reklam

01 Aralık 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Kesekâğıdı satarak işe başladı, bugün 60 milyon dolarlık şirket sahibi oldu

Ticaret hayatına bakkallara kesekâğıdı satarak başlayan İbrahim Mirmahmutoğulları, bugün 60 milyon dolar yıllık ciro yapan temiz su ve kanalizasyon boru ve aksamları üreten Dizayn Grup’un sahibi oldu.

Mirmahmutoğulları, şahsi başarısını içerisinde hırs olmayan azimli çalışmaya bağlarken, şirketin kurumsal başarısını ise Ar–Ge (Araştırma Geliştirme) çalışmasına ağırlık vermesine bağlıyor. Mirmahmutoğulları, ticaret hayatının ilk günlerini, “İlkokuldan üniversite üçe kadar yazın kesekâğıdı–sebze satar, kışın okul başladığı gün sebze satış hayatımız biterdi. Üniversite dördüncü sınıfa geldiğimde de mühendis olduğum için sebze hayatımız tamamen sona erdi.” cümleleri ile açıklıyor. Mirmahmutoğulları’nın yönetim kurulu başkanı olduğu Dizayn Grup, Nil Nehri’nde uyguladığı su projesi ile Birleşmiş Milletler Bilim Kültür ve Eğitim Teşkilatı (UNESCO) tarafından dünyada ilk kez bir özel şirket olarak “Uluslararası Su Yönetimi” ödülü ile ödüllendirildi. Mirmahmutoğulları, Dünya Genç Girişimci İşadamı Yarışması Büyük Ödülü’nün de sahibi bulunuyor.

Girişimci bir ruha sahip olduğunu söyleyen İbrahim Mirmahmutoğulları, ticaret hayatına atılmasını şöyle anlatıyor: Girişimcilik, küçük yaşlarda başlayan bir olgudur. Ben küçük yaşlarda hep bir şeylerin alıp satılabileceğini düşünürdüm. İlkokul dördüncü sınıftan itibaren her yaz bir şeyler yapmak zorunda kaldım. Memur ve fakir bir ailenin çocuğuydum. Babam Sivas’ta memurluk yapardı. Maaşı aldığı gün bakkala, manava borcunu öderdi. Ama babacığım, maddi imkansızlıklara rağmen, her gün bir gazete okurdu. Okuduğu gazeteleri de hep biriktirirdi. Bir gün eve kesekâğıdı içerisinde bir şeyler getirmişti. Kesekâğıdını boşalttık, ben kesekâğıdını çevirerek okuyorum. O arada kesekâğıdını açarak okumaya devam ettim. Fakat kesekâğıdını açmam benim dikkatimi çekti. İnceledim, içinde hamur var idi ve bir de gazete kâğıdı. Bu iki malzeme de bizde vardı. Ve bu inceleme ile kesekâğıdı üretimi ile ticaret hayatıma başladım.”

Mirmahmutoğulları, en iyi kesekâğıdını kendisinin yaptığını belirterek, o dönem Sivas’ta yapılan ‘kesekâğıdı yapma’ yarışmasında da birinci olduğunu söyledi. Mirmahmutoğulları, evde yaptığı kesekâğıtlarını kapı kapı dolaşarak bakkallara satarken, ilk zamanlar bir çuvala sığacak kadar yaptığı üretim miktarını, işlerin artması sonucu bir el arabasını dolduracak düzeye çıkardı. Ancak, küçük olduğundan Sivas’ın dik ve taşlı yollarında arabayı sürmede zorlanınca, kesekâğıtlarını sırtında taşımaya başladı. Mirmahmutoğulları, kesekâğıdı imalatına son vermesini ise söyle anlatıyor: “Her gün sırtımda taşıyordum kesekâğıtlarını. İşlerim her geçen gün artmaya başladı. İmalatta da bugünkü anlamda otomasyona geçmiştim. Kesekâğıdı 6 harekette yapılıyor. Mesela, önce kâğıtları katlıyorsun, daha sonra hamurluyorsun, daha sonra hamurlu kâğıdı katlamak gibi 6 safha. Bu sistem ile saatte 200 kesekâğıdı yapabiliyordum. Bakkallardan sonra pazara açılmaya karar verdim. Pazara bir süre satış yaptıktan sonra sebzeciliğin daha kârlı bir iş olduğunu tespit ettim ve sebze satmaya başladım.”

Mirmahmutoğulları, ticaret hayatının yeni keşfettiği sebze pazarı ile devam ettiğine vurgu yaparak, “Kesekâğıdı satışları ile elde ettiğim küçük sermaye ile dört tekerlekli sebze arabası aldım. Bu dört tekerli araba ile şimdi doktor olan kardeşim Cevdet ile sebze satıyorduk. El arabası sürmek çor zordur. Küçük olduğumuz için de zorlanıyorduk.” cümleleri ile çektikleri zorluklara dikkat çekiyor.

‘Volvo gibi domateeees’
Mirmahmutoğulları, bugün bile yolda giderken dik bir yolda el arabası görse inip hemen yardım ettiğini söylüyor. Mirmahmutoğulları, ticari hayatında ikinci adım olan sebze ticaretine de “Sebze satmaya başladık ancak, pazarın en sonunda duruyoruz. Çünkü diğerleri önceden gelmiş, pazarların en iyi yerini kapmışlar. En sonunda olmamıza rağmen, çok iyi satış yapardık. Pazarın özel bir terminolojisi vardır. Mesela fasulyeye, ‘komşu dumanı ile pişiyor’; domatese Volvo tekeri sağlam bilinirdi; ‘Volvo tekeri gibi domates’, patlıcana, ‘kara yılan’ derdik. Edepli bir çizgimiz vardı. Bizim özel müşterilerimiz olurdu; hanımefendi, beyefendi, kültürlü insanlar. Biz ne satarsak onu alırlardı. l980 ihtilalinde sebzeci idik, günde bin lira kazanıyorduk. Şu anda 500 milyar lira ciromuz var günlük.” cümleleri ile anlatırken, azimli çalışma ile her işin başarılabileceğine vurgu yapıyor.
Zaman

 

Kasım 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

Mimarlık ve Eğitim Kurultayı

10 - 12  Aralık 2003
İstanbul

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz