Küresel
miras hırsızları
Irak savaşında, Mezopotamya uygarlıklarına ait paha biçilmez eserlerin
kaybına göz yumuldu. Bunun önceden planlanmış bir hırsızlık mı yoksa yağmacıların
rastgele çılgınlıkları mı olduğu tartışılıyor.
Irak'ta işgal hala sürüyor. Gerçi artık buna işgal denir mi bilinmez,
'meşrulaş(tırıl)mış' bir 'özgürleştirme' operasyonu deyimi birçokları
için daha kabul edilebilir. Savaş sona erdikten ve Saddam, ABD halkına
Bush'un verdiği bir Noel hediyesi olarak medyada hırpani bir şekilde yer aldıktan
sonra, ABD jandarmalık görevini tam anlamıyla kabul etmiş gözüküyor.
Liderler ellerini havaya kaldırmış, Bush'un bir sonraki adımını bekliyor.
Seçimler için hazırla(tılan)nan Bush da, meydanlarda arz-ı endam ediyor.
Tabii jandarmalık görevinin beraberinde getirdiği paranoyalar da ABD halkını
sarmalıyor. Gün geçmiyor ki, uçak seferleri iptal edilmesin ya da terör önlemleri
en üst seviyeye çıkarılmasın. Terör küreselleşirken, küresel mirasa
sahip çıkanlar da seslerini duyurmaya çalışıyor.
Irak'ın Taçsız Kraliçesi
Maceracı bir arkeolog olan Gertrude Bell, krallara ve başbakanlara danışmanlık
yapmıştı. Churchill ve Lloyd George'un iş arkadaşı, T.E. Lawrence'ın yakın
dostu ve Arap şeyhlerinin sırdaşıydı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra 1921 yılında,
Mezopotamya'nın geleceğine dair Mısır'da yapılan toplantıda bulunan Bell,
Irak'ın sınırlarının çizilmesinde ve Prens Faysal'ın başa geçmesinde
etkin rol oynadı. Bunu takip eden yıllar boyunca Bell, Prens Faysal'ın yakın
dostu ve siyasi danışmanı olacak, bu da ona 'Irak'ın Taçsız Kraliçesi'
unvanını getirecekti.
'Bağdat'ı seviyorum. Irak'ı da seviyorum. Burası gerçek doğu. Burası
heyecan verici, olaylar burada gerçekleşiyor, buranın romantizmi içime işliyor
ve beni içine alıyor.' Gertrude Bell'in bu cümleleri insanlığın en eski
uygarlıklarının beşiği olan Mezopotamya'yı ne kadar sevdiğinin kanıtıydı.
O, bu sevgisini üç yıl üzerinde çalışarak Mezopotamya uygarlığının en
önemli eserlerini barındıran Bağdat Müzesi'ni kurarak somutlaştırmıştı.
Koşun yağmacılar geliyor
Irak Ulusal Müzesi ve Ulusal Kütüphane. Bir zamanlar Bağdat'ta kültür
hazinelerini barındıran müze ve kütüphanede artık birçok eserden eser
yok. Irak'ın yeniden yapılandırılması kapsamında, Mezopotamya'da doğup,
gelişen uygarlıklara ait, paha biçilemez objelerin kaybına göz yumuldu. Bu
kaybın daha önceden planlanmış bir hırsızlık mı yoksa yağmacıların
rast gele eserleri parçalamalarıyla mı olduğu tartışılıyor. Her iki olasılık
da ihtimal dahilinde. Ancak Irak Ulusal Müzesi Müdürü Maangad Damanji'nin sözleri
ilginç. Daha savaş çıkmadan, insanlık için bu derece önem taşıyan
eserlerin bulunduğu müzenin korunmasını istediklerini ancak uluslar arası
korumanın bir türlü sağlanamadığını söylüyor. Savaştan sonra da
olanlara herkes 'şahit' oldu. Bilinen bir senaryo olduğunu düşündürten şey
ise, bu yağmanın cam kesicilerle ve anahtarlarla yapılmış olması. Özel
koleksiyonun bulunduğu kilitli salona zorlanmadan girilmiş olması da cabası.
Bir başka savaş, bir başka müze
Beyrut'ta iç savaşın yaşandığı günlerde, Lübnanlı bir işadamıyla tanışmıştım.
Henri Fraun. Zengin bir işadamı olan Fraun, geçmişte Beyrut'u ikiye bölen
yeşil hattın batısında, yani Müslüman kesimde, Osmanlı döneminden kalma
eski bir köşkü müze haline getirmişti. Bu müzede Anadolu ve Ortadoğu'dan
birçok tarihi eser vardı. İznik çinileri, Kütahya porselenleri, Osmanlı
kaftanları, silahları, zırhları, Suriye ve Lübnan'ın değişik bölgelerinden
toplanmış Osmanlı dönemine ait mobilyalar, tabaklar, çanaklar hatta Fenike
ve Roma dönemlerine ait tarihi değeri olan eşyalar... Mısır Uygarlığı'ndan
kalma sfenkslere bile bu eski köşkte rastlanabiliyordu. Savaşın ortasında
kalmış bu tarihi yapı ve barındırdığı onlarca eser, Henri Fraun'un çabaları
sayesinde yağmadan kurtuldu. Fraun savaşan tüm örgütlerin liderleriyle görüşüp,
onları ikna etmiş ve bu mirasın herkese ait olduğuna onları inandırmıştı.
Böylelikle bu eski köşk yağmadan korunmuştu. Yine de çatışmalar sırasında
kurşunların binaya isabet etmesini engelleyememişti. Bugün, o eski köşkün
akıbetinin ne olduğunu bilemiyorum. Büyük bir olasılıkla Henri Fraun'un ölümünden
sonra, ailesi buradaki eserleri dünyadaki koleksiyonculara satmıştır.
Akşam - Coşkun Aral
Bağdat Müzesi ile ilgili hazırladığımız dosyayı incelemek için tıklayın.
|