Markiz'e Oscar töreni
1500'e yakın davetli, kırmızı halı, pırıltılı gece kıyafetleri,
1940 modası şapkalar, konserler, havyarlar, şampanyalar... Beyoğlu'nun
nostaljik markası Markiz, görkemli biçimde döndü
Yıllardır kapılarını açması beklenen Markiz, 1500'e yakın kişinin
katıldığı bir kokteylle Beyoğlu'na döndü. Kırmızı halı, patlayan flaşlar
ve şık kıyafetli davetlilerle Oscar törenlerini andıran giriş kapısının
önünde çığlıklar atan seyirciler yoktu ama ne olup bittiğini anlamaya çalışan
Beyoğlu sakinleri kümeler halinde, içeri girenleri izliyordu.
Yürümenin kalabalık nedeniyle, özellikle merdivenlerde imkânsız hale
geldiği Passage Markiz'de Yaşar Kemal'den Gönül Yazar'a, Semra Özal'dan Gülriz
Sururi'ye kadar sayısız tanıdık sima vardı. Kıyafet prosedürü nedeniyle
siyahın tercih edildiği gecede, davetiyedeki 'Markiz'e uygun şapkanızı
giymekten çekinmeyiniz' ibaresi nedeniyle '30'lu ve '40'lı yıllara ait şapkalarını
takmış kadınlar dikkat çekti. Kimisi kıyafetini de o yıllardan seçmişti,
ki bu durum süper minili hemcinsleriyle bir arada duranları gördüğünüzde,
bir müzede dönemlere göre ayrılmış kıyafet örneklerini inceliyormuşsunuz
hissi yaratıyordu.
Karides, havyarlı kanape gibi ikramların olduğu gecede, pastanenin açılışına
kadar Dr. Serhat Güler ve grubu müzik yaptı. Herkesin gerçek bir heyecan içinde
pastanenin açılışını beklediği sırada, Aksoy Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Aksoy, Markiz Pastanesi'nin yaşatılması konusundaki çabalarından ötürü
Haldun Taner'in anısına, yazarın eşi Demet Taner'e teşekkür plaketi verdi.
Hemen ardından pastanenin duvarında bulunan ve mevsimleri temsil eden
resimlerdeki kadınlar gibi giyinmiş olan mankenler, yukarıdan pembe kuş tüyleri
attı. Kalabalık, pastaneye doğru ilerlemeyebaşladı ve kapılar açıldı.
Davetlilerin, müziğin, flaşların yarattığı baş döndürücü yoğunluktan
sonra Markiz Pastanesi huzurlu bir bahçe gibiydi. Loş ortamda masalara kurulmuş
olan insanların kimi ilk içeri giren davetlilerden, kimi de 30'lı yıllardan
kalma misafirlerden oluşuyordu.
Hepsinin ortak noktaları sanki yıllardır masalarından kalkmamış gibi
durmalarıydı. Pastaneyi bir an önce görmek isteyen kalabalığın yarattığı
izdihama bakmaksızın kuru pastalarını yiyorlardı. Markiz, özlenmişti...
'Ben burada böyle otururdum'
"Ben burada böyle otururdum" diyerek çantasından şapkalı ve çok
şık kıyafetli genç kızlık resmini çıkaran Nermin Olgaç için zamanında
orada bir şiir yazılmış. "Beyoğlu'na ne yapılsa azdır, benim Beyoğlu'yla
başka türlü bir bağım var" diyen Olgaç, pastane kısmındaki duvar süslerini
güzel bulurken pasaj için "Biraz daha eski kalsaydı, o Rum, Ermeni dükkânları
da olsaydı sanki daha iyi olurdu" diyor. Yine de pastaneyi eskisi gibi
bulmuş.
Renan Tecimer ise gençliğini orada geçirmiş biri olarak pastanenin de
pasajın da 'fevkalade' olduğunu düşünüyor: "Eskiden orada çay içer,
arkadaşlarımızla yemek yerdik."
Pasajda başka neler var?
Markiz pastanesinin bulunduğu tarihi pasaj, bardan sipariş gömlekçiye dükkânlarla
dolu.
Üç katlı Passage Markiz'in giriş katında eski mimarisi ve mönüsüne sadık
kaldığı belirtilen Markiz pastanesi, Passage Cafe ve 27 m2 Bar, Doğa
Bitkisel mağazası, şampanya ve votka barı Charlotte, vücut bakım ürünleri
mağazası L'occitane en Provence, kalem ve aksesuvarlarıyla ünlü Mont Blanc,
Ravelli, Alman tasarım markası Koziol, Markiz dönemini yansıtan hediyelik eşyaların
ve İsviçre'de özel olarak MonMarkiz için üretilen 41 çeşit çikolata
koleksiyonunun satışa sunulacağı MonMarkiz, Che Tobacco, A46 Passage, Karmen
Passage ve Aydın Saat yer alıyor.
Birinci katta, Markiz Brasserie, Miss Sixty & Energie, Dunlop Shoe
Company, Taboo, Ivy Oxford Sportswear, Mavi Jeans, Stefanel, Vario, Fashionista
ve Demirel bulunuyor. İkinci katta konser, stand-up, parti ve özel
etkinliklerin organize edileceği Buz Markiz Restaurant ve Buz Hol, üçüncü
katta sipariş üzerine gömlek dikicek olan Ravelli Exclusive var.
Mimarı: Kolonları da koruduk, aynaları da
Hüseyin Başçetinçelik (mimar): 1992 yılında çalışmaya başladım. 1999
yılında kuruldan onay aldık ve uygulanmaya başlandı. Burada dört yapı
mevcuttur. Bunlardan biri Markiz'i içinde barındıran ve İstiklal Caddesi'ne
bakan bina, bir tanesi beş katlı bir bina, diğeri Asmalı Mescit Sokağı'ndaki
bina ve iki katlı bu pasaj. Bunların tüm röleveleri, restorasyon projeleri
aslına uygun olarak hazırlandı. İlk planlamada zemin kat dükkân, diğer
katlar konaklama yeri olarak düşünüldü ama sonradan tüm yapı ideal bir iş
merkezi, çarşı haline getirildi. Son derece memnunuz sonuçtan.
Ali Çiçek (mimar): Hüseyin Başçetinçelik'in yaptığı çalışmalardan
sonra projeyi devraldım. Markiz'i bir müze haline getirmeye çalıştık.
Aynen koruduk. Çelik bey (Gülersoy) ölümünden 10 gün önce buradaydı ve
bana bir vasiyette bulunmuştu. 'Bu kolonları yerine tekrar koyacaksın' demişti.
Ben o kolonları da yerine koydum, aynaları da... Çok mutluyum."
Ender Sanal (buz.Markiz ve Markiz pastanesinin ortağı): Sonuçtan çok
memnunuz. Yorucu oldu ama çok iyi oldu, yorgunluk unutuldu. Aslına sadık kaldık.
Başta boyalarına, aynalarına, cilalarına dokunmak istemiyorduk ama renovatörler
bunun böyle olmayacağını, muhakkak bir elden geçmesi gerektiğini söyledi.
Çok da iyi oldu. İlla tarih olmaması lazım zaten. Tarihi bir yer olması çok
güzel ama 2000'li yıllarda olduğumuz için bunu bu yıllara uyarlamak lazım.
Günümüzün lezzetlerini de sunmamız lazım.
Nur Akgerman (Proje danışmanı-AKS Danışmanlık): Markiz pastanesi zaten
Beyoğlu'na ve Türkiye'ye mal olmuş bir mekân. Bu geceki ilgi de onu gösteriyor.
Beyoğlu ciddi bir mekâna kavuştu. Projeye başladığımız zaman müthiş
bir renovasyon yapıldı. Pastanenin birçok eski eşyası bulundu. Avizeler,
aynalar, sandalyeler... Aslına sadık kalındı.
Yıllar sonra pastanede anılarını tazelediler
Gönül Yazar: Şu anda burada bu operanın yerine Çingeneler çalsa, göbek
atacağımsevincimden. Böyle bir yer hatırlandı, açıldı. Çok sevindim.
Gülriz Sururi: Eski bir Beyoğlulu olarak, gençliğimde Markiz'in farklı
havasınıçoksoludum.O yüzden kapandığı zaman da çok acılar duydum.
Yeniden açılması için aradan 23 yıl geçmesi gerekti ama sonunda açıldı.
Gencay Gürün: Çok heyecanlandım. Şimdi arkadaşlarımızla konuşuyorduk,
yabancı misafirleri buraya getirsek, kim olursa olsun, buraya bayılacaktır.
Çok eski günlerimi hatırladım. Enteresan, ben daha büyükmüş gibi hatırlıyorum.
İçeri girince şaşırdım birden.
Ama tabii oturdukça geri geliyor anılar. Pasajı da çok beğendim. Çok
Batılı, çok medeni. Türkiye bir tezatlar ülkesi. Bir yandan karamsar
oluyoruz. Bir yandan da böyle bir şey oluyor ve güneş açıyor.
Enis Fosforoğlu: Çok güzel yapılmış. Hatta aşırı lüks diyebilirim.
Binalar yapılır. Önemli olan o kültüre sanata yakın duran insanları
yeniden bir araya getirip buralara oturtabilmek. Yoksa çok şık yerler, Nişantaşı'nda
da var, Bağdat Caddesi'nde de... Markiz, balkona bir çiçek koymaktır bence.
Engin Cezzar: İlk intibam çok iyi. Tıpkısının aynısı gibi. 23 yıl
oldu buraya geleli.
Radikal - Melis Danişmend
|