'Dizilerin' bayram armağanları
Tarihi kentlerimize en değerli ''bayram armağanları'' televizyon
dizilerimiz...
Örneğin Ürgüp bile artık ''Asmalı Konak turizmiyle'' dolup taşıyor.
Bursa 'yı gören, ''Kınalı Kar'' olarak tanıdığı Cumalıkızık 'a uğramadan
yapamıyor. Ayvalık 'a gidip oradan Cunda 'ya geçenler; sanki ''Kurşun Yarası''
nı kendileri yaşıyormuşçasına heyecanlı olmalılar...
Benzer şekilde ''Zerda'' tutkunları için Gaziantep ; ya da ''Gurbet Kadını''
nı kaçırmayanlar için de Şanlıurfa , turizmcilerin çok sevdikleri deyimle
yeni ''destinasyonlar'' ...
Bayramda ''kaçamayan'' İstanbullular da eğer ''Ekmek Teknesi'' nden
esinlenirse Kuzguncuk 'ta; ''Ölümsüz Aşk'' ın izinden giderlerse
Cankurtaran 'da dolaşıp yine ''eski evlerle ve tarihi semtlerle'' buluşabilirler...
Ya da ''Üzgünüm Leyla'' nın çekildiği Kanlıca 'daki ahşap evlerin karşısına
geçip geçmişin ''insancıl mimarisini'' seyredebilirler...
Neredeyse artık tüm dizilerde hem senaristlerin, hem yapımcıların, hem
de yönetmenlerin adeta ''dört elle sarıldıkları'' yerler, yıllardır
''terk edilmişliğin tahribatını'' yaşayan kimlik zengini tarihi dokularımız...
Yine yıllardır; ''Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı''
gibi sözlerle gözden çıkarılan bu zenginliklerimiz, aynı televizyon dünyamızla
bütünleşen bir yerli turizmin de ''gözdeleri'' oldular...
Kentlerimizi ''öz değerlerinden'' uzaklaştıran, sözde ''modern'' (!) ama
özde ''rantçı'' bir çıkar çirkini yapılaşma işgaline karşı, toplumun
belki de ''pişmanlıkla'' bütünleşmiş olan ''kimlik'' özlemlerini doğrusu
iyi yakalayan bütün bu diziler, ''kültür varlıklarını artık yitirmemek
gerektiği'' bilincini de yaygınlaştıracaklar...
'Şükran borçları'' var
Ne var ki bu ''bilincin'' de aslında öncelikle aynı dizileri yapanlar arasında
artık yaygınlaşması gerekmiyor mu?.. Filmlerine ''reyting'' sağlayan eski
evlerin ve tarihi dokuların korunması ve yaşatılması için de ''simgesel''
anlamda bile olsa bazı ''jestlerde'' bulunmaları, en azından ''vefa borçları''
sayılmaz mı?..
Üstelik rekor düzeyde ''reklam toplayarak'' TV kanallarına da yüksek
gelir sağlayan bu filmlerden kazanılan paralarla yine aynı kentlerde ve aynı
semtlerde, hiç değilse birer eski evin onarılarak ora halkına bir ''kültür
borcu'' olarak armağan edilmesi neden hiç akla gelmiyor?.. Bütün bu ''eski''
dokuların, hiç değilse hâlâ ''film çevrilecek kadar'' korunabilmiş
olmalarını sağlayan, yılların ''özverili kadrolarına'' da aynı sektörün
''şükran borcu'' var...
Söz gelimi hemen tüm Asmalı Konak'ların birer eski eser olarak
''tescili'' için; ya da tüm Cunda'ların ''SİT'' ilan edilmesi için; veya tüm
kentlerdeki eski evlerin apartman uğruna yıkılmamaları ve tarihi dokuların
da yeni yapılaşmayla bozulmamaları için çalışan ''korumacı'' kadrolar;
ya siyasilerce görevlerinden alındılar; ya şimdi yine bu filmleri göklere
çıkaran medya tarafından ''SİT'çi gericiler'' denerek karalandılar; ya da
tarihin yerini alacak rant yapılaşmasına tavır aldıkları için ''beş
parasız'' bir meslek yaşamı içinde sadece ''onurları'' ile baş başa kaldılar...
Hemen tüm dizilerin kullandığı mekânların ''koruma geçmişlerinde''
imzaları ve emekleri olan bu insanlarımıza neden küçük bir ''teşekkür''
olsun, filmlerin başında ya da sonunda yer almıyor?..
Destansı kahramanlıklar
Bayramda Kınalı Kar'ın Cumalıkızık'ına gidecekler; ''çökmekte olan
evleri'' de görecekler. Oradan Trilye 'ye geçerlerse zeytinlikleri betonlaşmaya
karşı korumak için ''SİT'' kararı alan korumacıların nasıl görevlerinden
uzaklaştırıldığını köylülerden bile öğrenebilirler. Cunda'nın tarihi
sokaklarında gezinenler, adayı işgal eden ''yazlık sitelere'' karşı bu
dokunun nasıl korunduğunu sorarlarsa alacakları yanıt ise; ''destansı
kahramanlıklarla'' dolu olacaktır...
Asmalı Konak'ların ve tüm Kapadokya'nın hâlâ neden bir koruma planına
sahip olmadığını merak edenler ise örneğin oranın sevdalısı Raci
Bademli 'nin bile işte bu ''kahrı'' yüreğine gömerek yaşama veda ettiğini
duyacaklardır.
Hele İstanbul'da kalıp aynı dizilerdeki tarihi ''Suriçi'' semtlerine
dalanlar da tam 13 yıldır bu dokuların bile hâlâ bir ''plana'' kavuşmadığını,
eski evleri ''ezen'' yeni binalardan hemen fark edeceklerdir...
Evet... Tarihi kentlerimiz ''diziler'' sayesinde artık en kalabalık
konuklarıyla ''bayram'' yapıyor... Aynı dokularda ''kurtarıcı'' bekleyen
bakımsız mirasımız ise; ''tarihi doyasıya kullanın; ama korunması için
de aynı çabayı gösterin...'' diyerek olanı biteni sessizce izliyor...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|