kamu binaları
devletin gücünü anlatıyordu.
‘‘Türkiye'nin ilk gökdeleni’’ olarak anılan bina çok partili döneme
geçtikten sonra yapıldı. 1959-1965 yılları arasında inşa edilen
Ankara'daki Kızılay binası ‘‘ilk’’ olma onuruna 24 kat ve 76 metre yükseklikle
erişti.
1960'lardan itibaren gelişen teknoloji yüksek katlı bina yapımını da
kolaylaştırdı. 1980'lerde gökdelen denilebilecek ilk yapıların adımları
atıldı. Artık liberal ekonomi söz konusuydu, para yaşamın odak noktasındaydı.
İstanbul'un ilk ‘‘Büyükşehir’’ Belediye Başkanı Bedrettin Dalan
döneminde ‘‘İstanbul, Beyrut'un yerini alacak’’, ‘‘İstanbul'u
ikinci Hong Kong yapacağız’’ sözleri duyuldu. Hasol'a göre sermayenin
geliştiği bu dönemde paradan para kazanıldı ve rant her şeyin önüne geçti.
Dönemin özeti, ‘‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler’’di.
Ve 2000'lere gelindiğinde İstanbul artık Hong Kong olma yolunda.
Dr. Çiğdem Eren (İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi)
Anavatanı ABD
Yüksek binalar 19. yüzyılın sonlarında ABD'de yapılmaya başlandı.
1890-1900 yılları arasında ABD'de 20 katlı ‘‘Masonic Temple
Buildig’’, 30 katlı ‘‘Sun Building’’, 35 katlı ‘‘Odd
Fellow’’ ve 40 katlı ‘‘Prudential Life Insurance Tower’’ kule yapılarıyla
dikkat çekmeye başladılar. 1900-1915 yılları arasında New York'ta 52 katlı
‘‘Metropolitan Building’’, 53 katlı ‘‘Singer Building’’, 55
katlı ‘‘Woolworth Building’’ döneme imzalarını attılar. 1925-1933 yılları
arasında ise bugün bile dünyanın en yüksek binaları arasında yer alan 77
katlı ‘‘Chrysler Building’’ ve 102 katlı ‘‘Empire States
Building’’ gökyüzüne doğru yükseldiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra duraklama dönemine giren yüksek bina inşaatları, 1960'lara gelindiğinde,
teknolojinin yeni olanaklarından da yararlanarak, tüm dünyaya yayıldı.
Doğan Hasol (Yüksel Mühendis Mimar)
Dolmabahçe Sarayı Miniatürk’teki gibi kaldı
Tarihi yarımada, Beyoğlu ve Boğaz, İstanbul'un tarihi siluetidir. Yapılacak
gökdelenler bu siluetlerden uzakta, yeşillikler arasında kaldığı sürece
problem yok. Ama plansız yapılan binalar kentin siluetini etkiliyor. Üsküdar'dan
bakınca şehrin silueti çok kötü görünüyor. Zaman içinde yapılan yüksek
binalar Beyoğlu'nun tarihi siluetini değiştirdi. Bizde gücü olana gökdelen
yapma izni veriliyor. Böyle olunca kentin oranları değişiyor. Tıpkı Gökkafes'in
altında kalan Dolmabahçe Sarayı'nın Miniatürk'teki örneğine benzemesi
gibi. Eğer Ayasofya'nın ya da Süleymaniye Camii’nin yakınına da gökdelenler
yapılsaydı bu dev eserleri de Miniatürk'teki gibi görecektik. Gökdelen yapılmasına
karşı değiliz ama bunların planlı yapılması şart.
MAYA
Mimar: İlhan Tayman, Levent Aksüt, Yaşar Marulyalı
Bitiş yılı: 1992
Yükseklik: 100 metre
Kat sayısı: 4'ü zemin 34
Arsa alanı: 4 bin metrekare
Yapı taban alanı: 3 bin metrekare
Toplam inşaat alanı: 65 bin metrekare (kullanım alanı 44 bin 550)
Bir kat alanı: 1090 metrekare
Otopark kapasitesi: 450 araç (kapalı)
Asansör: 20'şer kişilik 8 asansör
Çalışan sayısı: 1500
Kişi başına düşen metrekare: 29.7
Elektrik/Ay: 400 kilovat/saat (yaz), 200 kilovat/saat (kış)
Su/Ay: 2 bin 414 metreküp
Metro City Millenium
Mimar: Doğan Tekeli, Sami Sisa
Bitiş yılı: 2004
Yükseklik: Ofis kulesi 131.25 metre, konut kuleleri 128.40'ar metre
Kat sayısı: ofis binası 23, konut kuleleri 27 kat
Arsa alanı: 24 bin 277 metrekare
Yapı taban alanı: Toplam 12 bin 759 metrekare
Toplam inşaat alanı: 210 bin 200 metrekare
Konut alanı: İki kulede toplam 49 bin 400 metrekare
Bir kat alanı: ofis kulesinde 720 metrekare, konut kulelerinde 881 metrekare
Otopark kapasitesi: 2 bin 100 araç
Asansör: 13'er kişilik ofis kulesinde 6, konut kulelerinde 4'er tane
Sadece çarşı bölümü açık. Yaşam başlamadığı için tüketim
kalemleri bilinmiyor.
Sabancı Center
Mimar: Haluk Tümay, Ayhan Böke
Bitiş yılı: 1993
Yükseklik: 1. kule 141, ikinci kule 130 metre
Kat sayısı: 1. kule 5'i zemin 39, 2. kule 5'i zemin 34
Arsa alanı: 107 bin metrekare
Yapı taban alanı: 10 bin metrekare
Toplam inşaat alanı: 1. kule 28 bin 275 metrekare, 2. kule 23 bin 800
metrekare
Bir kat alanı: 1. kule 725, ikinci kule 700 metrekare
Otopark kapasitesi: 470
Asansör: Her iki kulede 10-16'şar kişilik 12'şer tane
Çalışan sayısı: 2000
Kişi başına düşen metrekare: 26
Elektrik/Ay: 1 milyon 67 bin 166 kilovat / saat
Su/Ay: 5 bin 508 metreküp
İş Kuleleri
Mimar: Doğan Tekeli, Sami Sisa
Bitiş yılı: 2000
Yükseklik: 1. kule 181.1 metre
Kat sayısı: 1. kule 5'i zemin 52 kat, 2 ve 3. kuleler 5'i zemin 34'er kat
Arsa alanı: 25 bin 909 metrekare
Toplam inşaat alanı: 224 bin 357 metrekare (üç kule)
Bir kat alanı: 1. kule 1407 metrekare, 2 ve 3. kuleler 1033 metrekare
Otopark kapasitesi: 2 bin 900 araç
Asansör: 1. kule çeşitli katlar arasında çalışan 21'er kişilik 15
asansör ile VIP ve yük asansörleri, 2. kule 8'i 16 kişilik, 2'si 21, 2'si 20'şer kişilik
12 asansör, 3. kulede 16'ar kişilik 8 asansör
Çalışan sayısı: 1. kule 2000, 2. kule 1727, 3. kule 1000
Kişi başına düşen metrekare: 47 metrekare (çarşı ve ortak kullanım
dahil)
Elektrik tüketimi/Ay: 1. kule 992 bin 804 kilovat, 2. kule 648 bin 863
kilovat, 3. kule 624 bn 266 kilovat. (42 bin noktalı otomasyon sistemi ile
enerji tüketimini minimum miktara indiriyor.)
Su tüketimi/Ay: 1. kule 3 bin metreküp, 2 ve 3. kuleler 1300'er metreküp
Tekfen
Mimar: Swanke Hayden Connell Architects
Bitiş yılı: 2003 (20 Ekim'de açılıyor)
Yükseklik: 17.5 metre bayrak direğiyle 135 metre
Kat sayısı: 7'si zemin olmak üzede 32 kat
Arsa alanı: 10 bin 451 metrekare
Yapı taban alanı: 4 bin 795 metrekare
Toplam inşaat alanı: 81 bin metrekare
Bir kat alanı: 895-1800 metrekare arasında değişiyor
Otopark kapasitesi: 800 araç. (Şoför odası da var)
Asansör: 8'i 16 kişilik toplam 17 asansör, 2 yürüyen merdiven
Binada yaşam yeni başladığından tüketim kalemleri bilinmiyor.
The Plaza Hotel
Mimar: Okan Ülbay-Dinçer Tunalı
Bitiş yılı: 1994
Yükseklik: 78.5 metre
Kat sayısı: 5'i zeminde 31 kat
Arsa alanı: 942 metrekare
Yapı taban alanı: 924 metrekare
Toplam inşaat alanı: 16 bin 108 metrekare
Bir kat alanı: 490 metrekare
Otopark kapasitesi: 95 araç
Asansör: 24'er kişilik 3 müşteri, 12'şer kişilik 2 personel asansörü
Çalışan-yaşayan sayısı: 234 odanın müşterilerine göre değişiyor
Kişi başına düşen metrekare: 34.30
Elektrik/Ay: 235 bin kilovat
Su/Ay: 2 bin 400 metreküp
Hürriyet - Ayda Kayar
|