reklam

25 Aralık 2003 Perşembe 
Ana Sayfa > Haberler

Uygarlıkların İzinde...

Kayı boyundan Karakeçili aşiretinin yarattığı bir mimarlık kültürü ve yaşam müzesi.

Yörük'teki medeniyet
Osmanlı 'dan bu yana ''Türkmenler'' e karşı hep ''yukardan bakan'' , sözde ''kentli'' ama özde ''sonradan görme'' anlayışın yaygın söylemlerinden biri de şudur:

''Yörük ne bilir bayramı;

Lak lak içer ayranı...''

Bu sözün de aslında tarihten gelen bir ''çekememezlik'' ürünü olduğunu görebilmek için, Yörük Köyü'nü ziyaret etmek yetiyor... Üstelik de bizim yaptığımız gibi, bir ''bayram'' gününde...

Safranbolu'nun tarihsel komşusu olarak ''kendini koruyan'' bu köyde sadece ''Yörük ayranının'' en nefisini içmekle kalmıyorsunuz. Köy merkezindeki ''Çökön Meydanı'' nda köylü pazarının ''bayram şöleniyle'' buluşurken, ''mimarlık ve yaşama sanatı'' nda da Yörüklerin ne kadar ''usta'' ve ''özenli'' olduklarını hemen tüm eski yapılarda görüyor, beceri ve zarafete hayran kalıyorsunuz..

Ödüllü evlerin arasından...
Köye eski mezarlığın yanından girerken başlayan Sekbanzade Ahmet Bey Caddesi 'ndeki sağlı sollu geleneksel evler arasında sanki bir ''müze kente'' gelmiş gibisiniz...

Bunlardan köşedeki de ''Sekbanzade Ali Saim Evi'' ve kapısındaki plakette; ''1996 Yılı En İyi Korunan Kültür Mirası Yarışması Jüri Özel Ödülü'' yazıyor. Hemen ötesindeki ahşap minareli ''Aşağı Yörük Camisi'' ile çevresindeki evlerin ''cihannümalı'' mimarisi öylesi bir uyum içinde ki, sanırsınız bilge bir mimar tümünü birden tasarlamış ve aynı proje kapsamında inşa edilmişler...

''Çökön Meydanı'' na vardığınızda ise aynı dokunun benzer güzellikteki ''çarşı'' sındasınız. Tarihi peyzajı bozan tek ''modernlik'' (!), meydana dikilen paslı bir demir yığını şeklindeki ''trafo direği'' . Koskoca TEDAŞ, böylesi zarif ve özenli bir köy meydanına karşı nasıl böylesine duyarsız olabilir...

Direğin önünde ''muhtarlık'' adına otopark düzenini sağlayan Turan Özturan 'ın tavsiyesine uymazsanız, sonunda geri dönüp arabanızı köy girişine park etmek zorunda kalacaksınız demektir. Çünkü, merkeze yakın ''gözden ırak'' yerleri sadece o biliyor ve karşılığında elbette otopark ücretini de ''muhtarlık makbuzunu'' keserek alıyor...

Meydanın girişindeki ''Yörük Kileri'' , köyün tarihi ailelerinden Sipahioğlular 'ın torunlarına ait. Osmanlı döneminde İstanbul'da börekçilik ve fırıncılık yaparak zenginleşen aynı ailenin ''Sipahioğlu Konağı'' da en gösterişli geleneksel yapılardan biri ve ''Leyla Gencer Sokağı'' nda...

Karanfillerle "12 imam"
Vârisler, 135 yaşındaki konağı ''gezi evi'' olarak düzenlemişler. Geleneksel mekânlarının yanı sıra, ''kitaplık ve okuma odası'' ; merdiven sahanlığında ''yaşlılar için dinlenme köşesi'' gibi özgün nitelikleri de var. ''Başoda'' ya girdiğimizde, ocağı çevreleyen ''12 karanfilli'' desenin ''12 İmamı'' simgelediğini ve ''Bektaşiliğin'' imzası anlamına geldiğini belirten Ali Rıza Tunca diyor ki: ''Bu ev 8 kuşağı barındırdı; biz de her yıl bakımını yaparak geleceğe taşıyoruz...''

Köydeki benzer duyarlılıkla yine gezi evi işlevi verilerek yaşatılan bir başka yapı da ''Sucu Hafız Evi'' ...

Arnavutkaldırımlı ''Kaymakam Muammer Aksoy Sokağı'' ndan geçerek köyün kırsalına doğru açılan ''Cemil İpekçi Sokağı'' nın sonuna vardığımızda ise Türkmenlerdeki ''kolektif yaşamın'' simgelerinden olan tarihi ''Çamaşırhane'' ye ulaşıyoruz... 19. yüzyılda ilk onarımını gören, 1996'da da ''Yörük Vakfı'' nca restore edilen çamaşırhanedeki büyük göbektaşı da ''12 parçalı'' . Yani, Bektaşiliğin ''temizlikte'' bile birlikteliğe verdiği değerin kanıtı...

'Karakeçili Hüseyin'den...
Yine Çökön Meydanı'ndaki ''yöresel butik'' sahibi Ender Gümüş diyor ki: ''Köyümüzün ve köy halkının 500 yıllık geçmişi belgeli... Özellikle eski yapılara olan bağlılık öylesine güçlü ki bugünkü 144 evden 140'ı için eski eser kararı var...''

Ana yol kenarında anıtsal bir heybetle yükselen 4 katlı bir konağın üzerindeki tabelada ise şu yazıyor: ''Bu bina, Muratoğlu Ailesi tarafından Yörük Köyü Kültür Mirasını Koruma, Tanıtma ve Dayanışma vakfına Bağışlanmıştır-Aralık/1996.''

Osmanlı döneminde, ''Yörükan-ı Taraklı Borlu'' kazasının 16. yüzyıldaki merkezi olan, önceleri Bolu , ardından da Viranşehir (Safranbolu) sancağına bağlanan Yörük Köyü'nün kuruluş öyküsünü, ''Yörük Sofrası'' nın doyumsuz gözlemesi için sıra beklerken duvarındaki panoda okudum: ''Kayı boyunun Karakeçili aşiretinden Hüseyin, Davut, Hacı kardeşler, yerleşme için bu yöreyi seçince, Davut obasıyla Davutobası'nı, Hacı Hacılarobası'nı, Hüseyin de burayı kurmuş...''

Bayram tatilinden yararlanarak Yörük'ü görmeye gelenlere yöresel ürünlerden ''Yörük Pazarı'' kuran köylülerle konuştuğumuzda ise ''gönüllerinden geçeni'' şöyle dile getiriyorlar: ''Safranbolu'ya gelenler bir selam da bize versinler... Sonra dostlarına, orada Yörük de varmış desinler...''

Biz selamımızı verdik; karşılığında eşsiz bir ''medeniyet dersi'' aldık... Darısı, ''Yılbaşı tatilinde'' Yörük'le tanışacakların başına...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Aralık 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Hülya & Ferhan Yürekli
15 Ekim 2002
günü  Diyalog bölümümüze konuk oldular.

Hülya & Ferhan Yürekli hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın

Diyalog buluşmasını soru cevap şeklinde okumak için  buraya tıklayın...


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz