'Sanatçı Mimarlar' Medya'da...
Her yıl ekim ayının ilk pazartesi kutlanan ''Dünya Mimarlık Günü'' için
Mimarlık Vakfı (MİV) da 03.10.2003 günü Taşkışla'da ''Mimar Sanatçılar
Sergisi'' düzenlemişti...
Resimden karikatüre, fotoğraftan edebiyat yapıtlarına kadar hemen tüm
sanat dallarından ürünlerini bir araya getiren 67 mimarımız arasındaki ''müzisyenler''
de serginin açılış kokteyline ''dinletileriyle'' katılmışlardı...
Mesleki dergilerin dışında basından da ilgi gören bu etkinliği
05.10.2003 günü Sabah gazetesi; ''Böyle sergi görülmedi..'' başlığıyla
verirken, Radikal 'in manşeti şöyleydi: ''Dikkat!.. Mimarlar da Sanatçı
Ruhludur...''
Oysa, ''mimarlık'' da zaten tarih boyunca ''sanat'' değil miydi?.. Mimarın
''sanatçı ruhlu'' olduğunu kanıtlayabilmesi için, ille de ''yapı tasarımının''
dışındaki diğer hünerlerini göstermesi mi gerekliydi?..
Serginin haberlerini okuduğumda, Mimarlar Odası Yayın Komitesi Başkanı
Ahmet Turan Altıner 'in bir süre önce kimi gazetecilere yönelttiği sorusunu
anımsadım: ''Medya neden mimarlığa yer vermiyor?..''
Demek ki MİV'in bu etkinliğiyle medyadaki ''tıkanıklık'' da aşılmış
oluyordu... Gerçi, ortada yine ''mimarlık'' yoktu; ama, hiç değilse ''mimarlığa
dair'' kimi yorumlar da yine bu sergiyle birlikte gündeme gelmiş gibiydi...
'Görünüm'ün gizledikleri...
Yeniden Radikal'in başlığına dönersek, mimarların sanatçı olmalarındaki
''şaşırtıcı'' durum acaba nereden kaynaklanıyor?..
Sorunun yanıtı aslında ''gözler önünde'' ... Ülkemizdeki ''yeni yapılaşmanın''
genel görünümüne ve kentlerimizin ''modern peyzajına'' bakanların, karşılarında
bir ''mimarlık sanatı'' buldukları elbette ki söylenemez...
Oysa, sadece ''tarihi dokular'' değil, 1950'lerin ve hatta 1960'ların çoğu
yapıları bile bu köklü sanatın ''çağdaş'' ürünleri olduklarını gösterir
bir ''özene'' ve ''estetiğe'' sahipler... Ne var ki yaklaşık çeyrek yüzyıldır
kentleri sarmalayan kaçak apartman yığınları ve ruhsatlı imar rantı kütleleri
arasında hızla ''azınlıkta kalan'' mimarlık ürünlerini ise artık ''fark
etmek'' bile özel bir dikkati gerektiriyor...
Böylece, gözden ırak olan gönülden de ırak kalıyor; ''mimarca
tasarlanan yapılar'' bile, medya bir yana, ''sanat dünyamızın'' da gündeminde
yerini alamıyor...
'Yetenek'siz eğitim...
İşte bu durum karşısında sadece ''basındaki duyarsızlıktan'' ya da Türkiye
gibi bir ''mimarlık sanatı tarihi'' ülkesini, ısrarla ''mimarsız yapılaşmaya''
tutsak kılan imar rantı politikalarından yakınmak yeterli olamıyor...
Örneğin, mimarlık okullarına öğrenci alınırken, bu mesleğin aynı
zamanda ''sanat'' olmasının zorunlu ve evrensel kuralı olan ''yetenek sınavlarından''
vazgeçen bir eğitim sisteminin ''mimarlarını'' da artık sorgulamak
gerekiyor...
Buna koşut olarak, mimarın giderek dışlandığı bir ''kent planlaması''
sürecinde, mimara; ''sadece bu tabanda ve bu boyutlarda bina çiz...'' denen
bir imar düzenini de ''meslek çıkarı'' adına tartışmaktan ''çekinmeyecek''
akademisyenlere ve aydınlara gereksinme var... Çünkü, bu anlayışın yarattığı
''tekdüze mimari'' nin mağduru da sadece mimarlar değil, ''tasarım ve kültür
yoksunu'' bir çevrede yaşamaya mahkûm edilen toplum ve hatta gelecek kuşaklar
değil midir?..
Evet... MİV'in sergisi, mimarların da sanatçı olduklarını medyamıza
''anımsatmış'' oldu... Bakalım, asıl ''mimarlığın'' bir sanat dalı olduğunu
yeniden kavrayabilen bir ''eğitim'' , ''şehircilik'' ve ''imar mevzuatı''
bilincine ne zaman kavuşabileceğiz?..
Üstelik, şu güzelim ''uygarlıklar'' ülkesinde...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|