reklam

06 Aralık 2003 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

'Antalya kültür kenti olacak'

Bekir Kumbul 'u tanımayan var mı? Antalya'da 20 yıllık DYP'li belediye başkanları egemenliğine son veren CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı. Ondan önce CHP'den milletvekili. Ama Genel Başkan Deniz Baykal , geçen dönem Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adaylığını koymasını istediği için parti disiplini anlayışı içinde görevi seve seve kabul etmiş. ''Şimdi, daha yapacak çok şey var. İkinci dönem de göreve talibim'' diyor. Sonra ekliyor: ''Daha yaşımız ne ki? Yüz yaşına kadar yaşamaya niyetliyim.''

Başkan Kumbul Antalyalı bir göçer ailesinin oğlu. Öğretmen olmak istermiş. Ama bir rastlantı sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin sınavını kazanmış; yıllarca okuyup didindikten sonra da doktor olmuş. '70'li yılların solculuk hızı içinde zaman zaman Soğuk Savaş'ın kurbanı olmuş; zaman zaman da mutluluklar yaşamış bir kişi. Hep sigorta hastanelerinde görev yapmış. 21 yıllık hekimlik yaşamına 1995'te son vermiş. O tarihten beri de politikanın içinde... Bu kararı verirken şöyle demiş: ''Hep Tabip Odalarının içinde olduğum için özellikle sağlık politikaları birikimimi artık parlamentoda değerlendirmeliyim.''

Ama seçildikten sonra parlamentodan sıkılmış. Düşlediklerinin hayata geçmediğini görmüş, çünkü. ''Parlamento çok hoş bir yer de değildi. Onu görüyordum. Hekimken gittiğim yerlerde ayakta karşılanırdım. Ama milletvekili olarak o insanlarla karşılaştığımda kimisi arkasını döndü, önündeki işine baktı. Öbürü kafasını öbür tarafa çevirdi. Yani parlamentoyu bizler o noktaya getirdik. O noktaya gelmemeliydi.''

Örnek Refik Saydam
Kendisine Cumhuriyet'in ilk yıllarının Sağlık Bakanı Refik Saydam 'ı örnek almış. ''Aslında bizim sağlık sistemi, ne kadar bozmaya çalışsak da onun attığı temeller üzerinde devam ediyor.''

Solculukla ilgili olarak yılların deneyimiyle diyor ki: ''Kâğıt üzerinde okuduğumla hayatın içinde yaşadığım solculuk meğer çok farklıymış.''

Şu ilginç gerçekleri de anlatıyor: ''Ben burada sendikalar filan kurdum. 1977'de Taksim Meydanı'ndaki olaylarda ölümün eşiğinden dönmüş bir kişiyim. Ama işveren durumuna geçtikten sonra, yani Büyükşehir Belediye Başkanı olunca pratiğin içine girdim ve idealimdekileri pek göremedim.''

Sonra gençlik yıllarına dalıyor, yine: ''Türkiye genç bir cumhuriyet. Ama bizlere, 'Birbirinizle kavga etmeyin. Cumhuriyet değerleri içinde sizin aradıklarınız var. Ülkenizi geliştirmeye yönelik neyiniz varsa ortaya koyun. Kendinizi geliştirin. Bilgi birikiminizi arttırın' denmedi. Bugünkü sıkıntının bir nedeni de odur. O dönemin gençliği gerçekten idealist bir kuşaktı.''

Temel eksiklik
Bütün bu gençlerin birbirine kırdırılması ya da gençlerin birbirini kırmak istemelerinin temelinde bir kültür sorunu yaşanmıyor mu? Bu sorunların aşılması için örneğin, Antalya nasıl bir kültür kenti haline gelebilir?

Başkan Kumbul yanıt veriyor: ''Bakın, temel eksiklik kültürdür. Bugün doğumuzda, güneydoğumuzdaki ülkeler bu durumdaysa bunun temelinde de kültür eksikliği yatmaktadır. Kültürü geliştirdiğimiz oranda toplumlar insani değerlere yaklaşır. Ölümden korkar, insan öldürmez. Barışa yönelir. Sorunlarını konuşarak çözer. İkincisi, kültür toplumun kimliğidir. Antalya'ya gelince... Antalya gerçekten farklı bir coğrafyadır. Farklı olduğu için de insanlar burada binlerce yıl yaşamış. Bizim bildiğimiz Antalya tarihi, Bergama Kralı Attalos 'la başlıyor.''

Sosyal demokrat belediye
Kumbul Başkan'ın sosyal demokrat belediyecilik üzerine çok ciddi çalışmaları var. Bir de bunları kendi ağzından dinlesek.... ''Kent yönetiminde çağdaş, sosyal demokrat yaklaşımların öncelikleri konusunda en zengin kaynağı uluslararası yerel yönetim sözleşmeleriyle bu konudaki dünya konferanslarının sonuç bildirgeleri oluşturuyor.

Çünkü bu belgeler için çoğunlukla dünyadaki başarılı sosyal demokrat ve sosyalist yerel yönetim kadrolarının etkin katılımı ve deneyimlerinden esinleniliyor. Hatta önemli bir bölümü de doğrudan bu kadrolarca kaleme alınarak hemen her görüşteki katılımcılarca benimseniyor. Bunun temel nedeni de sadece sosyal demokrasinin kendi ideolojisindeki toplumculuk ve adalet gibi hedefler değil, esas olarak toplumsal yaşamın örgütlü ve demokratik ilişkiler içinde bulunduğu kentlerdeki sosyal yapı ve beklentilerin de sosyal demokrasiye olan güçlü bağları.

Özetle denebilir ki kent yaşamı demek hem sosyal, hem de demokrat olmak demektir. Bu iki kavramın bütünleştiği yerler de kentlerdir. Ülkemizde çağdaş sosyal demokrat belediyeciliğin temel özellikleri ve diğer anlayışlardan farklı başlıca tutum ve ilkeleriyse şöyle özetlenebilir: Katılımcı yerel demokrasi, bilim ve uzmanlığa öncelik, kültürel miras ve çevreye duyarlılık, açıklık ve güvenilirlik, ve son olarak da halkın gözetilmesi.''

Hedefler büyük
Peki, ikinci dönem için öbür hedefleriniz nedir? ''Antalya bir turizm kenti, dedik, ama burası aynı zamanda yaş meyve ve sebzenin en iyisinin üretildiği bir yöre. Üstelik de Türkiye'nin ambarı gibi. Bunu geliştirme yönünde de adımlar atmamız lazım. Yani hem seracılığı, hem narenciyeyi, hem kesme çiçekçiliği geliştirmeliyiz. İhracata yönelik de adımlar atmalıyız. Bu konuda çalışmalarımız var zaten...''

Meyve satışı
Bir de Almanya'nın Real adlı grosmarketi var. Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin Real'le taze meyve satışı anlaşması yaptığı duyumları vardı. Nedir bu işin aslı? ''Real'le gerçekten ilginç bir ilişki kurduk. Böylece de dünya pazarına girmek istiyoruz. Olay şöyle: Bir süre önce bu anlaşmayı yaptık. Bu yöre üreticisinin hale gönderdiği taze meyvayı Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin aracılığıyla Real alıyor ve Türkiye'deki bütün marketlerine dağıtıp oralarda satılmasını sağlıyor. Real, gerçekten bu potansiyeli kaldırabildiğimize ikna olduğu anda bütün dünyadaki marketlerinde sadece Antalya meyvesi satacak. Başka yerlerden sıkıntı çekmişler, şimdi resmi bir makamla bu işi götürmek istiyorlar. Biz üreticinin ürününü iyi değerlendirmek için ihracata yönelik ilk adımları atıyoruz.

Bugün AB içinde en fazla yaş meyve ve sebze satan ülkelerden birisi İspanya. Ama artık İspanya'da maliyetler iyice arttı ve suları da tuzlanmaya başladı. Oysa bizde maliyetler düşük. Sularımız bol. Dolayısıyla biz Türkiye olarak İspanya'nın alternatifi olabiliriz. Yerel yönetim olarak bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Bunun ilk adımını attık. Düşünceler gelişiyor. Altyapısını oluşturuyoruz. Ama gelecekte mutlaka olacaktır. Bunun da altını çizmek istiyorum.''

Antalya ve çevre sorunu
Bir de çevre konusu var... ''Belediyecilik sadece yol, su, elektrik, kaldırım yapmak değildir. Bunları tabii ki yapacaksınız. Ama işin bir de sosyal boyutu var. Hele hele sosyal demokrat bir partinin belediye başkanıysanız hem demokrat, hem sosyal olacaksınız.

Bir belediye her şeyden önce çevreci olmak zorunda. Sürdürülebilir kalkınmanın temeli sürdürülebilir çevredir. Dolayısıyla Antalya'nın denizi de önemlidir, onu çevreleyen doğa dokusu da önemlidir; falezler de önemlidir, Beydağları da önemlidir.

Antalya Türkiye'nin vitrinidir. Bunu koruyabildiğimiz oranda hem Antalya'ya, hem Türkiye'ye katkıda bulunmuş oluruz.''

İyi de, sizden önceki dönemden devraldığınız Antalya'nın doğal dokusuna taban tabana zıt, o ucube beton yığınlarını ne yapacaksınız?

''Şu anda bir şey yapabilmenin zorluğu var. Ancak, Türkiye'de beton yığınlarının ekonomik ömrü 30-40 yıldır. O zamana kadar da zaten şehir planlamasıyla ilgili bilinç daha çok gelişecektir. Dolayısıyla da mutlaka yenileri daha düzgün olacaktır. Bu bilinç şimdiden oluşmaya başladı. Ama gerçekten, 1980'den sonraki politikalar bir anda beton yığınlarının yapımını patlatmış, kenti sıkıştırmıştır. Bu politikalar yüzünden Antalya'nın özellikle falezleri beton yığınına döndü. Çevre konusunu daha genişletirsek... Biyolojik atık sistemini kurduk. Katı atık için de modern sistemimizi geliştirdik. Ayrıca şimdiye kadar kentin kişi başına düşen yeşil miktarı 1.5 metrekareydi. Şimdi bu 7.5 metrekareye çıktı. Biz 4 milyon 500 bin metrekarelik devasa bir kent parkı yaratıyoruz. Bir belediyeci bunları yapmak zorundadır.''

Kültür evleri
Bir de Kumbul Başkan'ın kültür evleri projesi var... ''Antalya çok göç alan bir kentimiz. Çevresinde de gecekondu mahalleleri var. Oranın kültürel yönünü geliştirmemiz lazım. İkincisi, o insanlara beceri kazandırmalıyız. Bu da geçmişin Köy Enstitüsü ve Halkevi'nin bugünkü versiyonu olan kültür evleridir.

Gecekondu semtinde bir kültür evi yaptık. Yakında açıyoruz. Bunların sayısını da çoğaltacağız. İçinde 350 kişilik çok amaçlı bir salonu var. İnsanlar orada sinema da, tiyatro da izleyecek, konser dinleyecek; konferanslar verilecek. İçinde ayrıca kütüphanesi, muhtar evi, daha çok nüfus planlamasına yönelik doktor evi, biçki dikiş nakış kursu verilecek yer, el sanatlarına yönelik bölüm, bilgisayara yönelik yer, okuma kursu dersliği var..''

Çocuklara yönelik bir de yardım çalışması var.....

''Antalya'da yılda 9 bin çocuk ilkokula başlıyor. Bunun en azından üçte biri çocuğunun ihtiyacını karşılayamayacak durumdaki aileler. Dolayısıyla üç bin çocuğumuzu bu yıl okul formaları ve bütün okul ihtiyaçları dahil olmak üzere donattık."
Cumhuriyet - Leyla Tavşanoğlu

 

Aralık 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Günkut Akın 16 Aralık 2003 tarihinde Diyalog bölümümüze konuk olacak.

Günkut Akın hakkında daha fazla bilgi edinmek, kendisine soru sormak için tıklayın. 

 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz