Malatya'da tarihe dönüş
Adıyla birlikte hep ''kayısının'' akla geldiği Malatya, acaba ''uygarlık
tarihiyle'' de yeniden nam salabilir mi?..
Gerçi Malatya, ''Arguvan ağzı'' uzun havalarıyla da herkesin ''gönlünde''
yer etmiş bir kentimiz... Örneğin Almancayı bile ''Malatya aksanıyla'' konuştuğu
söylenen arkeolog Prof. Dr. Fahri Işık 'ın sesinden şunları dinlerseniz,
bu kentin ne denli ''derin duygular'' taşıdığını da yaşarsınız;
''A benim bahtı yarim,
Gönlümün tahtı yarim,
Yüzünde göz izi var,
Sana kim baktı yarim...''
İşte bu zarif kıskançlığın ''tarihsel mekânları'' acaba tümüyle
yok olmadan yeniden kazanılabilir mi?
Tarihi Kentler Birliği (TKB) üyeliğiyle birlikte bu soruları da gündemlerine
alan Malatyalılarla 16 Ekim 2003 günü kenti gezdiğimizde, ''elde
kalabilenler'' yanıtı da belirliyor; ''Evet ama kültürel tahribatı artık
durdurmak koşuluyla...''
Çünkü Malatya'da hâlâ ''imar darbesi yememiş'' kimi kültürel değerler
bile yeni yapılaşmasında adeta ''kimliksiz bir modernliğe'' öykünen bu
kentin aslında çağlar boyu ''tarihiyle var olduğunu'' kanıtlamaya
yetiyor...
Bu derin tarihe ''Cumhuriyet devrimiyle'' eklemlenen ilk sanayi yapıları ve
aynı dönemin mimari örnekleri de ''ulusal kalkınma mirasımız'' olarak kent
kimliğinde özel bir yer alıyorlar...
Nitekim, Malatya'nın gururu olan ''Sümerbank tesislerinin'' özelleştirme
uygulamasıyla satışına karşı belediye ile birlikte hemen tüm kesimler ayağa
kalkmış durumdalar. Belediye Başkanı Mehmet Yaşar Çerçi diyor ki;
''Malatya Kent Kurultayı, tüm meslek odaları, muhtarlar ve sivil toplum
kuruluşlarıyla birlikte, tüm partilerin il başkanları ve milletvekillerinin
de imzaladığı 22 Eylül 2003 tarihli kararıyla, kent ortasındaki bu
Cumhuriyet mirasının halkın yararına korunması ve kullanılması yönünde
belediyeye satışını istedi... Üstelik, paramız da hazır...''
Böylesi bir toplumsal ve ''demokratik'' talebin mutlaka gerçekleşmesi
gerektiği dileğimizi Başkan'la paylaştıktan sonra, ÇEKÜL'ün Malatya
temsilcisi Bekir Sözen bizi önce ''Eski Malatya'' yla, yani kente 10 km'deki
Battalgazi 'yle buluşturuyor.
'Melita', 'Maldia', 'Malatiyye'
Yaklaşık 3500 yıldır adı değişmeyen ve Hitit 'lerin bal ve meyve bahçesi
anlamında ''Maldia'' dedikleri Malatya'nın ilk kuruluş yeri, kentin 7 km
kuzeydoğusundaki Orduzu beldesinde bulunan Aslantepe höyüğü... İÖ
4000'lerde bile ''kent devletinin'' varlığı kanıtlanan höyükteki
buluntulardan Kral Tarthunza 'nın ve saray kapısındaki aslanların heykelleri
de 1930'lardaki ilk ''Cumhuriyet kazılarının'' armağanları...
Kültepe kaynaklarında ise ''Melita'' denen kent, İS 2. yy'da ''Romalılar''
tarafından şimdiki Battalgazi 'ye taşınmış. Romanın ''kent surlarını''
6. yy'da tamamlayan Bizans 'dan sonra ''Selçuklular'' dönemindeki
''Malatiyye'' adının ise ''büyük şahsiyetlerin diyarı'' anlamına geldiği
söyleniyor...
Nitekim, belli ki bu şahsiyetlerden biri olan Mimar Mansur bin Yakup 'un
1224'te Alaettin Keykubat 'ın isteğiyle yaptığı Ulu Cami, kubbeli mihrabı
ve eyvanıyla İran 'daki Selçuklu mimarisinin Anadolu 'daki ender bir örneği...
Osmanlı döneminin büyük şahsiyetlerinden Silahtar Mustafa Paşa 'nın
yine Battalgazi'de 1630'larda yaptırdığı ''kervansaray'' ise Malatya
Belediyesi'nce ''kültür, sanat ve ticaret merkezi'' olarak yaşatılacak...
Eski yerleşme içindeki özgün kerpiç evlerden Poyrazın Konağı 'nın tarih
ve araştırma merkezi olarak İnönü Üniversitesi 'nce sahiplenilmesi için
de rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ile kültür neferi Yard. Doç. Dr. Hasan
Hüseyin Doğan kolları sıvamış durumdalar...
Böylece Battalgazi, 1838'de Hafız Paşa 'nın ordu karargâhını
''Aspuzu'' denen yere kurmasından sonra kent yönetiminin de buraya taşınmasıyla
birlikte yaşadığı ''terk edilmişlik'' dünyasında belki de ilk kez ''evlat
iyiliği'' görüyor.
Aynı ilgiyi, kendi içindeki tarihsel mirasına da göstermeye başlayan
Malatya'nın öncelikli hedefleri arasında ise Sinema Caddesi 'ni bezeyen ve
''Beşkonaklar'' denen eski sıra evlerin ''kent belleğini'' geleceğe de
aktaracak bir koruma projesiyle ''mutlaka'' yaşatılmaları yer alıyor...
Kültür Bakanlığı 'nca kamulaştırılan bu 5 evin yanı sıra aynı
caddedeki diğer 7 eski ev ''Malatya sivil mimarisinin'' apartmanlara kurban
gitmeyen yegâne örnekleri... O gün çocukluğunu da yaşayarak yine sayısız
fotoğraf çeken Prof. Dr. Metin Sözen 'in okuduğu ''Gazi İlkokulu'' ise bu
mimarinin en zarif resmi yapısı olarak aynı tarihi dokuya eklemleniyor...
Akşamüstü Vali Osman Derya Kadıoğlu 'nu ziyaret ettiğimizde de öne çıkan
konu, koskoca Malatya'da restore edilen eski ev sayısının hâlâ ''2'yi geçemediği''
oldu. Üstelik, bunlardan Sinema Caddesi'ndeki Arpacı Konağı 'nı varislerden
Şerafettin Arpacı onarırken, bu ''öncü'' duyarlılığında bazı
''izinsiz'' uygulamalar yapınca mahkemeye bile verilmiş...
İkinci uygulama ise Kültür Bakanlığı'nca restorasyonu 2002'de
tamamlanan Karakaş Konağı... Hâlâ etnografya müzesi olmayı bekleyen
konakla cadde arasındaki binanın da kamulaştırılarak ''önünün açılması''
gerektiği ise herkesin ortak düşüncesi...
Bunların dışında, yine Belediye'nin ''Ana Çarşı'' denen eski ticaret bölgesini
koruma ve canlandırma projesi; Türkiye Cumhuriyeti 'nin diğer armağanları
olan Tekel ve Şeker Fabrikası yapılarının da geniş bahçeleriyle birlikte
uygun işlevlerle kent yaşamına kazandırılması, Malatya'nın kimlikli
geleceğini hazırlayacak hedefler arasında...
Başkan Çerçi 'ye, kentin ilk ''özenli'' çağdaş yapılarından olan şimdiki
Belediye Binası 'nın da inşaatı süren yeni ''saray'' a taşınmalarının
ardından ''kent arşivi ve müzesi'' olarak korunmasını öneriyoruz... Eğer
bu proje de gerçekleşebilirse, ''Kernek'' şelalesinde Ömer Turhan 'ın şu
şiirini okumak, yıllar sonra yeniden ''hak edilmiş'' olacak:
''Ülkenin en güzel şehri,
Eser ince, serin yeli;
Tarih kokuyor her yeri,
Ne güzelsin sen Malatya...''
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|