Bir kent değişiyor gülümseyerek
Diyarbakır, milyona yaklaşan nüfusuyla, sokakları ve caddeleriyle, geçmişini
unutmadan modernleşiyor. Sıkıyönetim ve OHAL'in karabulutlarına karşı hoş
bir meltem...
Türkiye'nin ya da dünyanın hangi kentinde, Pazar sabahı saat 10'da
"Hemşehrilikten Yurttaşlığa Yerel Yönetimler" başlıklı
sempozyum düzenlenir? Ve salon meraklı, ilgili izleyicilerle dolar?
Diyarbakır, üç-dört yıldır müthiş bir hızla kılık kıyafet değiştiriyor.
Modernleşiyor, Rönesansını yaşıyor, olgunlaşıyor. Bu kenti ilk kez
1969'da görüp tanıyan biri, surların hamama girip pirü pak olabileceğini
hayal edemezdi herhalde. Gavuru kalmasa da Gavur Mahallesi'nin çamurdan
kurtulup kendini toparlamaya başladığını görünce Mıgırdiç Margosyan da
sevinmişti. Bir de Hırant Dink'in hayali, Ermeni Kilisesi'ni restore edip kültür
ya da anı müzesi haline getirmek gerçekleşebilse... Suriçi'ndeki çamaşırhane
ve tandırevi yazın düzenlenen Kültür Sanat Festivali sırasında hizmete
girmişti. Bu kez önünden geçerken içerisi tıklım tıklım. İstanbul'da
mahalle aralarında duvarda görülür: 'Buraya çöp döken eşektir!'. Amed'in
duvarlarında ise farklı bir slogan: 'Namısı şerefi olan buraya çöp dökmez!'.
Beş gün boyunca yerel yönetimin 101 yönü tartışıldı Şehir Tiyatrosu
salonunda. Oturum başkanları dahil 58 konuşmacı, -Eski Belediye Başkanı
Mehdi Zana da telefonla katıldı bir oturuma-, salonda her toplantıda en az
200 dinleyici. Üstelik öyle sadece alkışlayan, gülen, mırıldanmalarla
tepki gösteren bir kitle değil izleyiciler. Başörtülü genç kızlardan üniversitelilere,
çevre ilçelerin belediye başkanlarından esnafa kadar, belediyenin çalışmalarını
izleyen, öven, eleştiren, daha iyisi için kafa yoran insanlar sorularıyla,
değerlendirmeleriyle anlattılar dertlerini, umutlarını.
Bayramda Stockholm'de gezerken, rehberimiz, neyse ki sadece iki kez, 'İşte
Olof Palme'nin vurulduğu yer' ve 'İşte Anna Lindt'in vurulduğu yer' demişti.
Diyarbakır sokaklarında rehbersiz ve rahatça geziyoruz ama anımsamamak mümkün
değil. Vedat Aydın'ın kaçırıldığı yerin pek yakınında bir Kültür
Sanat Merkezi harıl harıl faaliyette şimdi. HEP'li milletvekillerinin kıyasıya
dövüldüğü Mardinkapı civarında ise, Keçiburcu'nda Ali Akay'ın küratörlüğünde
'Dilin Gücü' konulu, esaslı bir sergi var. Daha altı ay önce mezbeleydi
orası. Valilik hayırlı bir iş yapmış. Mekânın kendisi neredeyse bir
sanat eseri.
Yerel yönetim sempozyumundan çıkanların bir kesimi Diyar Galleria'nın
alt katındaki şık mekânda, Diyarbakır Sanat Merkezi'nde, kentin öykücüsü,
sır katibi Şeyhmus Diken'le konuğu Adnan Binyazar'ı dinlemeye gidiyor. Yüzünde
gülümseyen Şark çıbanlarıyla Binyazar, 40'lı yıllardaki çocukluğunu
anlatıyor ("Masalını Yitiren Dev", Can Yayınları). Trajik bir
Fellini filmi: Valentino'lar, Möho'lar, Ado'lar, Haco'lar, Zeko Bibi'ler... O
zaman, bugünkü Diyarbakır'ı daha iyi anlıyorsun. Binyazar'ın doğum kenti
Diyarbakır'ı betimlemesi sadece üç sözcükten oluşuyor: Yazıp da okuyamadığım
şiir...
Neyse ki Şeyhmus'un yeni kitabı "Diyarbekir diyarım, yitirmişem
yanarım"daki (İletişim Yayınları) 13 Diyarbakırlı, sözlü tarih yöntemiyle
30'lardan itibaren kentin maceralarını, süreçlerini aktarıyor... Belediye
hayırlı bir iş daha yapıp "Diyarbakır Kiliseleri" (Orhan Cezmi
Tuncer) başlıklı bir kitap yayınlamış. Kitap yayınlayan çok. Mesela
konuttan, sağlıktan, altyapıdan kentliden hiç söz etmeden 289 sayfa
doldurup
"Demokratik Yerel Yönetim" alojelo'su (Diyarbakır dilinde
'fasafiso') yapanlar da var. Doğan Güzel'in çizdiği 'Kırık'
tiplemelerindeki
'Ağabey'lerin kırılmış versiyonu. Zaten Diyarbakır artık kitaplara sığmayacak
kadar canlı, renkli ve dinamik. Peki, Demir Otel'in eski ihtişamı kalmamış
belki ama şimdilerde Turistik 'in', ayrıca Baro'nun lokali hararetli Kuzey
Irak tartışmalarına tanık oluyor. Masada Fransızca,
İngilizce ve Almanca konuşuluyor. Çünkü 'Belediye Başkanınız Feridun
Çelik artık uluslararası bir şahsiyet oldu' diyor Rennes Belediye Başkanı'nın
sözcüsü. Gayrı memnunlar da yok değil tabii ki. Mesela bir işadamı,
'Bizim Başkan Diyarbakır'da pek görülmüyor, hep Ankara'da hep Avrupa'da'
diyor. İyi niyetli eleştiriler de var: 'Büyükşehir, gecekondulara yol, su,
elektrik götürüp, tandırevleri yapıp kırsalın egemenliğine boyun eğiyor
kentte'. Kentbilimde sosyolojik bir tartışma...
Her Diyarbakır uçağında yazarlar, çizerler, avukatlar, doktorlar, mühendisler
Ankara'dan, İstanbul'dan geliyor. Toplantı, sempozyum, seminer,sanat etkinliği
ya da söyleşiler için. Bir şey daha değişmiş bu sefer: Eskiden Diyarbakır
dışından gelenler konuşurdu sadece, artık yerlilerle dışarıdan gelenler
dolduruyor sahneyi, divanı. Son yerel seçimlerde bölgenin birçok kentinde
yerel iktidarı kazananlara karşı, 'Bunlara iki-üç ay içinde ya işten el
çektirilir ya da kodes yolu görünür' diyenler şimdi mahçup. Namısı şerefi
olan burayı sever!
Radikal - Ragıp Duran
|