Büyükşehir Belediye
Sınırlarında Değişiklik
Büyükşehir belediye sınırlarının genişletilmesyle ilgili yasa önerisi
geçtiğimiz hafta içinde Meclis Komisyonu'nda kabul edildi. 28 Mart seçimlerine
yetiştirilmesine çalışılan yasa önerisine göre belediye sınırları mülki
sınırla aynı olacak. Bakan, bu sayede imar bütünlüğünün ve büyük
kent yapısının sağlanacağını söyledi.
Belediye başkanlarından
bazıları yasanın seçime yetişmesi konusunda destek verdiklerini açıklarken,
Şehir Plancıları Odası, konunun teknik bir konu olduğunu ve teknik bir çerçevede
düşünülmesini gerektiğini belirtti:
"Basından öğrendiğimize göre, 16 büyükşehir belediyesinin sınırlarında
genişleme yapmayı öngören bir yasa teklifi TBMM İçişleri Komisyonunda
kabul edilerek hızla Meclis Genel Kuruluna sunulmak üzeredir. Geçmişten beri
yaşadığımız bir durum yine tekerrür etmekte ve böylesine hassas bir konu
yine politikacıların günlük tartışmalarına alet edilmektedir. Oysa büyükşehir
belediyelerinin sınırlarının genişletilmesi konusu tamamen teknik bir
konudur ve öncelikle teknik çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye'de kentleşme, şehircilik ve planlama konularında yaklaşık 35 yıldır
çalışma yapan bir meslek odası olarak Şehir Plancıları Odası, büyükşehirlerimizin
sınır ve mücavir alan sorunlarının olduğunu yıllardır dile
getirmektedir. Şehir Plancıları Odası olarak, başta İstanbul, Ankara ve İzmir
olmak üzere hemen bütün büyükşehir belediyelerimizin mücavir alanlarının
yeterli olmadığını söylüyoruz. Bu belediyelerimizin etrafında, büyükşehir
belediyesine bağlı olmadan faaliyet gösteren belediyeler giderek daha fazla
soruna yol açmaktadır.
Büyükşehirlerimiz, etraflarında kontrolsüz bir biçimde gelişen
"belde belediyeleri"nin baskısı altındadır. Bu tür belediyeler,
bugüne kadar büyükşehirlerimizdeki kentleşme taleplerini karşılayarak dev
boyutlarda büyümüşlerdir. Buralarda sağlıklı bir kentleşme ve altyapı
sağlanması mümkün olmamıştır. Adeta büyükşehirlerin etrafında dev
konut banliyöleri haline gelmiş olan bu beldeler, büyükşehir
belediyelerinin hizmet sunumunda da ciddi aksamalara yol açmışlardır.
Buralardaki gelişmeyi bugüne kadar politikacılar da teşvik etmişlerdir.
Büyükşehir belediyesi sınırları içinde yapılan yatırımlarda sağlanmayan
vergi, resim, harç vb avantajların buralarda sağlanması, bu tür yerleşmelerin
büyükşehirlerin etrafında adeta "mantar gibi" türemesine yol açmıştır.
Bu gelişmelerin bedelini de bütün şehirde yaşayanlar ödemektedir.
Altyapının koordinasyon içinde sağlanamaması, hava kirliliğine karşı
etkili önlemlerin alınamaması, ulaşım hizmetlerinin verimli ve yeterli bir
biçimde sunulamaması... şehirlerimizde yaşayan insanların günlük hayatlarında
karşılaştıkları sorunların yalnızca bir bölümüdür.
Büyükşehirlerimizin daha yaşanabilir duruma getirilebilmesi için, büyükşehirlerimizin
etki alanlarında kalan bütün metropoliten bölgenin koordinasyon içinde
planlanması ve yönetilmesi gerekmektedir. Ülkemizde 1980'li yıllarda
uygulanmaya başlanan büyükşehir belediyesi modeli bu arayışın bir
sonucudur. Ancak aradan geçen zaman içinde büyükşehir belediyesi modelinin
bu planlama bütünlüğü ve yönetim koordinasyonunu sağlamakta yeterince başarılı
olamadığı da izlenmiştir. Bu başarısızlığın tek nedeni idari sınırlarının
yetersizliği değildir şüphesiz. Başka pekçok neden bulunmaktadır. Ancak sınırların
yetersiz kaldığı; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana gibi büyükşehirlerimizin
etrafında bazan bağlı ilçe belediyelerinin nüfuslarından daha büyük
"belde belediyeleri"nin oluştuğu da bir gerçektir.
Bugüne kadar bu "belde belediyeleri"nin kurulmasına onay veren
siyasiler yaşanan sorunların başlıca sorumlularıdır. Türkiye'de 3300'den
fazla belediye bulunmaktadır ve bunların bir bölümü siyasi amaçlarla
kurulmuştur. Örneğin, bu belediyelerin büyük bir çoğunluğu belediye
hizmetlerini etkili bir biçimde sunamamaktadırlar. Belediye sayısının azaltılarak
belediye sınırlarının bütün olarak ülke genelinde genişletilmesinin
teknik çalışmasına zaman yitirilmeksizin başlanmalıdır.
Büyükşehirlerin etrafında kurulan "belde belediyeleri" ise, yaşanan
deneyimler ışığında, çoğunlukla birer "kent suçu" anıtı
yaratmışlardır. Buralar kent bütünü içinde kanayan birer yara durumundadır.
Bu beldelerin çok kısa zamanlar içinde kaçak yapılaşma yoluyla büyüdüğü
ve aceleci siyasi kararlarla belediye haline getirildikleri açık bir gerçektir.
Sonuç olarak, hükümetin Meclise sevk ettiği asa tasarısı prensip olarak
doğrudur. Ancak, hangi şehirde hangi beldelerin ve ilçelerin büyükşehir
sistemine bağlanması gerektiği tamamen teknik olarak üzerinde çalışılması
gereken bir konudur. Eğer bu teknik çalışmanın yeterince yapılmadığı kuşkuları
oluşursa, yasanın tamamen siyasi amaçlarla hazırlandığını söylemek mümkün
olabilecektir. Öte yandan, tasarı ile yapılan sınır düzenlemeleri, büyükşehir
belediye modeli ile ilgili yapılması gereken çalışmaların yalnızca bir bölümüdür.
Bugün Türkiye'de Denizli gibi büyükşehir belediyesi olması gerekip de yapılmamış
belediyeler olduğu gibi, Adapazarı gibi depremden sonra hızla büyükşehir
belediyesi yapılmış belediyeler bulunmaktadır. Bu tür siyasi kararların bu
vesileyle gözden geçirilmesi de yararlı olacaktır. Yine Adapazarı ile İstanbul'un
benzer belediye modeli içinde yönetilmeye çalışılması da çözülmesi
gereken başka bir sorundur. Ülke nüfusunun yarısına yakınının yaşadığı
böylesine önemli şehirlerimizin belediye yapısında değişiklik yapılırken,
siyasi acelecilik yapılırsa, teknik yönleri yeterince ele alınmazsa, Türkiye
önemli bir fırsatı daha kaçırmış olacaktır.
Bu yasal düzenleme yapılırken, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile
belediyelerin yanısıra, Odamız gibi uzun yıllardır bu konularda teknik
bilgi birikimi bulunan sivil ve kamusal kuruluşların görüşlerine başvurulması
yararlı olacaktır. Aksi durumda, sonuç olarak bir düzenleme yapılacaktır
ama sorunları çözmek yerine belki bazı siyasi beklentileri karşılamış
olmakla kalacaktır.
Şehir Plancıları Odası olarak, yasanın yerel seçimler öncesinde gündeme
gelmesinin üzerinde çok fazla durmanın bir yararı bulunmadığı
kanaatindeyiz. Aslolan, 28 Mart seçimlerinde ne getirip ne götüreceğini tartışmaktan
çok, bu düzenlemelerin büyükşehirlerimizde yaşanan kentleşme, şehircilik
ve planlama sorunlarının çözümüne katkısının olup olmayacağının anlaşılmasıdır.
Eğer yasa tasarısı ile bu sorunların hiç değilse belirli ölçülerde
hafifletilmesi sağlanabilecekse, tasarının yasalaşmasının toplum yararına
olacağı açıktır. Ancak bunların anlaşılabilmesi için öncelikle tasarının
ilgili uzmanlar ve kamuoyunda tartışmaya açılması yararlı olacaktır."
Arkitera
|