Camideki şarap kadehi
Kanuni Sultan Süleyman'ın kaptanı deryalarından ve İkinci Selim'in damadı
Piyale Paşa'nın yaptırdığı camide minare, bir gemi direği gibi yapının
içinden çıkıyor. Peki, camideki şarap kadehi nereden çıkıyor?
Kendini dünyanın en büyük imparatoru olarak görüyor, ama imparatorluğunun
başkenti, surların içine sıkışmış ve surların dibine sığınmış...
Kanuni Sultan Süleyman , nüfusu giderek artan İstanbul'u biraz olsun
ferahlatmak için yeni mahalleler yaratmak istiyor... O devirde mahalle kurmanın
yolu; külliye kurmaktan geçiyor... Bir cami, bir medrese, bir tekke, bir
hamam, bir çarşı, bir de sebil yapıldığı zaman çevresinde de insanlar ev
yapmaya başlıyor...
Evliya Çelebi' nin anlattığına göre, Kanuni Sultan Süleyman, Kasımpaşa'daki
tersanenin epey arkasında; Okmeydanı'nın biraz altında külliye kurma görevini,
yerine geçecek oğlu Selim' den alarak torunu Gevher ile evlendirip saraya
damat olarak aldığı Piyale Paşa'ya veriyor.
Zannetme ki güldür ne de lale/ Ateş doludur, tutma yanarsın/ Karşında
şu gülgun piyale...
Ahmet Haşim' in dizelerindeki piyale; kristal şarap kadehidir...
Piyale Paşa ise kaptanı derya...
Kapıcıbaşılıktan kaptanlığa
Tuna kıyısında Tolna'da dünyaya gelen Piyale Mehmet, yine Tuna kıyısında
Macar Kralı Layoş' un 1526'da Kanuni'ye yenildiği Mohaç Savaşı'ndan sonra
saraya giriyor... Saraya girişi sultanın gözüne girdiği için olduğu kadar
devşirildiği için de olabilir... Öteki devşirmelerle Enderun'da yetiştiriliyor.
Ama babasının adının Abdurrahman olduğu da söyleniyor ki böylece devşirilmemiş
oluyor!
Piyale Mehmet, 1547'de saraya kapıcıbaşı, 1554'te donanmaya kaptanı derya
oluyor; Turgut Reis' le birlikte yelken açıp, İtalya kıyılarında epey kale
alıyor; Cezayir Beylerbeyliği'ne getiriliyor... 1560'ta Kanuni'nin sarayına
damat giriyor, o yıl Turgut Reis 'in Akdeniz'deki üssü Cerbe Adası'nı
Andrea Doria komutasında Haçlı donanması ele geçiriyor; Kaptanı Derya
Piyale Paşa gidip adayı geri alıyor... Haçlı donanmasından aldığı
esirleri de İstanbul'a getiriyor... Piyale Paşa, Kanuni öldükten sonra kayınpederi
II. Selim tarafından kaptanı deryalıktan alınıp üçüncü vezir yapılıyor...
1570'te Kıbrıs'ın alınmasına katılıyor, 1571'de ikinci vezirliğe yükseliyor
ve bu görevindeyken 1578'de ölüyor. Ömrü ikbal içinde geçiyor.
Piyale Paşa, Kasımpaşa'nın arkasındaki semte adını veren külliyeyi
1573'te yaptırmış... Piyale adı günümüzde daha çok ''makarna'' markası
olarak bilindiği için caminin adındaki kristal şarap kadehini pek bilen
yok...
Evliya Çelebi'nin anlattıklarına bakarsak Kanuni'nin verdiği görevi
Piyale Paşa, Kanuni'nin ölümünden yedi yıl sonra yerine getirebilmiş... Külliyeden
günümüze camisi ve türbesi kalmış...
Piyale Paşa Camisi, içinden minare geçen bir cami.
Galiba örneği olmayan bir mimari...
Minareler camilerin yanından yükselirken Piyale Paşa Camisi'nde içinden çıkıyor...
Caminin içinden yükselen minarenin kaidesinin bulunduğu girintide müezzin
mahfili yer alıyor.
Niye böyle sorusunun yanıtı bilinmiyor.
Belki de yukarıdan bakınca içinden minare çıkan altı kubbeli cami, tek
direkli bir gemiyi andırıyordur...
Caminin mimarı da tam olarak bilinmiyor...
Camiyi Mimar Sinan' ın yaptığı sanılıyor; Mimar Sinan'ın gözetiminde bir
kalfasının yaptığı sanılıyor; Osmanlı mimarisiyle ilgisi olmayan Batı'dan
gelmiş bir mimarın yaptığı sanılıyor.
Selçuklu'nun ulu camileri
Mimar Sinan'ın ustalığının doruğunda olduğu bir dönemde inşa edilen
cami, dış görünüşü ile Mimar Sinan'ın elinden çıkmışa pek
benzemiyor...
Dikdörtgen plandaki caminin kesme ve moloz taşlarla örülü dış duvarları
sıvanmadan bırakılmış... Kubbelerde tuğla kullanılmış... Caminin üstü,
eşit büyüklükte altı kubbe ile örtülmüş... Ve büyük bir kütle olarak
oturtulmuş... Bu tarzın ''arkaik'' olduğu söyleniyor; dönemine göre çok
daha eski çağlardan esinlenilmiş...
Selçuklu'nun son, Osmanlı'nın ilk dönemlerindeki ''ulu cami'' lere
benzetiliyor.
Piyale Paşa, külliyeyi kurmuş ama Kanuni'nin hesabı tutmamış, halk buraya
gelip yerleşmemiş... Daha doğrusu, yerleşenler de mahalleyi bırakıp gitmiş...
Bugün, tohumları 1950'lerde atılmış birbirine yapışık gecekondudan bozma
binaların ve apartmanların yükseldiği Piyalepaşa semtinin vakti zamanında
niye itibar görmediği sorusunun yanıtı, sokak tabelalarından birinde
duruyor:
''Sel Sokağı''
Yukarıdaki Okmeydanı'ndan kopup gelen sel sularının altyapı olmadan yerleşime
izin vermediği anlaşılıyor... Aslında Piyale Paşa, kendine göre bir
altyapı hazırlatmış... Külliyenin yerinde paşanın tersanesi varmış;
tersaneden Haliç'e Piripaşa Deresi'ni ıslah ederek kanal olarak kullanmış...
Ne var ki Piyale Paşa'dan sonra derenin bakımı yapılmayınca sel kaçınılmaz
olmuş...
Artık sel yerine, sel gibi otomobiller akıyor... Şişli'den Kasımpaşa'ya
inen ve Piyale Paşa'nın adını taşıyan bulvar sabah akşam yoğun...
Cami dikdörtgen... 55 metreye 45 metre var... 2 bin 500 metrekareye yakın
bir kapalı alan... Ama bir o kadar da dışarıda üstü kapatılabilir alan
var... Avluda, caminin geniş kenarı boyunca 20 tane mermer başlıklı sütun
uzanıp gidiyor... Üstüne, tahtadan bir korunak yapabilir ya da bir örtü
serebilirsiniz... Yan katlardaki sütunlu galeriler de hakeza... Zaten, son onarımlardan
birinde üstü ahşapla kapatılmış... Acaba bu yan galeriler de ''gemi'' nin
yan güvertelerini mi andırıyor?
Caminin içinden iki kocaman granit sütun yükseliyor... Bunlar dokuzar
metre çapındaki kubbeleri taşıyor..
Piyale ile Cağaloğlu
Mihrap, döneminin en güzel İznik çinileriyle ve en göz alıcı şekilde süslenmiş...
Minberdeki taş işçiliği ise sadeliği zarafetle birleştirmiş...
Caminin içi aydınlık... Ferah...
Piyale Paşa, 1560'ta Cerbe Adası'nı Haçlı donanmasından geri almıştı
ya... İstanbul'a getirdiği Haçlı esirler vardı hani... Piyale Paşa'nın İstanbul'a
getirdiği esirlerden biri de Kont Cigala' nın oğlu Seipione...
Seipione Cigala, Kanuni döneminde Enderun'da devşiriliyor ve Yusuf
Sinaneddin Paşa adıyla III. Murat' ın kaptanı deryası olurken geride Cağaloğlu
adını bırakıyor! Caminin geniş bir bahçesi var... Türbe, caminin arka bahçesinde...
Piyale Paşa, karısı Gevher Sultan ve yedisi oğlan, dördü kız 11 çocuğuyla
türbede yatıyor...
Ön bahçenin bir köşesinde Kuran kursu açılmış...
Aman Kuran okuyan çocuklar caminin adının kristal içki kadehinden geldiğini
duymasın!
Cumhuriyet
|