'Antalya kültür kenti olacak'
Bekir Kumbul 'u tanımayan var mı? Antalya'da 20 yıllık DYP'li belediye başkanları
egemenliğine son veren CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı. Ondan önce
CHP'den milletvekili. Ama Genel Başkan Deniz Baykal , geçen dönem Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanlığı'na adaylığını koymasını istediği için parti
disiplini anlayışı içinde görevi seve seve kabul etmiş. ''Şimdi, daha
yapacak çok şey var. İkinci dönem de göreve talibim'' diyor. Sonra ekliyor:
''Daha yaşımız ne ki? Yüz yaşına kadar yaşamaya niyetliyim.''
Başkan Kumbul Antalyalı bir göçer ailesinin oğlu. Öğretmen olmak
istermiş. Ama bir rastlantı sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin sınavını
kazanmış; yıllarca okuyup didindikten sonra da doktor olmuş. '70'li yılların
solculuk hızı içinde zaman zaman Soğuk Savaş'ın kurbanı olmuş; zaman
zaman da mutluluklar yaşamış bir kişi. Hep sigorta hastanelerinde görev
yapmış. 21 yıllık hekimlik yaşamına 1995'te son vermiş. O tarihten beri
de politikanın içinde... Bu kararı verirken şöyle demiş: ''Hep Tabip
Odalarının içinde olduğum için özellikle sağlık politikaları birikimimi
artık parlamentoda değerlendirmeliyim.''
Ama seçildikten sonra parlamentodan sıkılmış. Düşlediklerinin hayata
geçmediğini görmüş, çünkü. ''Parlamento çok hoş bir yer de değildi.
Onu görüyordum. Hekimken gittiğim yerlerde ayakta karşılanırdım. Ama
milletvekili olarak o insanlarla karşılaştığımda kimisi arkasını döndü,
önündeki işine baktı. Öbürü kafasını öbür tarafa çevirdi. Yani
parlamentoyu bizler o noktaya getirdik. O noktaya gelmemeliydi.''
Örnek Refik Saydam
Kendisine Cumhuriyet'in ilk yıllarının Sağlık Bakanı Refik Saydam 'ı örnek
almış. ''Aslında bizim sağlık sistemi, ne kadar bozmaya çalışsak da onun
attığı temeller üzerinde devam ediyor.''
Solculukla ilgili olarak yılların deneyimiyle diyor ki: ''Kâğıt üzerinde
okuduğumla hayatın içinde yaşadığım solculuk meğer çok farklıymış.''
Şu ilginç gerçekleri de anlatıyor: ''Ben burada sendikalar filan kurdum.
1977'de Taksim Meydanı'ndaki olaylarda ölümün eşiğinden dönmüş bir kişiyim.
Ama işveren durumuna geçtikten sonra, yani Büyükşehir Belediye Başkanı
olunca pratiğin içine girdim ve idealimdekileri pek göremedim.''
Sonra gençlik yıllarına dalıyor, yine: ''Türkiye genç bir cumhuriyet.
Ama bizlere, 'Birbirinizle kavga etmeyin. Cumhuriyet değerleri içinde sizin
aradıklarınız var. Ülkenizi geliştirmeye yönelik neyiniz varsa ortaya
koyun. Kendinizi geliştirin. Bilgi birikiminizi arttırın' denmedi. Bugünkü
sıkıntının bir nedeni de odur. O dönemin gençliği gerçekten idealist bir
kuşaktı.''
Temel eksiklik
Bütün bu gençlerin birbirine kırdırılması ya da gençlerin birbirini kırmak
istemelerinin temelinde bir kültür sorunu yaşanmıyor mu? Bu sorunların aşılması
için örneğin, Antalya nasıl bir kültür kenti haline gelebilir?
Başkan Kumbul yanıt veriyor: ''Bakın, temel eksiklik kültürdür. Bugün
doğumuzda, güneydoğumuzdaki ülkeler bu durumdaysa bunun temelinde de kültür
eksikliği yatmaktadır. Kültürü geliştirdiğimiz oranda toplumlar insani değerlere
yaklaşır. Ölümden korkar, insan öldürmez. Barışa yönelir. Sorunlarını
konuşarak çözer. İkincisi, kültür toplumun kimliğidir. Antalya'ya
gelince... Antalya gerçekten farklı bir coğrafyadır. Farklı olduğu için
de insanlar burada binlerce yıl yaşamış. Bizim bildiğimiz Antalya tarihi,
Bergama Kralı Attalos 'la başlıyor.''
Sosyal demokrat belediye
Kumbul Başkan'ın sosyal demokrat belediyecilik üzerine çok ciddi çalışmaları
var. Bir de bunları kendi ağzından dinlesek.... ''Kent yönetiminde çağdaş,
sosyal demokrat yaklaşımların öncelikleri konusunda en zengin kaynağı
uluslararası yerel yönetim sözleşmeleriyle bu konudaki dünya konferanslarının
sonuç bildirgeleri oluşturuyor.
Çünkü bu belgeler için çoğunlukla dünyadaki başarılı sosyal
demokrat ve sosyalist yerel yönetim kadrolarının etkin katılımı ve
deneyimlerinden esinleniliyor. Hatta önemli bir bölümü de doğrudan bu
kadrolarca kaleme alınarak hemen her görüşteki katılımcılarca
benimseniyor. Bunun temel nedeni de sadece sosyal demokrasinin kendi
ideolojisindeki toplumculuk ve adalet gibi hedefler değil, esas olarak
toplumsal yaşamın örgütlü ve demokratik ilişkiler içinde bulunduğu
kentlerdeki sosyal yapı ve beklentilerin de sosyal demokrasiye olan güçlü bağları.
Özetle denebilir ki kent yaşamı demek hem sosyal, hem de demokrat olmak
demektir. Bu iki kavramın bütünleştiği yerler de kentlerdir. Ülkemizde çağdaş
sosyal demokrat belediyeciliğin temel özellikleri ve diğer anlayışlardan
farklı başlıca tutum ve ilkeleriyse şöyle özetlenebilir: Katılımcı
yerel demokrasi, bilim ve uzmanlığa öncelik, kültürel miras ve çevreye
duyarlılık, açıklık ve güvenilirlik, ve son olarak da halkın gözetilmesi.''
Hedefler büyük
Peki, ikinci dönem için öbür hedefleriniz nedir? ''Antalya bir turizm kenti,
dedik, ama burası aynı zamanda yaş meyve ve sebzenin en iyisinin üretildiği
bir yöre. Üstelik de Türkiye'nin ambarı gibi. Bunu geliştirme yönünde de
adımlar atmamız lazım. Yani hem seracılığı, hem narenciyeyi, hem kesme çiçekçiliği
geliştirmeliyiz. İhracata yönelik de adımlar atmalıyız. Bu konuda çalışmalarımız
var zaten...''
Meyve satışı
Bir de Almanya'nın Real adlı grosmarketi var. Antalya Büyükşehir
Belediyesi'nin Real'le taze meyve satışı anlaşması yaptığı duyumları
vardı. Nedir bu işin aslı? ''Real'le gerçekten ilginç bir ilişki kurduk. Böylece
de dünya pazarına girmek istiyoruz. Olay şöyle: Bir süre önce bu anlaşmayı
yaptık. Bu yöre üreticisinin hale gönderdiği taze meyvayı Antalya Büyükşehir
Belediyesi'nin aracılığıyla Real alıyor ve Türkiye'deki bütün
marketlerine dağıtıp oralarda satılmasını sağlıyor. Real, gerçekten bu
potansiyeli kaldırabildiğimize ikna olduğu anda bütün dünyadaki
marketlerinde sadece Antalya meyvesi satacak. Başka yerlerden sıkıntı çekmişler,
şimdi resmi bir makamla bu işi götürmek istiyorlar. Biz üreticinin ürününü
iyi değerlendirmek için ihracata yönelik ilk adımları atıyoruz.
Bugün AB içinde en fazla yaş meyve ve sebze satan ülkelerden birisi İspanya.
Ama artık İspanya'da maliyetler iyice arttı ve suları da tuzlanmaya başladı.
Oysa bizde maliyetler düşük. Sularımız bol. Dolayısıyla biz Türkiye
olarak İspanya'nın alternatifi olabiliriz. Yerel yönetim olarak bu konuda üzerimize
düşeni yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Bunun ilk adımını attık. Düşünceler
gelişiyor. Altyapısını oluşturuyoruz. Ama gelecekte mutlaka olacaktır.
Bunun da altını çizmek istiyorum.''
Antalya ve çevre sorunu
Bir de çevre konusu var... ''Belediyecilik sadece yol, su, elektrik, kaldırım
yapmak değildir. Bunları tabii ki yapacaksınız. Ama işin bir de sosyal
boyutu var. Hele hele sosyal demokrat bir partinin belediye başkanıysanız hem
demokrat, hem sosyal olacaksınız.
Bir belediye her şeyden önce çevreci olmak zorunda. Sürdürülebilir kalkınmanın
temeli sürdürülebilir çevredir. Dolayısıyla Antalya'nın denizi de önemlidir,
onu çevreleyen doğa dokusu da önemlidir; falezler de önemlidir, Beydağları
da önemlidir.
Antalya Türkiye'nin vitrinidir. Bunu koruyabildiğimiz oranda hem
Antalya'ya, hem Türkiye'ye katkıda bulunmuş oluruz.''
İyi de, sizden önceki dönemden devraldığınız Antalya'nın doğal
dokusuna taban tabana zıt, o ucube beton yığınlarını ne yapacaksınız?
''Şu anda bir şey yapabilmenin zorluğu var. Ancak, Türkiye'de beton yığınlarının
ekonomik ömrü 30-40 yıldır. O zamana kadar da zaten şehir planlamasıyla
ilgili bilinç daha çok gelişecektir. Dolayısıyla da mutlaka yenileri daha düzgün
olacaktır. Bu bilinç şimdiden oluşmaya başladı. Ama gerçekten, 1980'den
sonraki politikalar bir anda beton yığınlarının yapımını patlatmış,
kenti sıkıştırmıştır. Bu politikalar yüzünden Antalya'nın özellikle
falezleri beton yığınına döndü. Çevre konusunu daha genişletirsek...
Biyolojik atık sistemini kurduk. Katı atık için de modern sistemimizi geliştirdik.
Ayrıca şimdiye kadar kentin kişi başına düşen yeşil miktarı 1.5
metrekareydi. Şimdi bu 7.5 metrekareye çıktı. Biz 4 milyon 500 bin
metrekarelik devasa bir kent parkı yaratıyoruz. Bir belediyeci bunları yapmak
zorundadır.''
Kültür evleri
Bir de Kumbul Başkan'ın kültür evleri projesi var... ''Antalya çok göç
alan bir kentimiz. Çevresinde de gecekondu mahalleleri var. Oranın kültürel
yönünü geliştirmemiz lazım. İkincisi, o insanlara beceri kazandırmalıyız.
Bu da geçmişin Köy Enstitüsü ve Halkevi'nin bugünkü versiyonu olan kültür
evleridir.
Gecekondu semtinde bir kültür evi yaptık. Yakında açıyoruz. Bunların
sayısını da çoğaltacağız. İçinde 350 kişilik çok amaçlı bir salonu
var. İnsanlar orada sinema da, tiyatro da izleyecek, konser dinleyecek;
konferanslar verilecek. İçinde ayrıca kütüphanesi, muhtar evi, daha çok nüfus
planlamasına yönelik doktor evi, biçki dikiş nakış kursu verilecek yer, el
sanatlarına yönelik bölüm, bilgisayara yönelik yer, okuma kursu dersliği
var..''
Çocuklara yönelik bir de yardım çalışması var.....
''Antalya'da yılda 9 bin çocuk ilkokula başlıyor. Bunun en azından üçte
biri çocuğunun ihtiyacını karşılayamayacak durumdaki aileler. Dolayısıyla
üç bin çocuğumuzu bu yıl okul formaları ve bütün okul ihtiyaçları
dahil olmak üzere donattık."
Cumhuriyet - Leyla Tavşanoğlu
|