Binayı yapan denetliyor
Türkiye'de biri 19 kentle sınırlı olmak üzere denetimle ilgili iki yasa
da işlemiyor
Marmara Bölgesi'nde 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde yaşanan büyük
depremlerden sonra ele alınan yapı denetim sistemi işlemiyor. İnşaatın
projesini uygulayan müteahhit aynı zamanda teknik uygulama sorumluluğunu üstlenebiliyor.
Meslek odalarının devre dışı kaldığı ve kamusal bir hizmet alanının şirketlerin
kâr alanına dönüştürüldüğü denetim sistemi; ''mal sahibi ya da müteahhit
ile mühendis arasında karşılıklı imzaların atıldığı bir belgenin
belediyeye sunulmasından'' ibaret.
Mal sahibi, bir mühendis, mimarla anlaşarak teknik uygulama sorumlusunu
belirliyor ve belediyeden ''inşaata başlama izin belgesi'' alabiliyor. ''Proje
ve proje ekleriyle'' yapılan başvuruya olumlu sonuç alınmasından sonra ise
teknik sorumluluk ile müteahhitliğini aynı kişi alabiliyor. Bu uygulamayı,
denetim yasalarında engelleyen bir hüküm ise bulunmuyor.
''Bu sistemde savcı ile hırsız aynı kişi'' diyen İnşaat Mühendisleri
Odası (İMO) İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe 'ye göre 2000'de
uygulamaya giren yeni Denetim Yasası'nın kapsamadığı Konya, bu nedenle bir
şey kaybetmedi. Çünkü yeni yasa da işlemiyor. İnşaat Mühendisleri Odası'nın
saptamalarına göre denetim sistemi uygulamada şöyle işliyor:
* Yasalara göre, hem müteahhit hem teknik uygulama sorumlusu aynı kişi
olabiliyor. Oysa uygulamada projeye uygun davranılmayabilir ve bu durumda 3.
bir bağımsız kişi denetim yapmıyor.
* Teknik uygulama sorumlusu ile müteahhit aynı kişi değilse bile, özellikle
depremden önceki yasanın halen geçerli olduğu illerde ''teknik uygulama
sorumlusunun'' belli bir para karşılığında ''imzasını satmasıyla'' sorun
çözülüyor.
Göstermelik denetim
* Depremden sonra yürürlüğe sokulan ve aralarında İstanbul, Ankara, İzmir
gibi gelir seviyesi daha yüksek illerin bulunduğu kentlerin olduğu 19 ilde
uygulanan 4708 sayılı yasaya göre faaliyet gösteren şirketler işini yapmıyor.
Özel yapı denetim şirketlerinin büyük kısmı iş alabilmek için
ihalelerde, iş tekliflerinde büyük kırımlar yapıyorlar. Verilen fiyatlar,
şirketin gerçekten denetim yapması halinde masrafını bile karşılamaktan
çok uzak. Bu da şirketlerin yetkililerinin, mühendislerin inşaata uğramadığını
ortaya koyuyor.
* Uygulamadaki aksaklıkların yanı sıra Türkiye'de yapı denetimi olarak
adlandırılacak bir sistemden söz etmek doğru değil. Çünkü İmar
Kanunu'nun ilgili maddeleri ve yönetmelikleri, yapı ruhsatı ve kullanma izni
süreçlerini tutarlı bir yapı denetim süreci oluşturmak amacıyla düzenlenmemiş.
Yapı ruhsatı verilmesi ile ilgili işlemler ''gerekli belgelerin tamam olduğunun
kontrolü ve onayından ibaret.'' İnşaatın yapımı sırasında onaylı
projeye uygunluğunun kontrolü ''Fenni Mesul'' olarak ifade edilen kişiye bırakılmış.
Bu kişinin görev tanımı ise sadece yapım sürecine teknik bir kişinin katkısının
sağlanmasını amaçlıyor.
Cumhuriyet - Fatma Koşar
|