Onlar yine seyrediyor biz yine yıkılıyoruz
Vakıflar tarafından kaderine terk edilen 220 yıllık Elif Efendi Tekkesi
son günlerini yaşıyor. Bir dönem Osmanlı padişahlarının üzerine titrediği
yapı şimdi duvarları yıkılmış, süslemeleri dökülmüş bir virane. İşin
vahim yanı ise Beyoğlu Belediyesi'nin yardım teklifini reddeden Vakıflar,
tekkeyi kimliği bilinmeyen bir kişinin işgaline teslim edecek kadar da
sorumsuz
Vakıflar Genel Müdürlüğü kendilerine bağlı tarihi eserlerin yıkılmasına
seyirci kalmaya devam ediyor. Bu umursamazlığın son örneği de Sütlüce'deki
Hasırizade Elif Efendi Tekkesi. Kuruluşu 1784 yılına dayanan tekke artık
son günlerini yaşıyor. Karkas yapı örneği tekke binası yıkılmaya yüz
tutmuş. Bir dönemin içerisindeki güller, laleler ve yemyeşil ağaçlarla en
güzel bahçelerinden biri olarak gösterilen bahçesi, üzerini kaplayan çöpler
ve otlardan görünmez hale gelmiş. Tekkeye dışarıdan bakınca bir harabeyi
andırıyor.
Kapının üzerindeki kitabede yer alan tuğra taşı çalınmış. Avluda
yer alan semahane yağmurlara ve bakımsızlığa artık dayanamamış. Duvarlar
çürümüş, yer döşemeleri kalkmış, süslemeler dökülmüş. Semahane'nin
üzerindeki hünkar mahfiline girmek ise küften ve tahtaların gıcırdayıp,
sallanmasından neredeyse imkansız. Yıllardır kimsenin uğramadığı tekkede
şu anda irili ufaklı birçok köpek ve nereden gelip oraya yerleştiği belli
olmayan bir evsiz yaşıyor.
Hırsızlar cirit atıyor
Bugün ölüme terk edilen Elif Efendi Tekkesi'nin hikayesi 1784 yılına dayanıyor.
Hasırizade Şeyh Mustafa İzzi tarafından kurulan tekke Sultan III. Selim
tarafından genişletilerek tamir ettirilmiş. Sultan II. Mahmud tarafından iki
kez yeniden inşa ettirilmiş. Bu dönemde yapıya hünkar mahfili de eklenmiş.
Zamanla harap olan binalar son olarak Sultan II. Abdülhamid döneminde yeniden
yaptırılmış. Son yapılan tekkenin postnişini de tekkeye adını veren Şeyh
Mehmed Elif Efendi tarafından tasarlanmış.
Dönemin önemli bilim merkezlerinden biri sayılan tekkede Elif Efendi'ye
ait özel bir kütüphane, sayısız tablo, antika eserler, boyama tekniği açısından
örneklerine az rastlanır pencere kafesleri bulunuyormuş. Tekkenin önündeki
bahçede ise o dönemin mimari özelliklerini yansıtan, harem ve selamlık bölümünden
oluşan bir köşk.
1983'te nedeni elektrik kazası olarak açıklanan bir yangın sonucu küle dönüşen
bu köşk 1970'lere kadar Elif Efendi'nin varisleri tarafından mesken olarak
kullanılmış. Hatta 1960'ların başında tekke, Elif Efendi'nin oğlu Şeyh
Yusuf Zahir Efendi'nin damadı tarihçi yazar Mithat Sertoğlu'nun delaletiyle
onarılmış. 1979 yılında ise bazı hayırseverlerin girişimiyle çatısı
elden geçi-rilmiş. Ancak Vakıflar tarafından bahçedeki köşkte yaşayan ve
tekkenin bakımıyla da ilgilenen ailenin çıkarılmasıyla birlikte yapı
kaderine terk edilmiş.
Tarihi eser yağmacıları için kolay bir hedef haline gelen tekkeden
kitaplar, kitabeler, antikalar, süslemeler hatta kafesler çalınmış.
Semahane'nin girişindeki tuğra yok olmuş. Bazıları Mustafa İzzi'ye bazıları
Elif Efendi'ye ait olan hat levhalar alınıp götürülmüş. Kimi
koleksiyonerlere satılmış kiminin ise nerede olduğu belli değil. Vakıflar
tüm bunlara ilgisiz kalıp göz yummaya devam ederken Beyoğlu Belediyesi'nin
onarım talebini de reddetmiş.
Polis de ilgilenmedi
Elif Efendi'nin torunu olan ve gençlik yıllarına kadar tekkenin bahçesindeki
köşkte yaşayan Elif Hasırcıoğlu yaşananları 'Vakıflar bizden orayı aldı.
Elbette tekkeyi almaları haklarıydı. Ancak bizim evimizde oradaydı ve
tekkeyle de ilgileniyorduk. Mahkeme uzun zaman devam etti. Ancak gücümüz
yetmedi ve Vakıflar tapusu bize ait olan araziyi de küçük bir bedelle
istimlak etti.
Elimizden geldiğince onarımını ve bakımını yaptırmaya çalıştık.
Ancak bir süre sonra hırsızlar dadandı. Tabloları, süslemeleri, kitabeleri
çaldılar. Karakola başvurduk, kimse ilgilenmedi. Vakıflar tekkeyi elimizden
aldı ve yok olmaya terk etti. Sonra içine kim olduğunu bilmediğimiz bir adam
gelip yerleşti, evi gibi kullanmaya başladı. Şimdi de göz göre göre yıkılıyor.
Vakıfların umrunda bile değil' diye anlatıyor.
Akşam
|