Büyükşehirlerin sınırları
Büyükşehirlerin sınırlarını yeniden tanımlayan (5019 numaralı) kanun
Meclis'ten geçti, Cumhurbaşkanı'nın onayını bekliyor.
Önce yazımla ilgili tercihimi belirteyim: Kanunda, 'büyük' ve 'şehir'
kelimeleri ayrı yazılmış olsa da, ikisini birleştirerek, 'büyükşehir'
olarak yazılmasını doğru buluyorum. Çünkü, 'büyük' sıfatı, kentin
genişliğini belirtmek için kullanılmamaktadır; 'büyükşehir' yönetim bakımından
diğer belediyelerden farkını göstermektedir; o yer yönetimi, sıradan bir
'belediye' değil, birçok belediyeden farklı olarak bir 'büyükşehir
belediyesi'dir.
Kanunla ilgili görüşlerimi yazmadan önce, içeriğini özetlemeyi yararlı
görüyorum:
Büyükşehir belediyesinin bulunduğu ilin merkez ilçesi ikiye bölünmüşse,
iki belediye birleştirilerek, tek bir merkez ilçe belediyesi kurulacaktır.
Birleşme ve yeni belediye kurulmasıyla ilgili işlemlerde o il valisi sorumlu
olacaktır.
Kanun büyükşehir belediyeleri sınırlarını, valilik binasına uzaklıkla
tanımlıyor. Getirilen kurala göre, büyükşehir belediyelerinin sınırı,
valilik merkez olmak üzere çizilecek, Nüfusa göre 50, 30 ve 25 km. yarıçapındaki
daire içinde kalan alanlara kadar genişletilecektir. Bu sınırlar içindeki
belediyeler, 'büyükşehir belediyesi' sayılacak, köyler de belediyelerin
mahallelerine dönüşecektir. İmar, su, kanalizasyon hizmetleri büyükşehir
belediyesinin yönetimine girecektir.
Sınır genişlemesinin sonucunda ortaya çıkacak, mal ve gayrimenkul devir
işlemleri, valinin başkanlığında, belediyelerin de katılacağı bir
komisyon tarafından yürütülecektir.
Yeni sınırlar, kanunun yürürlüğe girmesini izleyen 7 gün içinde
valilikler tarafından belirlenip ilan edilecektir. Seçim takvimi, kanunun yayımından
önce ilan edilmiş olsa bile, 28 Mart seçimlerinde, seçim çevreleri Yüksek
Seçim Kurulu'nca yeni sınırlara göre düzenlenecektir.
Söz konusu 16 büyükşehrin 2000 sayımındaki nüfusu 22 milyon civarındadır.
1970 sayımında bu kentlerin nüfusu 6 milyondu. İç göç olmasaydı bu şehirlerin
nüfusu 2000 yılında 10 milyon olacaktı. Gelenlerin çocuklarını da katarak
hesaplarsak, 30 yılda bu kentlere, 8 milyon mertebesinde kişinin göç ettiği
anlaşılır. Yerleşim alanı da, nüfusun artış oranından daha çok büyümüştür.
Bu hızlı büyümeye yetişemeyen yapılaşma giderek kötüleşmiştir.
Nüfusuna göre çok iç göç alan büyük kentlerde, imar planı
politikalarının, yerleşimin muhtemel genişleme alanlarını da kapsayacak biçimde,
bir merkezde belirlenmesi doğru ve gerekli bir ilkedir.
Son kanun, bu ilkeyi benimsemiştir.
İlkesinin doğru olmasına karşın, kanunun birçok yanlışı ve eksiği
vardır:
Sınırın 'Valilik binası merkez kabul edilmek üzere' belirlenmesi, acele
ve hazırlıksız kanun hazırlama anlayışının ürünüdür. Böyle bir
kanun kabul edildiğinde hangi yerleşim yerlerinin etkileneceği, nerelerin büyükşehirlere
katılacağı bilinip listelenseydi, sınır tanımı daha işlevsel yapılabilir,
birçok sorunun çıkması önlenirdi.
İmar planlarının ne ayrıntıda nerede hazırlanacağının belirlenmemiş
olması bu kanunun önemli bir eksiğidir. Büyükşehir sınırlarının genişlemesiyle,
yeni rant alanları yaratılacak ve çirkin yapılaşma yaygınlaşacaktır.
Yönetim sistemimizi değiştiremediğimizden, her kanun burada yazdığım
ve yazıma sığdıramadığım eksiklerle birlikte doğmaktadır.
Radikal - Tarhan Erdem
|