Tarihi eserler depo mağduru
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, son 10 yılda 352 bin eserin envanter
kaydından düşürüldüğünü açıkladı. Kayıttan düşürülen eserler
arasında tahrip olan ve kaybolanlar da var
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu dün ilginç bir itirafta bulundu ve
İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın soru önergesini yanıtlarken son 10 yılda
351 bin 883 eserin envanter kaydından düşürüldüğünü açıkladı. Bakan
Mumcu 'Müzelerimizde uygun olmayan depo koşulları ve kaza sonucu onarılmayacak
derecede kırılan veya çeşitli nedenlerle özelliğini kaybeden eserler müze
müdürlüklerinde kurulan komisyonlar tarafından envanter kayıtlarından düşürülmektedir.
Bu tür eserlerin bir liste halinde belirtilmesi mümkün olmamakla birlikte
1993 - 2003 yılları arasında 351 bin 883 eser envanter kaydından düşürülmüştür'
dedi.
Bakanın açıklamasına göre envanterden düşürülen eserlerin büyük kısmı
kazı sonucu müzelere getirilen ve yapılan incelemeler sonucu tarihi eser
niteliğine sahip olmadığı anlaşılan objeler ama işin içinde bir de müzelerdeki
olumsuz koşullara dayanamayan tarihi eserler var.
Akıl almaz ihmal
Türk müzelerindeki depo koşulları geçen aylarda Dolmabahçe Sarayı ve
Ayasofya Müzesi'ndeki skandallarla ortaya çıkmıştı. Ancak o sadece buzdağının
görünen yüzüydü. Çünkü Türkiye'nin en büyük müzelerinin depolarında
teşhire çıkmayan binlerce eser ısı-nem-rutubet koşulları uygun olmadığı
için çürümeye devam ediyor. Öyle ki Topkapı Sarayı'nın depolarında bile
eşyalar teşhir edileceğe güne kadar zamanın tahribatına direnemiyor.
Tarihi değeri olan cam objeler Dolmabahçe Sarayı'nın bir depremle yok
olabilecek musandrasında (çatı katında) muhafaza ediliyor. 1994 yılında Dünyanın
En İyi Müzesi Ödülü'nü alan Arkeoloji Müzesi de aynı durumda. Deposunda
sandıklarla çini parçası var. Şimdi akla bu kadar önemli müzeler böyle
sorunlar yaşıyorsa Anadolu'daki müzelerde durum ne sorusu geliyor. Onun cevabı
ise Antalya Müzesi'nde sikkelerin, Sinop Müzesi'nde ikonaların yok olmaya yüz
tutmuş olması.
Elbette madalyonun bir başka yüzü daha var. Kazılarda bulunan ya da
restorasyon nedeniyle sökülen eserler bazen müzelerde unutuluyor. Damat İbrahim
Paşa'nın yaptırdığı sebil de bunlardan biri. İstanbul'da Büyük Postane
yapılırken yıkılan sebilin parçaları monte edilmek üzere kaldırılmış.
Yıllar sonra Arkeoloji Müzesi'nin arka bahçesine yığılan parçalar, birleştirilmek
istenince de bulunamamış .
Bakanın açıklamasında 'çeşitli nedenlerle özelliğini kaybeden
eserler' diye de bir ibare var. Bu depo şartlarından ayrı olarak kullanıldığı
için akla hemen kaybolmuş eserler mi sorusunu getiriyor ki bunun örneklerini
yakın zamanda da yaşadık. Dolmabahçe Sarayı'nda bulunduğu belirtilen
Zanaro tablosunun sadece çerçevesi duruyordu. Sait Halim Paşa Yalısı yangınında
kütüphanesinde bulunan çok değerli el yazması kitaplar, zengin bir tablo
koleksiyonu ve 16. Yüzyıl'dan kalma çinilerle bezenmiş bir şömine yok olmuştu.
Üstelik bunlar sadece tespit edilebilenlerdi.
Prof. Dr. Semavi Eyice / Sanat Tarihçisi
'Depolar çok kötü bazı eserler çalınıyor'
Bu rakam inanılamayacak kadar yüksek. Müzelerde çok büyük aksiliklerin
olduğu bir gerçek. Ben de bunlara şahit oldum. En büyük, en önemli
yerimizde bile teşhire konulmamış, restore edilmemiş eserlerin parçalarına
rastladım. Depo şartları da çok kötü. Bazı eşyalar da çalınıyor. Ama
kazıların da bunda büyük payı var çünkü kazı yapılır ve bulunanlar
depolarda birikir. Müze yetkilileri pek bunlarla ilgilenmiyor. Bazı müze müdürleri
kendi işiyle ilgileneceği yerde kazı yerine gidip orada ustabaşı gibi başında
duruyor. Bu kadar çok eserin envanterden çıkışını önlemek için öncelikle
etüt malzemesi ile teşhir edilebilecek eseri ayırmak gerekir.
Prof. Dr. Selçuk Mülayim Marmara Üni. Tarih Bölümü
'Kazıları durdurmak faydalı olabilir'
Bu çok büyük bir rakam. Gerçi beni şaşırtmadı çünkü alıştığımız
bir gerçek. Birçok müzenin deposu uygunsuz şartlar içeriyor. Üstelik bu
depolarda teşhir edilenlerin 8-10 katı eser var. Ama orada ısı-nem-rutubet
ayarı yapılmadıysa ki Türkiye'de çoğunlukla yapılmıyor, sözgelimi
toprak eşya, çini gibi parçalar kum gibi ufalanır gider. Aynı zamanda ahşap
eşya çürür. Hatta bazı ufak eşyalar üzerine basılarak bile unufak olur.
Türkiye'deki müzeleri bu anlamda kontrol altına almak mümkün değil. Çünkü
her yıl yapılan 50-60 kazıdan çuvalla, sandıkla müzelere sürekli malzeme
akıyor. Bunlara yetişmek, koruma altına almak da mümkün değil. Ya kazıları
durdurmak ya da bir şekilde bunları elden çıkarmak lazım. Aksi halde önlemek
mümkün değil. Bütçenin yarısını buna ayırsanız bile önüne geçemezsiniz.
Depo şartları hiç iyi değil, bunun için bir süreliğine kazıların
durdurulması lazım.
Akşam
|