Bem
kenti 21. yüzyılı göremedi
Tarihi Bem kenti, önceleri ''şahlık rejiminin'', yakın dönemde de
''molla rejiminin'' uygarlık değerlerine yabancı anlayışı elinde hızla
yoksullaşıp bakımsız kalınca, son depreme artık dayanamadı.
Petrol zengini İran 'ın bakımsızlık ve ''parasızlık'' (!) yüzünden
depreme kurban ettiği tarihi ''Bem'' kenti, 21. yüzyılı göremeden yok
oldu... Eski yapıların enkazları altında belki de 50 bin kişinin kaldığı,
yaklaşık 1200 yaşındaki kentin ''konumunu'' yansıtan adı, çok sayıda dünya
kentine de esin kaynağı olmuştu...
İbrani dilinde ''yüksek ve kutsal yer'' anlamına gelen ''bama'' sözcüğü,
Farsçada ''bem'' olarak, İS 800'lü yıllarda ''Şaffarilerin'' kurdukları bu
kentin görkemli kalesi için kullanılmıştı. Kalenin ''yüksek yere'' inşasının
nedeni de ''Horasanlı'' saldırganlara karşı sürdürülen savaşlarda
''esirlerin'' kaçmasını da engellemek içindi...
Esin kaynağı...
''Bem'' sözcüğü, bu anlamıyla, örneğin Almanya'da Regnitz Irmağı ile
Main Nehri'nin birleştiği yerdeki dik tepeler üzerine kurulan ''Bamberg''
kenti ve şatosunun da isminde var. Benzer şekilde, İngiltere 'nin
Northumberland ilindeki, 45 metre yüksekliğinde dik bir kayalığın üzerinde
bulunan kalenin adı da ''Bamburgh'' ...
Eski Yunan dilinde ise kutsal mekânlarda kâhinlerin oturdukları ve Atinalı
hatiplerin halka seslendikleri yükseltilmiş platformlara ''bema'' denirdi.
Sinagoglardaki ''Tevrat'' ın okunduğu ve yerden yüksek olan basamaklı
yerler ile ilk Hıristiyan bazilikalarında rahipler için ayrılan yerler, hep
''bem'' ya da Arapçadaki karşılığı olan ''bamm'' deyimiyle anılırdı...
26 Aralık 2003 günü işte böylesi ''evrensel bir anlam'' taşıyan
''Bem'' Kalesi'nin 6.3'lük bir depreme bile dayanamayan yıpranmışlığının
temelinde ise ''eskiliği'' değil, İran'ı yöneten anlayışın tarihe olan
''ilgisizliği'' yatıyor.
Zaten 'çökmek' üzereydi
Kaleyle birlikte, tarihi kentin kale eteklerindeki hemen tüm eski evleri de
yerle bir oldu... Ajanslardan akan fotoğraflara bakılırsa, tümü o kadar bakımsızdı
ki, sanki deprem olmasa bile artık ''çökmeye'' yüz tutmuş gibilerdi... İran'ın
''Kirman'' bölgesinde, Şiraz yolu ile Sicistan yolunun ayrıldığı çok önemli
bir kavşakta kurulduğu için, ticari ve kültürel açıdan önem kazanan
Bem'in eski çarşılarında, fakirlere yardım için ''sadaka kutuları''
bulunurmuş.
Pamuklu dokumacılığının ürünleri, Horasan 'a, Irak 'a ve Mısır 'a
satılırmış. Kentin suyu bile ırmaktan künklerle gelir, yani ''altyapı
uygarlığını'' 1000 yıl önceden tanırmış...
İşte böylesi bir kent, önceleri ''şahlık rejiminin'' , yakın dönemde
de ''molla rejiminin'' uygarlık değerlerine yabancı anlayışı elinde hızla
fakirleşip, bakımsız kalınca, son depreme artık dayanamadı...
Türkiye'nin, bir tarih ve uygarlık ülkesi olarak, insani yardımın yanı
sıra Bem'in kültürel değerlerine de ilgisiz kalmaması gerekiyor.
Örneğin, uluslararası kültür ve tarih kurumlarını harekete geçirmek
üzere ilk çağrının Türkiye'den yapılması, hem anlamlı olacak hem de
''tarihsel komşuluğun'' gereği de yerine getirilecek...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|