9+1 Yuvarlak Masa Toplantılarının
Dördüncüsü Yapıldı.

Fotoğraflar: Arkitera
17 Ocak 2004 Cumartesi günü Tansel Kokrmaz'ın moderatörlüğünü üstlendiği
9+1 Yuvarlak Masa Toplantısı İhsan Bilgin, Nevzat Sayın, Can Çinici, Han Tümertekin,
Emre Arolat, Murat Tabanlıoğlu, Mehmet Kütükçüoğlu ve Boran Ekinci'nin
katılımıyla gerçekleşti. Dördüncüsü yapılan toplantıda Boran
Ekinci'nin Fethiye
Marina ve Mehmet Kütükçüoğlu'nun Ayvalık Termes Zeytinyağı
Fabrikası projeleri tartışmaya açıldı.
Projelerin dijital imajlarının ekrana yansıtıldığı toplantıda katılımcı
mimarlar tasarım sürecini, işveren - mimar ilişkilerinden çizim, boyutlandırma
ve uygulanma aşamasına, tasarımcının projeyi algılayış ve yorumlama biçimine
kadar kadar her yönüyle eleştirdiler.
Toplantının ilk bölümünde Marina projesi tartışıldı. Uzun ince kıyı
şeridinde farklı aralıklarla konumlanan parça binaların, ahşap bir arkadla
bağlandığı projede 1300m² kapalı alanı bulunuyor. Binalarda ıslak
hacimler, idari bölüm, gözlem kulesi ve restaurant birimleri yer alıyor.
Projenin en önemli hususlarından biri sistem detayları. İnşaat aşamasında
hız kazandıran sistem, cephede kaba bir çelik işçiliği şekline algılanıyor.
Fakat bu durum kullanılan malzemeler ve bunların biraradalıklarıyla görsel
olarak rahatsızlık vermiyor.

Boran Ekinci genel olarak mekanlaşma ile ilgili durumu şu şekilde açıkladı:
"Kent marinası yürüyüş aksının sonunda kalıyor. Ardında yol otelle
sonlanıyor. Arsa ve metrekare sıkıntısından dolayı fazla mekanlaşamıyor.
Mesela önemli birimlerden çekek yeri yok bu marinanın. Cazip elemanlar olmadığı
için işiniz yoksa gelmezsiniz. Çekek yeri olmaması işletme başarısızlığı
olabilir ama ben yapabildiğimden memnunum."
İhsan Bilgin'in çekek yeri yoksa nasıl memnun olabiliyorsun sorusu üzerine
mimar bunun inceleme eksikliği olabileceğini, o zaman çekek yeri olabilme
ihtimali olan bir marina denebileceği yorumunda bulundu. Can Çinici çekek
yeri olamayan marinalarında dünyada örnekleri olduğunu ve bu durumun
tipolojik olarak aykırı olmadığını belitti.
İzleyiciler arasından tartışmaya katılan ve bir kullanıcı gözüyle
projeye yaklaşan Mimar Aydan Volkan ise bu arazinin metrekare sıkıntısı
olmasının yanı sıra rüzgar alma açısından oldukça uygun olduğunu aslında
teknecilerin kıyıya yaklaştıkaları zaman eğlence mekanları ve gürültü
yerine dingin bir ortam sakin mekanlar ve özellikle duş,wc gibi ıslak
hacimlere gereksinimleri olduğunu ekledi.
Boran Ekinci projenin hatalarının olabileceğini, danışmanlarla çalıştığını
belirtirken projenin başarısının değişkenlik ve elastikiyetinde olduğunu
vurguladı. Çok emin olunamadığını belirtti.
İhsan Bilgin'in ihtiyaç programında nelerin yer aldığı sorusu üzerine
mimar aslında inşaat tekniğiyle daha çok ilgilendiğini ve konuyla ilgili
olarak "marinada ne satar" fikrinden yola çıkılarak, dükkanlar,
saniter, teknecileri çekmek için wc, duş, teknik servisler, idari birimler,
tekne bakım ve yine teknecilere yönelik olarak market, health club ve barın
yer aldığını söyledi. Burada sağlanacak olan turizmin aynı zamanda kente
de bir getirisi olacağını belirtti. Kent hattının referans şeklinde
kapanmasının ve gelenlerin kente ekonomik bir katkı sağlamasının
belediyesinin de bu projeyi desteklemesindeki önemli etkilerden biri olduğunu
açıkladı.
Tansel Korkmaz arkada takılan konteynerlerın projenin program yoğunluğunda
en iddialı yer olması ancak bu durumu uca götürmemenin gerekliliğini
vurgulaması üzerine Emre Arolat bu tekniğin akla esneklik getirdiğini fakat
burada yer olmadığı için söz konusu esnekliğin inşaat tekniğiyle sınırlı
kaldığını ifade etti. Boran Ekinci esnekliğin yapılan fonksiyonun büyüklüğüne
ve ihtiyacına göre değiştiğini açıkladı.
Mehmet Kütükçüoğlu'nun "Arkadda bütün binaları birleştiren tek
bir çizgi imajı var, arkada kalan yerleşim alanıyla nasıl bir ilişki
kuruyor?" sorusuna ise mimar "Öndeki arkad bütün yapılara tek bir
dil kazandırıyor, omurga ifadesini, etkisini veren kalbi gibi bir konu, kıyı
hattını tarifleyen hissi bir durum, bir yerden bir yere gidişi destekleyen
bir unsur, kıyıda yürüme hissini vurguluyor." yorumlarında bulundu.
Nevzat Sayın mimarın marina projesinde kıyıda yürümek hissini vurgulamasını
ilginç bulurken "Farklı düşünmek için tekneci mi olmak lazım?"
ifadesini kullandı. Boran Ekinci marinanın kıyı şeridinde yer aldığı için
böyle hissettiğini, doğa içinde yer alsaydı farklı yorumlayabileceğini açıkladı.
Marinanın sakin bir dengede kalmak istediğini söyledi.
Emre Arolat "sakin bir dengede kalmak" yorumuyla ilgili olarak
Ekinci'nin son dönem tüm yapılarında var olduğunu belki de bu projede hiç
sakin olamayn bir dengesizlik söz konusu olabileceğini belirtirken Ekinci ise
"ben tasarlarken böyle şeyler hiç düşünmedim arkada takılan yapılar
düşünmüştüm ve o oldu." yorumunu yaptı.
Mehmet Kütükçüoğlu'nun "Arkaddan çok sistem kesitini düşündüğünü
sanmıştım, arkad bir planı çağrıştırıyor. Hep okuldan gelen bir alışkanlık
ve garantisi olan bir şey. Elindeki repertuarı nasıl geliştireceksin?"
sorusuna mimar "plan yaklaşımı çok hızlı geçer hemen detay
tasarlamaya başlarım. Yapı, malzeme, sistem bir arada gelişirler" şeklinde
cevap verdi. "Dünya mimarlığına ne kadar katkıda bulunuyorum
bilmiyorum, belki benden önce çok kez yapılmış bu tarz binalar ama Türkiye'de
yapabilmek hoşuma gidiyor. Bu binayı yaparken bir köşesinin 1/1 maketini
yaptık daha sonra bunu üniversiteye hediye ettim, öğrenciler aslında bu işin
ne kadar kolay yapıldığını görebilsin ve bir adım daha ileri
gidebilelim." açıklamasını dile getiren mimar "yaptığımız şeyler
o kadar çok redde uğruyor ki mantık bir silah. Para ile kabul ettiriyorum.
Benim yaptığım daha ucuz deyip uygulatmaya çalışıyorum. Yapı, malzeme,
inşaat bütün bunları çok iyi bilmem lazım, hisse dönük şeyler de
olabilir ama her zaman değil. Gerçek olan bu; yapılar rasyonel" yorumunu
yaptı.
İkinci bölümde tartışılan zeytinyağı fabrikasıyla ilgili olarak
Mehmet Kütükçüoğlu, projenin başlangıcında işverenin kendilerine, üzerine
projeyi kurgulayabilmeleri adına işleyiş şemasını anlattığını ve
tasarlanan projenin bu üretim şemasına paralel olarak yapıldığını ifade
etti. Depo ile başlayan sistem şişeleme, üretim, yönetim ve destek
birimleri olarak, gereksinimlere göre farklı yüksekliklerde ve genişliklerde
dörtgen formlar halinde "loop" (sarmal) gibi kıvrılarak iç kısımda açık
ve yarı açık iki avlu oluşturuyorlar. Bu form kendi içinde "short
cut"(kısa yol) lar oluşturarak mesafeleri kısaltıyor. Bina işleyişinde
bu önemli bir faktör.
Proje
ile ilgili olarak ilk üretilen düşünceler arasında; daha modern bir tutumla
bina- makine ilişkisinin sorgulandığını söyleyen mimar, tasarım aşamasında
işverenin İtalya ve İspanya'dan getirdiği domestik örneklerden de yola çıkarak,
aslında bu yaklaşımın farklı fikirleri tetikleyeceğini ve projeyi o yönde
geliştirmeye karar verdiklerini açıkladı. Tanıdık malzemelerle yeni bir
durum yaratmaya çalıştıklarını belirtti.
Üçgen formlu bir arazide plan şeması "loop" gibi konumlanan
fabrika birimlerinin yanı sıra servis girişinde traktörle zeytin getiren köylülere
hizmet eden bir kahvehane ve yine aynı yola paralel olarak iç avlusu olan bir
misafirhane binası yer alıyor. Fabrika binasının her cephesine çok yönlü
servis girişleri yer alıyor. Binada kuzey - güney aksına yatay olarak,
birbirine paralel konumlanan üretim, depo ve destek birimleri beşik çatı ile
geçilmiş.
Eleştirilerde ilk sözü alan endüstri mühendisi konuğun "Bu ciddi
bir sistem, bir endüstri mühendisinden yardım alındı mı? Yoksa tecrübe
ile mi karar verildi" sorusuna Nevzat Sayın aslında bu durumun endüstri
binalarının genel bir sorunu olduğunu, mimarın endüstri mühendisliği rolünü
de üstlendiğini ama bunun kurgunun işleyişinde ciddi bir eksiklik yarattığını
ifade etti.
Emre Arolat binayla ilgili olarak ne tam modernist ne tam Akdenizli yorumunda
bulundu. Alpaslan Ataman Akdenizli olarak sadece avluların olduğunu onun dışında
binanın Akdenizli olmadığını dile getirdi.
Murat Tabanlıoğlu bina için simge gibi yorumunu yaparken, manyerist
etkileri olduğunu vurgulaması üzerine, Tansel Korkmaz manyerizmi "tüm
konvansiyonlarını bilip onu kırma noktasına getirmek" olarak algıladığını
ifade etti ve Kütükçüoğlu'nun projeyi algılayışını Yaşar Kemal ve
James Joyce'un dilin strüktürüne yaklaşımlarıyla karşılaştırarak
Joyce'un dilin kendisini problematize etmesi gibi mimarında bu projeye yaklaştığını
açıkladı.
Nevzat
Sayın bu projenin aslında en basit plan şeması olarak bir birine paralel iki
kütle şekline çözülebileceğini fakat onun yerine mimarın neden bu formu
tercih ettiğini açıklamasını ve aslında araziden gelen verilerin nasıl
bir bina yapılacağını söylediğini oysa bu binanın araziye adeta dikte
ettirildiğini ve bu zorlamanın bir anlamı olup olmadığı sorusu üzerine Kütükçüoğlu
aslında hedeflediğinin çatı - cephe - kütle ilişkisini yaratmak olduğunu
belirtti. Çatı spiral olarak devam etmezken bu kopukluk aynı zamanda ayrı
ayrı da inşaa etme olanağı sağladığını ifade etti. İhsan Bilgin şematik
olarak plan şemasının, kırma çatı şemasının ve pencere bakış yönlerinin
farklı olduğunu bu üçünün birbirini çeliyor olması yorumu üzerine ise
Mehmet Kütükçüoğlu genel bakışının da bu olduğunu söyledi ve
"mimarlıkta katmanlar birbirini çeler ama mimarlık bunların içinde barındırılabilir."
Ifadesini kullandı.
Toplantı projelerin yer aldığı sergi açılışı ve kokteylle sona erdi.
Arkitera - Seda Altınkeser - Pınar Gökbayrak
|