Kesekâğıdı satarak işe başladı,
bugün 60 milyon dolarlık şirket sahibi oldu
Ticaret hayatına bakkallara kesekâğıdı satarak başlayan İbrahim
Mirmahmutoğulları, bugün 60 milyon dolar yıllık ciro yapan temiz su ve
kanalizasyon boru ve aksamları üreten Dizayn Grup’un sahibi oldu.
Mirmahmutoğulları, şahsi başarısını içerisinde hırs olmayan azimli
çalışmaya bağlarken, şirketin kurumsal başarısını ise Ar–Ge (Araştırma
Geliştirme) çalışmasına ağırlık vermesine bağlıyor. Mirmahmutoğulları,
ticaret hayatının ilk günlerini, “İlkokuldan üniversite üçe kadar yazın
kesekâğıdı–sebze satar, kışın okul başladığı gün sebze satış
hayatımız biterdi. Üniversite dördüncü sınıfa geldiğimde de mühendis
olduğum için sebze hayatımız tamamen sona erdi.” cümleleri ile açıklıyor.
Mirmahmutoğulları’nın yönetim kurulu başkanı olduğu Dizayn Grup, Nil
Nehri’nde uyguladığı su projesi ile Birleşmiş Milletler Bilim Kültür ve
Eğitim Teşkilatı (UNESCO) tarafından dünyada ilk kez bir özel şirket
olarak “Uluslararası Su Yönetimi” ödülü ile ödüllendirildi.
Mirmahmutoğulları, Dünya Genç Girişimci İşadamı Yarışması Büyük Ödülü’nün
de sahibi bulunuyor.
Girişimci bir ruha sahip olduğunu söyleyen İbrahim Mirmahmutoğulları,
ticaret hayatına atılmasını şöyle anlatıyor: Girişimcilik, küçük yaşlarda
başlayan bir olgudur. Ben küçük yaşlarda hep bir şeylerin alıp satılabileceğini
düşünürdüm. İlkokul dördüncü sınıftan itibaren her yaz bir şeyler
yapmak zorunda kaldım. Memur ve fakir bir ailenin çocuğuydum. Babam
Sivas’ta memurluk yapardı. Maaşı aldığı gün bakkala, manava borcunu öderdi.
Ama babacığım, maddi imkansızlıklara rağmen, her gün bir gazete okurdu.
Okuduğu gazeteleri de hep biriktirirdi. Bir gün eve kesekâğıdı içerisinde
bir şeyler getirmişti. Kesekâğıdını boşalttık, ben kesekâğıdını çevirerek
okuyorum. O arada kesekâğıdını açarak okumaya devam ettim. Fakat kesekâğıdını
açmam benim dikkatimi çekti. İnceledim, içinde hamur var idi ve bir de
gazete kâğıdı. Bu iki malzeme de bizde vardı. Ve bu inceleme ile kesekâğıdı
üretimi ile ticaret hayatıma başladım.”
Mirmahmutoğulları, en iyi kesekâğıdını kendisinin yaptığını
belirterek, o dönem Sivas’ta yapılan ‘kesekâğıdı yapma’ yarışmasında
da birinci olduğunu söyledi. Mirmahmutoğulları, evde yaptığı kesekâğıtlarını
kapı kapı dolaşarak bakkallara satarken, ilk zamanlar bir çuvala sığacak
kadar yaptığı üretim miktarını, işlerin artması sonucu bir el arabasını
dolduracak düzeye çıkardı. Ancak, küçük olduğundan Sivas’ın dik ve taşlı
yollarında arabayı sürmede zorlanınca, kesekâğıtlarını sırtında taşımaya
başladı. Mirmahmutoğulları, kesekâğıdı imalatına son vermesini ise söyle
anlatıyor: “Her gün sırtımda taşıyordum kesekâğıtlarını. İşlerim
her geçen gün artmaya başladı. İmalatta da bugünkü anlamda otomasyona geçmiştim.
Kesekâğıdı 6 harekette yapılıyor. Mesela, önce kâğıtları katlıyorsun,
daha sonra hamurluyorsun, daha sonra hamurlu kâğıdı katlamak gibi 6 safha.
Bu sistem ile saatte 200 kesekâğıdı yapabiliyordum. Bakkallardan sonra
pazara açılmaya karar verdim. Pazara bir süre satış yaptıktan sonra
sebzeciliğin daha kârlı bir iş olduğunu tespit ettim ve sebze satmaya başladım.”
Mirmahmutoğulları, ticaret hayatının yeni keşfettiği sebze pazarı ile
devam ettiğine vurgu yaparak, “Kesekâğıdı satışları ile elde ettiğim
küçük sermaye ile dört tekerlekli sebze arabası aldım. Bu dört tekerli
araba ile şimdi doktor olan kardeşim Cevdet ile sebze satıyorduk. El arabası
sürmek çor zordur. Küçük olduğumuz için de zorlanıyorduk.” cümleleri
ile çektikleri zorluklara dikkat çekiyor.
‘Volvo gibi domateeees’
Mirmahmutoğulları, bugün bile yolda giderken dik bir yolda el arabası görse
inip hemen yardım ettiğini söylüyor. Mirmahmutoğulları, ticari hayatında
ikinci adım olan sebze ticaretine de “Sebze satmaya başladık ancak, pazarın
en sonunda duruyoruz. Çünkü diğerleri önceden gelmiş, pazarların en iyi
yerini kapmışlar. En sonunda olmamıza rağmen, çok iyi satış yapardık.
Pazarın özel bir terminolojisi vardır. Mesela fasulyeye, ‘komşu dumanı
ile pişiyor’; domatese Volvo tekeri sağlam bilinirdi; ‘Volvo tekeri gibi
domates’, patlıcana, ‘kara yılan’ derdik. Edepli bir çizgimiz vardı.
Bizim özel müşterilerimiz olurdu; hanımefendi, beyefendi, kültürlü
insanlar. Biz ne satarsak onu alırlardı. l980 ihtilalinde sebzeci idik, günde
bin lira kazanıyorduk. Şu anda 500 milyar lira ciromuz var günlük.” cümleleri
ile anlatırken, azimli çalışma ile her işin başarılabileceğine vurgu yapıyor.
Zaman
|