Kentsel kimlik yok oluyor
Çoğu
artık yıkılmak üzere olan Beyoğlu'ndaki tarihi yapılar, özellikle
sokaklarda oynayan çoçuklar için büyük bir tehlike kaynağı oluşturuyor.
Eminönü, Fatih ve Beyoğlu'ndaki yüzlerce tarihi yapı, Lozan Antlaşması'na
dayanan mülkiyet sorunları nedeniyle restore edilemiyor. Bu nedenle tarihi yapılar
zamana direnemiyor
Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan Eminönü, Fatih ve Beyoğlu'ndaki
azınlıklara ait yüzlerce tarihi yapı, onarılamadığı için yok olmak üzere.
Binaların onarılamamasının en önemli nedeni Lozan Antlaşması'na kadar
uzanan mülkiyet sorunları.
İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Başkanı
Prof.Özer Erenman, bu binaların yavaş yavaş yok olduğunu, binalarla
birlikte
İstanbul'un kentsel kimliğinin de kaybolduğunu söyledi. Erenman, kentsel
kimliğin korunması için hukuki ve mali unsurlar içeren bir İstanbul
projesinin devreye girmesini önerdi.
Binlerce eser sırada
Tarihi yarımada ve Beyoğlu bölgesinden sorumlu 1 No'lu Koruma Kurulu, bugüne
kadar 10 binin üzerinde eseri, kültür mirası ve tarihi eser olarak tescil
etti. 5 binin üzerinde eser de tecil için sırada.
Ancak yapıların tescil edilmesi, onların korunması ve ayakta kalmasını sağlayamıyor.
Koruma kurulu binaları tescil etse de, binaları koruyacak hukuki yaptırım ve
maddi koruma gücü bulunmuyor. Özellikle Beyoğlu bölgesinde çok sayıda
bina, kaynak sorunu olduğu ya da sahiplerine ulaşılamadığı için bir türlü
restore edilemiyor.
Sahipleri ortada yok
Azınlıklara ait binalarda Lozan Antlaşması'yla garanti altına alınmış
haklar nedeniyle hiçbir işlem yapılamıyor. Yapıların sahibi olan azınlıkların
büyük çoğunluğu, Yunanistan veya ABD gibi ülkelere göç etmiş ve bugün
hayatta değil.
İkinci ve üçüncü kuşak vârislerine de ulaşılamıyor. Ulaşılsa da bir
tek binada ortaya çıkan yüzlerce vârisin bir araya toplanıp ortak karar
alması mümkün olmuyor.
Bina için izin alınamadığından restorasyon kararları da uygulanamıyor.
Kültür mirası binalar herkesin gözü önünde yavaş yavaş yok oluyor.
Koruma amaçlı imar planıyla sorunun çözülemeyeceğini, maddi katkı ve
hukuki düzenlemeler gerektiğini belirten Prof. Erenman, tarihi eserlerin
korunmasında yaşanan sorunlara örnek olarak Beyoğlu evlerini gösterdi:
'Herkes yapamam diyor'
"Tarlabaşı, Süleymaniye, Zeyrek restore edildiğinde müthiş yerler. Şimdi
koruma amaçlı imar planı yapıldı. Sit alanı olan Beyoğlu'n- daki binalar
korunacak görünüyor, ama herhangi bir binaya restorasyon yapılacağı zaman,
şu tablo ortaya çıkıyor. Evde oturan 'Ben yapamam' diyor. Belediye, 'Yetkim
ve param yok, ben de yapamam. Yaparsam, mal sahibinin haberi olmadığı için
Lozan Antlaşması devreye girerse ne olacak' diyor.
Çare: İstanbul Projesi
İşte bunları aşacak bir hukuki ve mali İstanbul Projesi yapılmalı.
Restore edilecek yapının mal sahibine tebligat yapılır ve kapısına asılır.
15 gün de süre tanınır.
Bundan sonra belediye veya bakanlık, orayı restore edecek ve parayı şu
kaynaktan alacak, demek gerek. Yoksa koruma kâğıt üstünde kalır. Paranız
da olsa, gidip yapamıyorsunuz. Ya bina sahibi Yunanistan'dan çıkıp gelirse?
Mülkiyet haklarıyla ilgili sorunlar Lozan'a kadar uzanıyor. Bunlar aşılmalı.
Beyoğlu'nda restorasyon bekleyen toplam 400 bina var."
Prof.Dr.Erenman, şehirlerin tarihi dokusunu koruyamadığı için
kimliklerini yitirdiğini ifade etti. Prof.Erenman, şunları söyledi:
"İstanbul'da kültür varlıkları yok oldukça kentsel kimlik kayboluyor.
Yeni binalardan oluşan, hiçbir kimliği olmayan bir kent haline geliyor.
Zeyrek, Tarlabaşı ve Kumkapı'daki tarihi yapılar bir toplumsal yapıyı, bir
kimliği yansıtıyor. Baktığınızda orada kimlerin yaşadığını
sezebiliyorsunuz.
'Yalnız Safranbolu kaldı'
Bunlar yok olursa, İstanbul artık İstanbul olmaz. Sahillere bulvarlar açmak
ve arkasına apartmalar dikmek, Anadolu'daki kasabalarda şehrin ortasından geçen
geniş yollar açıp etrafına ağaçlar ve bulvarın ortasına muhteşem
belediye sarayları dikmek moda oldu.
Bir tek Safranbolu korunabildi. Onun dışında bugün Trakya'dan Anadolu'ya
gidin, kentleri birbirinden ayıramazsınız. Silivri'de de, Yozgat'ın bir
kasabasında da aynı yapılaşmayı görürsünüz. Kimlik kaybediliyor, özellik
kalmıyor."
Radikal - Selim Efe Erdem
|