'Reformlarını' deliyorlar...
Hükümetin imar, belediyeler ve çevre konusundaki yasa değişikliklerinin
hemen tümü, kendi ''reform'' düzenlemeleriyle bile açıkça çelişiyor...
Bu durum, Bakanlıklardaki reform tasarılarını hazırlayan bürokratları da
açmaza düşürürken, bu düzenlemelerin TBMM'ye sunulmasını da sürekli
erteletiyor...
Aynı hazırlıklara katılma olanağı bulabilen kimi uzmanlık çevreleri
ise ''kendilerinden habersiz'' öncelik sağlanan ''reform karşıtı'' yasalar
karşısında ''hükümetle işbirliği'' umutlarını yitirmiş durumdalar...
'Baskın yasalar'...
Reform hazırlıklarını ''engellemeye'' başlayan bu ''baskın yasalar'' arasında,
Cumhurbaşkanı Sezer 'in onaylamadığı ''büyükşehir sınırlarını genişletmeyi''
öngören düzenleme, gündemdeki yerel yönetimler reformunu yok sayıyor...
Benzer şekilde, sadece ''Denizli'' için hazırlanan ve kamuoyunda ''bütünkent''
olarak anılan yasayı da eğer Sezer onaylasaydı; aynı reformlar bu
kentimizde ''geçersiz'' olacaktı...
TBMM'deki görüşmelerde 2004 Mali Bütçe Tasarısı'na eklenen bir
maddeyle; ''iskân izni olmayan yapılara altyapı hizmeti sağlanması'' da
yine reform düzenlemelerindeki ''kaçak yapıları engellemeye'' dönük temel
kuralları daha doğmadan öldürdü...
Bilim dışı sınırlar
Örneğin, 3030 sayılı yasada, büyükşehir belediye sınırlarının
''valilik binasından ölçülen tip mesafelere'' bağlandığı yeni düzenleme,
bu mesafelerin ancak ''bölgesel planlama'' ile belirlenebileceğini öngören
yerel yönetimler tasarısına ''darbe'' niteliğindeydi.
Çünkü planlama ile birlikte büyükşehrin ''etkileme ve etkilenme alanları''
bilimsel verilerle saptanacak; böylece sınırlar da ''kilometreye'' değil ''şehircilik
ilkelerine'' göre belirlenebilecek...
Sezer'in veto ettiği yasada ise büyükşehir belediyelerine yeni sınırları
içinde bile ''metropolitan planlama'' yetkisi yine verilmeyerek, reform bir
yana, şimdikinden daha geri bir uygulama öngörülmüştü...
'Karşı-reform' örneği...
Türkiye'nin birçok kentinde ''bitişik belediyeler kargaşası'' yaşandığı
halde, sadece Denizli için düzenlenen ''bütünleştirme'' yasası da benzer
şekildeki ''planlamayı dışlayan'' anlayışı ile reform yerine ''karşı-reform''
un diğer örneği oldu.
Çünkü, asıl reform tasarısında, il merkezi belediyelerin, komşularını
''yutarak'' değil, onların demokratik konumlarını da gözeten bir ''planlama
bütünselliği'' içinde imar disiplinine bağlanması ilkesi var... Hükümetin
bu ilkeyi de göz ardı ettiği Denizli yasası ise demokratik ''yerinden'' yönetim
yerine, bir tür ''yerel krallık'' yaratacaktı...
Kent suçuna 'hizmet'
TBMM'deki 2004 Bütçe Yasası görüşmelerinde AKP'li milletvekillerince
yasaya eklenen ve ''kaçak yapılara tüm kamu hizmetlerini bağlamayı'' sağlayan
madde ise reformlarla birlikte doğrudan ''AKP programına'' da aykırı... Çünkü,
reform paketinde, yasadışı binalara hizmet götüren ''kamu görevlisinin
bile cezalandırılması'' öngörülüyor... AKP'nin 3 Kasım 2002 seçimlerinden
önce ilan ettiği parti programında da; ''kente karşı suçlar Ceza Yasası'na
alınacak'' sözü vardı...
Şimdi ise aynı kent suçlarını cezalandırma yerine ''ödüllendirici''
yasaları devreye sokan AKP'nin bu tutumundaki temel nedeni ise ''seçmen tabanı''
oluşturuyor...
Çünkü, özellikle büyük kentlerimizdeki yüzde 70'lere varan kaçak yapılaşmayla
imar rantlarını sağlayanların da ''en güvenilir'' partisi AKP... Hükümet
ise bu niteliğiyle, sadece 1950 sonrasındaki ''yağma siyasetinin'' değil, yıllardır
yükselen ''şehirciliğin reddi'' politikalarının da ''en militan iktidarı''
olarak tarihe geçiyor...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|