reklam

09 Şubat 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Kentin belleğine imar darbeleri

'Kul'un yarattığını korumak, yaşatmak ve geliştirmek, bugünkü ve gelecek kuşakların da yaratıcı güçlerini beslemek anlamına gelir... Bu ise insanların ''kulluktan kurtulabilecekleri bir akıl ve bilinç dünyasına'' kavuşmalarına da esin kaynağı olacağından, dinci-muhafazakârların özellikle yaratıcı yaşamın ürünü olan ''sivil mimari örnekleri koruma'' konusunda istekli ve kararlı oldukları pek görülmemiştir.

İstanbul'da 10 yılını dolduran dinci belediyeciliğin, siyasal söylemde ''tarihi'' hep önde tutmasına rağmen uygulamada kültürel mirasa '' karşı da duyarsız olduğu çok sayıda örnekle açığa çıktı...

Denebilir ki siyasette ''muhafazakâr'' olanların, geçmişe ait inanç öğeleri dışında, özellikle ''insan aklının ve yaratıcılığının mükemmelliğini'' kanıtlayan ve bunun ''tarihsel birikimlerini'' taşıyan kentsel kültür mirasına karşı neden aynı muhafazakârlığı göstermediklerinin hemen tüm yönlerini, İstanbul'daki bu ''İslambol'' özlemli yönetim dönemi kanıtlamış oldu...

Çünkü ''kul'' un yarattığını korumak, yaşatmak ve geliştirmek, bugünkü ve gelecek kuşakların da yaratıcı güçlerini beslemek anlamına gelir... Bu ise insanların ''kulluktan kurtulabilecekleri bir akıl ve bilinç dünyasına'' kavuşmalarına da esin kaynağı olacağından, dinci-muhafazakârların özellikle yaratıcı yaşamın ürünü olan ''sivil mimari örnekleri koruma'' konusunda istekli ve kararlı oldukları pek görülmemiştir.

Nitekim, ''tarihi eser'' denildiği zaman, sadece ''mabetler'' olarak andıkları camileri önemser görünen, yanı sıra ''inanç özgürlüğü'' konusundaki ''hassasiyetin'' kanıtlanmasına yönelik olarak da kilise, sinagog gibi diğer dinlere ait kutsal mekânların ''korunmasını'' savunan bu söylem, aslında bir ''belediye hizmetini'' de tanımlamaktan uzaktı...

Çünkü tarihi camiler zaten ''Vakıfların'' mülkü ve bakımlarından da yasası gereği bu kuruluş sorumlu... Diğer dinlerin tapınma mekânlarını da yine belediye değil, bunlara ait ''cemaatler'' bakıp yaşatıyorlar...

Bu gibi, mülkiyeti ve onarım sorumluluğu başka kurumlara ait olan yapıların dışında, mal sahibi doğrudan belediye olan tarihsel mirasa karşı bile ne denli ''yabancı'' bir yaklaşım sergilendiğinin en ünlü örnekleri ise ''Boğaziçi koruluklarındaki tarihi köşklerin'' restorasyon adı altında tahrip edilmeleri, ''özgünlüklerini bozan'' müdahalelerde bulunulmasıydı...

Boğaziçi'nde 'mescitli' köşkler
Sözen döneminin son zamanlarında, TURİNG'in süresi dolan kiracılığının ''yenilenmemesi'' sayesinde Erdoğan dönemine ''belediyenin tasarrufunda'' giren bu köşkler Hıdiv Kasrı, Malta Köşkü, Çadır Köşkü, Pembe, Sarı ve Beyaz Köşk'ler, Çamlıca Tesisleri gibi her biri hem tarihi SİT alanlarında bulunan, hemde 1. Derece Eski Eser olan, çok özgün kültür varlıklarıydı... Bu eserlerde, Koruma Kurulu onayı bulunmayan ve tarihi mirasın mimari kimliği ile özgün dekorasyonuna aykırı ''kaçak'' uygulamalar yapıldı...

Bunlardan bazılarındaki yine kaçak ''mescit'' ve ''umumi hela'' inşaatlarıyla gerçekleşen yasadışı müdahaleler, Erdoğan'ın soruşturma geçirmesine de neden olmuş; ancak aynı kaçak imalatların ''onaysız projelerle'' nasıl ihale edilebildiği konusunda bir araştırma bile yapılmamıştı. Örneğin, bu gibi ihalelerin verildiği kişiler arasında ''tarikat şeyhi Ali Kalkancı'' nın da bulunmasına yönelik eleştirileri yanıtlanırken ''Bütün ihalelerimiz yasaldır; isteyen inceleyebilir..'' deniyordu ama Boğaziçi'ndeki tarihi köşklerin kaçak restorasyonlarına ait çoğu projeler Koruma Kurulu'nun incelemesine bile sunulmamıştı...

Kasımpaşa'da 'Manhatten' düşü...
İstanbul'un ''İslambollaşma'' hedefiyle yönetildiği son 10 yılın ilk 5 yılına imza atan ve kamuoyuna ''çok başarılı'' gösterilmesinden ötürü de siyasi gücünü yükselterek Başbakanlık'a kavuşan Recep Tayyip Erdoğan' ın, aynı süreçteki en çekici niteliği ise ''Kasımpaşalı'' kimliğiydi.. Ne var ki yine aynı dönemde Kasımpaşa için de gündeme getirilen yeni imar planları, aslında ''yeni'' değildi. Dalan zamanında hazırlanan, ancak Sözen döneminde durdurulan ve bu tarihi semti de Piyalepaşa Bulvarı'yla birlikte İstanbul'un Zincirlikuyu-Maslak aksından sonra ikinci büyük ''gökdelen ve iş merkezleri yapmaya'' niyetlenen projelerdi...

Kasımpaşa'nın elde kalan son eski kimlik değerlerini de işte bu gökdelenlere ''otomobil ulaşımını'' sağlayacak dev viyadükler, geniş otoyol bağlantıları ve buna uygun yüksek rant yapılaşmasıyla ''ezerek'' yok etmeyi getirecek olan planın, 1997 yılında belediyedeki hazırlıkları hep ''kamuoyundan saklanarak'' yapıldı...

Ne var ki duyarlı semt sakinlerinin yanı sıra dönemin ÖDP üyesi kimi mimar ve çevrecilerden oluşan bir grubun bu plandaki ''niyetleri'' açığa çıkartan yoğun etkinlikleri sonucunda, Kasımpaşa'daki ''Manhatten düşünün'' gerçekleşmesi için gerekli uygun ortam ise hâlâ bulunamadı...

Şişli'ye rant külliyesi
Buna karşılık, benzer niyetin Şişli'deki eski İETT Garajı'nın bulunduğu arazide de gerçekleşmesini önlemek üzere harekete geçen Mecidiyeköy semt sakinleri ise aynı sonucu elde edemediler. Bölgenin yüksek düzeyde gereksinimi olan ''yeşil alan'' için değerlendirilmesi gereken bu ''belediye mülkünde'' aynı bölgeyi daha da ''yoğun kullanımla'' yaşanmaz kılacak dev bir rant külliyesinin inşaatı, yine ''İslambolcuların'' mirası olarak kente adeta abanıyor...

Erdoğan'ın 1995'te kendi onayladığı ve İstanbul'da artık bu gibi ''süper yoğunluklu'' yapılaşmalara sınır getiren nazım plan ilkelerine bile aykırı olan ''Şişli Kültür ve Ticaret Merkezi'' adlı proje de tıpkı Kasımpaşa'daki Manhatten planları gibi aslında yine Dalan dönemi ürünüydü... 60 dönümlük arazide 600 bin m2 inşaatla, yani ''yüzde 10 emsal'' ile de yine Erdoğan onaylı nazım plandaki ''2.5 emsal'' sınırını tam 3.5 kat aşan bir ''kent suçu'' yapılaşmasıydı...

Sözenli yıllarda durdurulan bu proje, ''kat karşılığı'' sözleşmeyle belediyeye de aynı merkezden ''rant mekânları'' vermeyi içerdiğinden, Şişli'nin yeşil alan olanağını yok etmesinin yanı sıra yerel yönetimi de bu suça ''sonsuza dek ortak'' kılıyordu. Ne var ki bölge halkının kentsel yaşam gereksinmesi yerine ''parasal beklentilere'' öncelik veren ''İslambol'' anlayışı, 1995'in sonlarında yeniden Dalan dönemi politikasıyla buluştu ve hizmete girdiğinde Taksim-Levent metrosunu bile yetersiz kılacak bir yükü Mecidiyeköy'e yığmaya aday inşaata, üstelik aynı imar haklarıyla başlanmış oldu...

Yeşile 'Robin Hood' tuzağı
Şişli'deki bu örneğin ötesinde, eldeki ''mevcut yeşil alanlara'' bile göz dikilmesinin çarpıcı bir örneği de ''Altunizade Koruluğu'' na yapılmak istenen ''İSKİ tesisleri'' ydi...

İmar planında ''sağlık tesisi alanı'' iken, İstanbul Valiliği'nin 27.12.1995 tarihli; ''yeşil alan olarak korunması gerekir'' şeklindeki raporu üzerine ek hastane yapıları işgalinden kurtulan 27 dönümlük ve ağaçlarla bezeli Altunizade Koruluğu için, büyükşehir belediyesince 12.8.1996'da onaylanan plan değişikliğinde ''park'' yerine ''İSKİ tesisleri'' kararı getirildi.

Sadece valiliği değil, başta muhtarlık olmak üzere semt sakinlerini ve hatta kimi ''belediye yanlısı'' siyasileri bile şaşırtan bu imar oyununun arkasında ise ''Robin Hood Evleri'' nin olduğu anlaşılmıştı.

Yine büyükşehir belediyesine ait olan ve ''zenginden alınıp yoksula verilen bir anlayışı'' simgelemesi için de bu isim konulan, her biri o dönemin 35 milyarına pazarlanacak ''evler'' için, halkın yeşil alanının elinden alınmak istendiğini kanıtlayanlar ''SOS İstanbul Çevre Gönüllüleri'' oldular... Çevreci grubun sözcüsü ve daha sonra DSP İstanbul Milletvekili olan Yücel Erdener' in, Robin Hood Evleri pazarlama broşüründeki ''yeşil arsa'' fotoğraflarıyla Altunizade Koruluğu'nun ''neden aynı yer'' olduğu yönündeki soruları ise İSKİ'nin 19.02.1997 tarihli resmi yazısında şöyle yanıtlanmıştı: ''Depo ve pompa istasyonlarının yanında bazı tesisler de inşa edilecektir...''

Neyse ki yine çevrecilerin çabaları ve Koruma Kurulu'nun aldığı kararlarla, kentin bu ''hazır'' ve ''ağaçlık'' yeşil alanı, ''İslambol yağmasının'' elinden kurtarılan ender yerler arasında kalabildi..
Cumhuriyet

 

Şubat 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET


Fotoğraf: Maurizio Marcato

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Massimiliano Fuksas 
17 Şubat 2004 Saat: 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


BETONART'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz