Kara Bayram...
Kurban Bayramı 'nı yasa çeviren ''rant hırsı'' nın kurbanları Konya'da
enkaz altında kalırken siyaset dünyası da ''yerel seçimler bayramlaşması''
ndaydı...
Parti merkezlerindeki tokalaşmaların ardından kentlerin ''kaçak yapılaşma''
bölgelerine dağılan adaylar, planı, projesi ve ruhsatı ''olmayan'' evleri,
kahveleri dolaşarak halka sordular:
''- Bir eksiğiniz var mı?..''
Daha önce kömürü, bulguru, şekeri çoktan ''armağan'' olarak almış ve
depolamış olan halkın aklına; ''var, imar iznimiz eksik...'' gelmediği
gibi, çoğu adayın gündeminde de, ''bu yasadışı ve kuralsız binalarda
hayatınız tehlikede...'' gibi bir uyarı da zaten yoktu...
Hatta tersine, ''merak etmeyin, seçimden sonra 2B ve diğerleri tamam, işgal
ettiğiniz yerlerin mülk sahibi olacaksınız...'' diyerek dolaştılar...
Derken, ''Konya'da 11 katlı apartman çöktü'' haberi, bu muhabbetin koyulaştığı
kahvenin ve evlerin televizyonlarını kapladı.. Kaçak yapıya ''af'' güvencesiyle
oy isteyen adayların o andaki yüz ifadelerini bilemem... Ancak, suskunluğun
ardından söylediklerini duyar gibiydim;
''- Hırsız müteahhit, görevini yapmayan mühendis!..''
Geleneksel takıyye
Aslında Konya'nın habercisi, sanki Dolapdere 'ydi...
İstanbul 'un tam göbeğindeki bu ''tarihi'' semtte de iki ahşap yapı
''arife'' günü akşamı (31 Ocak 2004) çökmüş, altında kalanlardan 6 kişi
yaşamını yitirmişti...
Önce Ali Müfit Gürtuna , yılların ''takıyyesini'' tekrarladı.. İstanbul
gibi bir kentin belediye başkanı olduğunu unutarak ''rantçıların gerçeği
gizleyen'' geleneksel söylemine sarıldı; ''Koruma Kurulu'ndan yıkım izni çıkmadığı
için...'' (01.02.2004- Cumhuriyet)
Oysa, en azından bir ''rölöve'' (binayı belgeleyen çizim) olmadan, eski
esere ''yıkın'' demenin, aslında ''tarihi yok edin'' anlamına geldiğini bu
''muhafazakâr'' başkan bilmiyor muydu?.. Kültür mirasına karşı bu
''asgari uygarlık kuralını'' bile yerine getirmeyenlerin, ''kurul yıkım
izni vermedi'' demeye hakları var mıydı?..
Dahası, Radikal gibi bu konularda ''bilinçli'' olduğuna inanılan gazetede
bile, aynı Dolapdere haberi; ''Onarımına ve yıkımına izin verilmeyen ahşap
iki bina çöktü...'' diye verildi. (02.02. 2004) Acaba Kurula sormuşlar mıydı;
''onarım için izin istendi mi; yıkım için rölöve hazırladılar mı''
diye... Halka durmadan kömür, şeker, bulgur dağıtan ''iyiliksever''
belediyeciler, acaba neden bu tarihi binanın ''mimari belgelenmesi'' için de
''yoksul sahibine'' yardım elini uzatmadılar?..
Ali Müfit Gürtuna bir yana, sevgili gazeteci dostlarımıza, ''kurul üyelerini
cani göstermekle'' kimlere hizmet ettiklerini acaba nasıl anlatmalı?.. ''Eski
eserin belgelenmeden yıkılmasını istemenin belediyecilik olmadığını'' da
kavrayıp halkı bu konuda aydınlatmaları için bilmem ki ne yapmalı...
Hele, bu denli tehlikeli bir bina karşısında bile; ''ne yapalım, mühürledik,
yine girip oturdular...'' diyebilen bir Beyoğlu Belediye Başkanı'na da; ''zabıtanız
yok muydu?'' diye sormanın asıl gazetecilik olduğunu nasıl öğretmeli?..
'Kara korsanlar'...
1.5 yıldır imar affı yasalarına susarak destek veren, dahası ''imar
yolsuzluklarını etkisiz kılmak'' için de hazırlanan ''Şehircilik Yasası''
taslağının bile bu aflardan ''sonraya'' saklanmasını onaylayan bakanlardan
biri, kendi durumunu görmeden, Konya'daki enkaza bakıp bağırıyor; ''İnsanlar,
menfaat için insanları kurban ediyor...'' (Hürriyet-04. 02.2004)
Asıl sizler; ''siyasi menfaat'' için işte bu sonuçları hazırlayan
''imar menfaatlarının'' koruyucusu ve hatta ''yasa koyucusu'' olmadınız mı?..
2004 yılının Kurban Bayramı; ''imar tarihinin kara bayramı'' oldu... Bu
sonucu yaratan politikaların kahramanları ve yasadışı yapılaşma alanlarında
''imar affı'' sözü de vererek bayramlaşan yerel yönetim adayları da aynı
tarihin belki de ''kara korsanları'' oluyorlar...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|