Terör saldırılarına karşı
kentler arası dayanışma
Fotoğraf: İnsan Yerleşimleri Derneği
Marsilya Belediyesi Kültür Varlıkları Atölyesi'nin (Atelier du
Patrimoine) yöneticisi, UNESCO Yüz Sit Programı Koordinatörü Daniel
Drocourt terör saldırıları sonrası bölgenin yeniden yapılandırılması
çalışmalarına katılmak üzere Beyoğlu Belediyesi tarafından İstanbul'a
davet edildi. Bosna'nın yeniden yapılanmasında da görev alan Drocourt, AB
aday ülkelerdeki çok kültürlülüğün ve kültürel mirasın korunması ile
ilgili raporları hazırlamakla görevlendirilmiş bir uzman. Aynı zamanda İstanbul'un
Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yeralması için hazırlanan raporun da müelliflerinden.
"Kentler Köprüsü" başlığını taşıyan program, Avrupa Birliği
yerel yönetim deneyimleri ile ilişki kurmayı hedefliyor. Kentlerarası
deneyimlerin halka ulaşmasını hedefleyen program, STK'lar ile yerel yönetim
ortaklığına dayanan bir çalışma grubu tarafından yürütülüyor.
Bu çalışma grubunun 15 ve 20 Kasım saldırıları sonrası oluşturduğu
Acil Destek Komitesi de çalışmalarını acil yardım ve yeniden yapılanma
konularında sürdürüyor.
Saldırıya uğrayan bölgenin önemli bir tarihi kent merkezi olduğunu,
burada hasar gören kentsel dokunun bütün uygar Dünya'yı ilgilendirdiğine,
yapıların yeniden güvenli hale getirilmesi, onarımı ve yeniden kullanımı
yalnızca mağdurlar, mal sahiplerinin veya kiracıların kendi erişebildikleri
destekler ve kendi proje geliştirme imkanları ile karşılanmaması gerektiğine
işaret ediliyor.
Ortak yaşama alanına dair sorunların tıpkı Avrupa Birliği yerel yönetim
deneyimlerinde olduğu gibi 'çok taraflı kamusal operasyonlar' ile çözülmesi
için çaba gösteriliyor.
Yeniden Yapılanma Komitesi'nin Açıklaması:
15 ve 20 Kasım tarihlerinde gerçekleşen terör saldırıları ortak yaşama
alanımıza bir saldırıydı. Unutmamak gerekir ki, İstanbul yüzyıllardır
farklı inanış ve kültürlerin bir arada ve barış içinde yaşayabilme çabası
verdikleri çok önemli tarihi bir kent. İstanbul'a atılan bombalar bu arayışı
ve pratiği kendisi için tehdit olarak görenlerin elinden çıktı.
Bu nedenle bugün İstanbul'a sahip çıkmak, demokrasiye, bir arada yaşayabileceğimiz
ortak bir yaşama çevresine sahip çıkmak demektir. Teröre karşı mücadelenin
en önemli unsuru demokrasiyi güçlendirmek ise, bununla eş anlamlı olan bir
başka unsur da demokratik uzlaşmalara dayalı, dışlayıcı olmayan bir yaşama
çevresi oluşturmamız. Örneğin yalnızca terörün yarattığı riskler değil,
bu ortak yaşam alanını tehdit eden bütün sorunlar yalnızca teknik insanlar
ve yönetimlerin kendi başlarına gözlemleyebilecekleri ve önlemler almak için
kendi başlarına kararlar alabilecekleri konular değil. Şehirdeki risklerle
ilgili olarak alınacak kararların işyeri, ibadethanesi, konutu olan
insanlarla paylaşılması, önlemlerin bilgi ve sorumluluk paylaşılarak
uygulanması gerekli. Ortak yaşam alanımızı güvenli hale getirmek için
demokrasiden vazgeçip, kentte kendi öngördüğümüz kuralları uygulayamayız.
Böyle bir yaklaşım kent fikri ile çelişir. Böyle bir yaklaşımla
kentlerde etkili ve kalıcı düzenlemeler de yapılamaz. Demokrasi olmadan
ortak yaşama alanımızı düzenleyecek kuralları üretemeyiz, uygulayamayız.
İstanbul yaralarını nasıl saracak? Terör eylemleri ağır hasarlar bıraktı.
Hastanelerde çok sayıda yaralı var. İşyerlerinde ailesinin geçimini temin
ederken hayatını kaybeden insanlar ve onların yardıma muhtaç yakınları
var. İşini, evini kaybetmiş insanlar var. Terör çok farklı kesimlerden
insanlar için farklı acılar, özel mağduriyet biçimleri yarattı. Bu
insanların yaşadıkları sorunlar hepimizi ilgilendiriyor.
Her acı olayın yaraların sarılmasında gösterilen dayanışma ve kardeşlik
bağlarının güçlendirilmesi ile bir yeniden toparlanma süreci yaratması mümkün.
Bu tür korkunç olaylar toplumun dayanışmasını, felakete uğrayan insanların
yaşama sevinçlerini yeniden kazanması için herkesin çalışmasını
gerektiriyor. Biz ortak yaşama alanımızın demokratik değerler ile çok daha
güvenli, çok daha adaletli bir biçimde kurulacağını biliyoruz. Teröre
verilecek tepkinin bu olacağından eminiz.
Yeniden Yapılanma Girişimi
Saldırıya uğrayan bölge İstanbul'un tarihi kent merkezi olduğunu, burada
hasar gören yapıların yeniden güvenli hale getirilmesi, onarımı ve yeniden
kullanımı yalnızca mal sahiplerinin veya kiracıların kendi erişebildikleri
destekler ve kendi proje geliştirme imkanları ile karşılanmaması gerekir.
Terör saldırılarının etkilediği çevredeki yeniden yapılanma faaliyetleri
yalnızca mağduriyetleri karşılayacak 'yardımları iletme' çabalarının ötesine
gitmelidir. Bu sorun tıpkı Avrupa Birliği yerel yönetim deneyimlerinde olduğu
gibi kamusal nitelikli operasyonlar ile desteklenmelidir. Marsilya Kenti Kültür
Mirası Atölyesi bu açıdan Avrupa'daki en önemli örneklerden biridir.
Burada oluşturulan merkez, halkla iletişim içinde çalışan bir servis
niteliğini kazanmıştır. Bu atölye yalnızca kendisine gelen talepleri kısa
zamanda sonuçlandırmamakta, aynı zamanda sokak ölçeğinden bölgesel
planlara, halkla uzmanlık hizmetlerinin karşılıklı etkileşime girmesini sağlamaktadır.
Bu model ile halkın refah seviyesini yükseltmekte, yaşama çevresinin niteliği
artmaktadır. İstanbul gibi önemli bir kültür ve turizm merkezinin
planlanmasının artık gelişmeyi düzenleyici, halkın sorunlarını çözücü,
yönetim işlevlerine erişimini kolaylaştırıcı, ortak yaşama alanına dair
kararların farklılaşan talepleri ve kullanım biçimlerini içerecek yöntemlerle
yapılması gerekir. Avrupa Birliği yerel yönetim uygulamaları ile İstanbul'un
tanışma zamanı gelmiştir. Kültür mirası ile ilgili kamusal sorumluluklar
da yalnızca bir denetim işlevi ile sınırlandırılmamalıdır. Yerel yönetimler
halkın uzmanlık faaliyetleri ile etkileşime açık bir biçimde ortak yaşama
alanını sahiplenmesini, katılımcı yöntemlerle kararların oluşmasını sağlamalıdır.
Buradaki üzücü olay ancak böylesine bir yaklaşımla, yeni bir kamusal bir
sorumlulukla aşılabilir, felakete karşı yaşama sevinci ancak bu şekilde
kazanılabilir.
Beyoğlu'nda yerel yönetim ve STK'lar tarafından oluşturulan ortak çalışma
komitesi, taleplerin yalnızca kamu otoritesine iletilmesini değil, yerel kalkınmayı
sağlayacak bir biçimde karşılıklı etkileşime açılmasını amaçlamaktadır.
Bu açıdan terör saldırıları sonrasında oluşturulmaya çalışılan bu çok
taraflı yönetim modeli, bugünkü kent yönetimi fikrimizi geleceğe taşıyacak
ve terör saldırılarına olduğu kadar risklere, yerleşim sorunlarına karşı
iyi bir örnek olacaktır.
Kentler Köprüsü nedir?
Kentler Köprüsü, kentler arası, çok taraflı yerel deneyim alışverişleri
için yaptığımız buluşmalara, etkinliklere verdiğimiz addır. Türkiye'nin
Avrupa Birliği ile ilişkilerinin geldiği bu aşamada, her ölçekte, her
kurum ile toplumlar, kentler arası bir temas gerekiyor. Yerel yönetimler bu
ilişkilerde yalnızca siyasal değerlerin paylaşılması için değil,
kentlilerin gündelik hayatlarını ilgilendiren konularda sağladıkları
yenilikçi uygulamalar ile önem taşıyor. Kentler arası bilgi ve deneyim
paylaşımını geliştirmeyi amaçlayan "Kentler Köprüsü",
tarihsel kent merkezlerinin canlandırılması ve mevcut yapı kapitalinin dönüşümü
için finansman, planlama, tasarım yöntemlerinin araştırılması, geliştirilmesi,
tanıtılması için düzenlenen atölye çalışmaları, seminerler ve
konferanslar dizisini içermektedir.
Daniel Drocourt kimdir?
Fransa'da Marsilya Belediyesi'ne bağlı olarak hizmet veren Kültür Varlıkları
Atölyesi'nin (Atelier du Patrimoine) yöneticisi, AB ve UNESCO nezdinde tanınmış
bir uzmandır. Özellikle de Akdeniz çevresinde bulunan ülkelerde tarihi kent
dokularıyla öne çıkan yerleşimlerin gelişim ve koruma planlarına danışmanlık
yapan Drocourt, İstanbul'la benzer özellikler taşıyan Marsilya kentindeki
uygulama deneyimlerini örneklemek, çok kültürlülüğün ve kültür varlıklarının
korunması konusunda İstanbul ile sürekli bir iletişim içindedir.
Drocourt'un üstlenmiş olduğu görev ve elde ettiği deneyim, kültür varlıklarının
korunması konusu ve yerel yönetimler açısından Türkiye için de çok önemli
bir örnek oluşturmaktadır.
Gerek koruma mekanizmasının Fransa'da siyasal yapıdan özerk işleyişi,
gerekse de yerelleşmiş olması konuya yaklaşım açısından önem taşımaktadır.
"Kentler Köprüsü" başlığı altında sürdürülen programda AB
yerel yönetimler mevzuatının Türkiye ile uyumlulandırma sürecinde karşılıklı
olarak uygulamaların ve yöntemlerin paylaşılması amaçlanmaktadır. Türkiye'de
yerel yönetim yasalarında yapılması planlanan son değişiklikler kültür
varlıklarını koruma mekanizmalarının yerelleşmesini öngördüğü için
bu karşılaşma ayrıca önem taşımaktadır. Çünkü bu değişikliğin
mevzuatın yeniden biçimlendirilmesi olmaktan çok, uygulamayla karşılıklı
etkileşim içeren yeni yöntemlerle geliştirilmesi gerekmektedir. Dolayısı
ile bu değişimin kültür varlıklarının korunması konusunda kamu yönetimleri
arasındaki bir yetki paylaşımı düzenlemeleri olmaktan çok, yerel halkla
iletişime dayalı, özerk uzmanlık kurumları ile gerçekleşmesi
beklenmelidir.
Arkitera
|