Öldüren
tasarımlar
Kentte ulaşımla ilgili hatalı tasarımlar yılda kaç bin kişiyi öldürüyor,
sakat bırakıyor biliyor muyuz?
Hep söylenir. Kent bir eşya, bir alet gibi tasarlanabilecek bir şey değildir.
Peki bu söylenir de, bir kentin hiç mi tasarlanmaması gerekir? Biz galiba
kenti hepten tasarlamaya kalkıştıkça, ayağımızı bastığımız, kullandığımız,
hatta canımızı emanet ettiğimiz kent parçaları iyice tasarlanmaktan uzaklaşıyorlar.
Kağıt üzerinde bir yığın proje üretiliyor. Ama kentin kendisini,
kentlilerin hayatını, yaşama hakkını ilgilendiren en basit konular ufacık
bir profesyonel ilgiyi dahi haketmiyor. Kent için öyle projeler geliştiriliyor
ki, sanki özellikle insanları öldürmek için tasarlanmış. Benim burada sıralayacaklarım
gözlemlediklerimin yalnızca çok küçük bir bölümü.
1. Denize uçuran tasarım!
Boğaziçi'nin bazı bölümlerinde inşa edilen kazıklı yol çok tartışma
yarattı. Kazıklı yolun Boğaziçi'nin estetiğini bozduğu söylendi. Ancak
bu proje ile ilgili ( çok önemli olduğu halde) hiç tartışılmayan başka
bir konu var: İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapılan eleştirilere belki
bir cevap olur diye, kazıklı yolun iki tarafını babalar ve zincirlerle süsledi.
("Kazıklı yol tarihi yapılarla uyumlu olsun, projemiz fazla eleştiri
almasın" diye düşünülmüş olmalı.) Kazıklı yolun kenarlarını sınırlandıran
bu tasarımın artık bir sürat yolu hale gelen kazıklı yoldaki otomobilleri
değil tutmak, kaldırımda yürüyen yayaların dahi denize düşmesini
engelleyecek bir niteliği yoktu. Bu hatalı tasarım yüzünden yıllar boyu
onlarca otomobil denize uçtu, insanlar öldü. Gazeteler denize uçan araçları,
boğularak ölen insanları haber yaptılar. Ancak değil bir uzmanın, sıradan
bir insanın bile kolayca farkedebileceği bu hatanın hesabını kimse sormadı.
(Acaba zarar gören insanlar arasında dava açan oldu mu?) Ancak yıllar geçtikten
sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yöneticileri zannedersem durumu
farkettiler.
Bu defa yol ile kaldırım arasına çelik teller ve zemine çakılan
putrellerle yeni ve daha güvenli bir uygulama yapılmaya girişildi. Ancak ilki
kadar bariz olmasa da, bu yeni tasarım da hatalıydı. Çelik teller, Boğaziçi
Köprüsü'nde veya otoyollarda olduğu gibi bir 'sürtünme yüzeyi' oluşturacak
bir biçimde putrellerin dışına ve gidiş yönüne paralel bir esneme sağlayacak
bir ara parça ile değil, doğrudan putrellerin içinde açılan deliklere
yerleştirildi. Yapılan uygulama öylesine derme çatma idiyki, daha yapılırken
çelik teller bu putrellerin sağından solundan geçiyor, donanım sağlam bir
sürtünme yüzeyi oluşturmak şöyle dursun, araçların süratle giderken küçük
bir dokunmada dahi kolaylıkla takılabilecekleri noktasal engeller halinde
monte ediliyordu. Nitekim en küçük bir kazada bile bu sistemin bir bütün
olarak çalışmadığı ortaya çıktı. Herhangi bir temas durumunda bütün yükün
tek bir eleman üzerinde yoğunlaştığı görüldü. Bu da güvenlik için
dikilen putrellerin kendi başına bir tehlike kaynağı haline gelmesi demek.
2. Tasarımın ilk hedefi kaldırımdaki yayalar!
İstanbul'da tek yönlü hale gelen yollar tehlike saçıyor. Özellikle
Kalamış, Dalyan, Caddebostan sahilyolu, Osmanbey , Şişli gibi yol güzergahlarında
trafiğin rahatladığı saatlerde yüksek sürat yapılabiliyor. Buna karşılık
bu tek yönlü yollar 'otoyol standartları'nda tasarlanmadığı için kaldırımlar
ile bütünleşik. Kaldırımlardaki yayalar olduğu gibi, cep oluşturmayan
duraklarda bekleyen kişiler de sürekli tehdit altında.
Osmanbey - Şişli güzergahında ise çok garip bir uygulama var. Yol son düzenleme
ile tek yönlü ve ikiye ayrılmış bir durumda. Sol tarafı seçen araçlar
kaldırım solda olduğu için doğal olarak sollama yapılan şeritte
duruyorlar, parkediyorlar ve yolcularını sürat yapılan sol şeride
indiriyorlar! Gariplik bununla da bitmiyor elbette. Şişli'de sola dönüş için
ortadaki trafik lambasının kime yandığı anlaşılamıyor ve araçlar sık sık
çarpışıyorlar. Yolun devamında, Mecidiyeköy'de ise E-5'ten ve Çağlayan'dan
gelen araçları ters yöne yönelten bir bağlantı var ve uyarı olarak da
yalnızca plastik bir külah konmuş durumda!
3. Tasarımın varsayımı: Şoförlerin deneyimli bir ralli pilotu olması!
Sol şeridin yol tasarımında hatalı kullanımına bir başka örnek ise
Tarlabaşı'ndan Unkapanı Köprüsü'ne yaklaşırken karşınıza çıkıyor.
Azapkapı'ya geldiğinizde sol şeritten dik bir eğimle Karaköy sapağının
ayrıldığını görüyorsunuz. Sol şeritte hem araçlar hızlanmış olduğu,
hem kavşak ters eğimli bir virajda yeraldığı halde sapmak için
direksiyonun aniden olduğu yönün tersine çevrilmesi gerekiyor. Bir çok kişi
kaza yapmamak için kavşağı pas geçmek ve köprüye yönelmek zorunda kalıyorlar.
Böyle kötü tasarlanmış elbette bir dolu kavşak var, İstanbul'da. Levent
Sanayi kavşağı da belki türünün en ilginç örneklerinden biri. Maslak yönüne
doğru gittiğinizde karşınıza gereksiz ve sivri bir kaldırım uzantısı çıkıyor.
Yağmurlu bir havada veya karanlıkta örneğin bu uzantıyı görmezseniz, aracınızın
sol ön tekerleğinin buraya takılması işten bile değil. Bu ayrıntının özelliği
ise küçük bir kazayı ölümcül bir kazaya dönüştürecek biçimde
tasarlanmış olması. Bu tasarımda birinci etapta aracın ön sol tekerleğinin
takılması, ikinci etapta yoldan düşük seviyede yapılmış olduğu için
bariyerlerin aşılması, üçüncü etapta geçit altından geçen araçların
üstüne takla atmış bir biçimde aracın düşmesi hedeflenmiş. Bu tip hata
affetmeyen tasarım örnekleri küçük kazaları bile korkunç bir sona taşıyacak
boyutlarda.
Örneğin orta röfüjlerde kullanılan eğimli bordürlerinde (yol sınırlarının
iyi farkedilmediği yağmurlu havalarda veya geceleri) ön tekerleğe etki
ederek aracı kendisine çekmesi hedeflenmiş. Sonraki aşamada araçlar sanki
raylı sistemdeki gibi röfüjü ortalarına alıyorlar ve kurtulamıyorlar. İleride
ise tıpkı bir hedef gibi tam ortaya dikilmiş olan beton aydınlatma direkleri
bu tuzağa düşenleri kucaklamak için bekliyorlar. Son aşama ise aracın bir
direkle çarpışmasından çok acımasız: Eğer araç çok süratli ise,
devasa beton aydınlatma direği çarpılan noktadan kırılıyor ve yolcuları
tam ortadan ezmek üzere yıkılıyor. Bu tasarımda da basit bir hata ile başlayan
kazanın araçları kaçınılmaz ve korkunç bir hedefe doğru yönlendirmesi
hedeflenmiş.
4. Biz yazmıştık: Okumanız yazmanız yok mu?
Yollar, kavşaklar, röfüjler konusunda belki binlerce hatalı örnek var.
Benim yıllardır vapurların halat mahallinde, bir çerçeve içine yerleştirilmiş
bir küçük bir uyarı yazısı dikkatimi çeker. Gayet okunaksız olan bu yazıyı
okumaya çalışırsanız, üzerinde "Vapur yanaşırken halat mahalline
yaklaşmak yasak ve tehlikelidir" duyurusunu görürsünüz. Ben şimdiye
kadar herkesin bu yazıyı okuyup, vapur yanaşana kadar koltuğunda beklediğini
görmedim. Yolcuların hayatını ilgilendiren bir tehlike gerçekten varsa
(halatların karşıladığı binlerce tonluk gerilme nedeniyle böyle bir
tehlike gerçekten var) işletme yasak savmak için bu yazıyı buraya koymak
yerine neden doğru dürüst bir uyarı yapmıyor? Eğer yolculara laf dinletmek
mümkün değilse, o zaman neden tasarım değiştirilmiyor? Örneğin yeni
gemilerde neden halat mahalli ile iniş yerleri ayrıştırılmıyor? Olmadı
diyelim, elektromekanik veya hidrolik sistemler neden tercih edilmiyor?
Yoksa iskele platformları ile gemi yükseklikleri arasında metrelere varan
hatalar yapan (yolcuların düşmesine ve sıkışıp korkunç bir biçimde can
vermesine yolaçan) tasarımcılardan bu kadar küçük ayrıntıları beklemek
çok fazla olur diye mi düşünüyoruz?
Korhan Gümüş
|