Yağmalamaya dayalı çıkar örgütlenmesi
Bu derlemede, İstanbul'da 10. yılını dolduran ''İslami'' siyasal çizginin,
kent üzerindeki aynı anlayışla bağlantılı tutum ve uygulamalarından önemli
örnekler sunduk... Dizide yer veremediğimiz daha çok sayıda örnekler de arşivlerimizde
kaldı... Ancak, aktardıklarımız kadarıyla bile, 1994'ten 2004'e ulaşılan
sonuç özetle şudur:
* Kentin en önemli şehircilik rehberi ve sağlıklı gelişme için zorunlu
olan yegâne dayanağı ''metropolitan plan''ı hâlâ yasal ve geçerli olarak
yoktur... Bu nedenle kentin şehircilik ilkelerine göre değil, arsa ve arazi
talanına göre ''gelişmesi''(!) sürmektedir.
* Benzer şekilde başta tarihi yarımada olmak üzere, Beyoğlu, Beykoz, Sarıyer,
Adalar gibi, İstanbul'u ''Dünya Mirası'' yapan bölgelerinde de 1995'teki SİT
kararlarının ''yasal gereği'' olan ve tarihi-kültürel dokunun rantçı imar
tahribatına karşı korunduğu bir kentleşmenin bilimsel ve yasal güvenceleri
sayılan ''Koruma Planları'' hâlâ devrede değildir.
* Buna koşut olarak, başta havzalar olmak üzere, ''taslak planlara bile
aykırı'' ve yasa dışı yapılaşma alanları kenti çevresinden merkezlere
doğru tümüyle kuşatmıştır... Bu alanlardaki ''imar yağmasıyla örgütlenen
dinci siyaset'', İstanbul'un yerel siyasi yönetiminde de belirleyici sayısal
güce ulaşmıştır. Sonuç olarak İstanbul, 28 Mart 2004 seçimlerine
''demokratik beklentilerle'' değil, ''kentin yağmalanmasına dayalı bir çıkar
örgütlenmesinin'' 10 yıllık siyasi birikimleriyle hazırlanmaktadır.. Yaklaşan
''depremini'' de işte bu kent kültürü yoksunu ama ''bol kazançlı''
birikimin ''çürük ve göstermelik kentleşmesiyle'' karşılamaya aday görünmektedir...
Cumhuriyet
|