reklam

12 Şubat 2004 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

'Bakû Geceleri' kararmasın

Apşoron Yarımadası'nın güneyindeki geniş körfezi kucaklayan Bakû. Kentin hemen tüm tarihsel mekânlarında, kültür ve sanat 'emektarlarının' da heykelleri var.

Azeriler için Bakû sadece bir başkent değil, bir ''ulusal sevgili'' dir...

Dünyada hiçbir kent için Bakû kadar kadar çok şiir yazılmamış, Bakû kadar çok şarkı bestelenmemiştir... Bu aşk şarkılarından birinde, örneğin ''Bakû geceleri'' için şunlar söylenir;

Hoş etirli yaza benzer,

Yüz nağmeli saza benzer,

Gara gözlü gıza benzer,

Bizim Baki geceleri...

Azeriler, işte böylesine bir ''kara sevdayla'' yaşadıkları Bakû'yu, öteden beri güller, çiçekler içinde korudular; mimarisine ve peyzajına gözleri gibi baktılar...

Kentin tarihsel kimliğini gözeten bir imar anlayışı da bu duyarlılıkla beslendiği için UNESCO'nun ''Dünya Mirası'' listesinde yer aldı... Özellikle ''İçerişehir'' denilen ve 12. yüzyılda burayı ''başkentleri'' yaparak da bezeyen ''Şirvanşahlar'' dönemi anıtsal yapıları ile ortaçağdan kalma eski kent dokusunu ''sur içinde'' barındıran kesimi, yine UNESCO'nun ''insanlık adına da korunması gerekir'' kararının başlıca gerekçesiydi...

'Kültür kentine' yakışmayan
Ne var ki Bakû, onca derin sevgiye ve onca koruma kararlarına rağmen, tıpkı İstanbul gibi, son yıllardaki ''kentsel tahribat'' nedeniyle, Dünya Mirası listesinden ''risk altındaki miras'' grubuna aktarılmak üzere...

Yani, UNESCO sözcülerinin bir süredir İstanbul için de dile getirdikleri; ''insanlığa ait ortak değerlerini korumayan'' yönetimleri de evrensel kültür adına sorgulayan bir ''kara liste'' ye...

Eğer bu aktarma olursa, Afganistan'daki Buda heykellerini kıran Taleban'la Azeriler ''aynı grupta'' olacaklar... Benzer durum, İstanbul için karar alındığında da bizim başımıza gelecek...

Oysa Türkiye, böylesi bir ''çağdışılığı'' nasıl hak etmiyorsa, Azerilerle Taleban arasındaki ''kültür ve yaşam farkı'' da aynı listede yer almaları olasılığıyla bile taban tabana çelişiyor...

Çünkü Bakû, Batılı petrol şirketlerinden miras 17. ve 18. yüzyıl ''klasik Avrupa mimarisini'' de barındıran ve sokaklarından caddelerine, bina cephelerinden meydanlarına kadar sayısız ''heykellerle'' donatılmış muhteşem kent güzelliğiyle birlikte, çok sayıdaki tiyatroları, konser salonları, sinemaları, galerileri, müziğin her dalında konservatuvarları ve çocuklardan yaşlılara ''yaradıcılık'' okullarıyla da sadece Azerbaycan'ın değil, tüm Kafkasya'nın her açıdan kültür başkenti...

O kadar ki kentin her köşesini sarmalayan bu sanatsal dünyayı yaşamak için, Bakû'nun ''küçe'' lerinde (sokak) dolaşmanız ya da ''Göğ Hezer'' in (Mavi Hazar) kıyısında en sevdiğinizi düşünmeniz bile yeterlidir... Kentin soluğuna karışan bir ''segah'' ya da bir ''mahnı'' sizin de kulağınıza çalınır ve orada sadece ''kendilerine'' konser veren Azerilerin duygularına ortak olursunuz; güzellikleri birlikte düşlersiniz...

İşte, böylesine ''hümanist'' bir toplumla kimliğini ve misyonunu bulan bir başkentin, kendisini ''Bakû'' yapan tarihsel mirasına karşı ''Taleban'ı çağrıştıracak'' düzeyde duyarsız ve yanlış tutumlar içinde olması ise asla kabul edilebilir bir durum değil...

Duyarsızlığın 'önderleri'
Bakû'da, UNESCO'nun bu ''uyarısına'' neden olan olumsuz gelişmeler iki yönlü.

Birincisi, hiç gizlemeye gerek yok, ''bizimkilerden'' , yani ''Türkiyeli yatırımcılardan'' da kaynaklanıyor... Yıllardır bizim kentlerimize, tarihsel peyzajlarını ezen ve kimliklerini göz ardı eden ''yüksek rant yapılarıyla'' çullanan bu kesimler, Bakû'da yaptıkları "teze tikintiler" de de (yeni inşaat) benzer örnekleri yaratmaya başladılar...

Artık, ''Şehitler Hıyabanı'' na çıkıp, Apşaron Yarımadası güneyindeki geniş körfezi sarmalayarak ''Hazar'la öpüşen'' Bakû'ya baktığınızda, o güzelim 18. yüzyıl kent silüetini ''hırpalayarak'' yükselen bu yapıların hızla çoğaldığını görüyorsunuz... Belediyenin bunlara imar izni vermesinde ise Azerbaycan'la ''iki devlet, tek milletiz'' söyleminin getirdiği ''kayırmanın'' etkili olduğunu herkes biliyor...

Tarihi dokuya karşı ''korumayı dışlayan'' bu tutumun ikinci önemli alanı ise ''İçeri Şehir'' ... Daha doğrusu, başta Şirvanşahlar Sarayı ve sur duvarları olmak üzere, ünlü ''Kız Kalesi'' ile sayıları 530'u bulan tescilli tarihi yapılardan oluşan ''eski Bakû'' ...

Bu SİT alanına sur kapılarından girdiğinizde, eski ve görmüş, geçirmiş mekânlarda; ''garmon, kemençe, klarnet, nagara (koltuk davulu) ve tar'' eşliğinde ''mugamat'' lar söyleyen Bakûlu sanatçılardan Azeri müziğinin en zengin ve otantik nağmeleriyle de birlikte olursunuz... Ancak bu mekânlardaki yıpranmanın yanı sıra özellikle ''özgünlüğü gözetmeyen restorasyonlar'' ın yarattığı bozulmalar, UNESCO'nun uyarıları için yetiyor...

UNESCO'nun 'durum' raporu
Nitekim, 2003'ün Nisan ayında Bakû'daki ''durumu'' saptamakla görevlendirilen David Michelmore 'un raporu, bu konudaki örnekleri en ayrıtılı bilgilere kadar içermekte...

Rapora göre, Dünya Bankası'nın da desteğiyle süren Şirvanşahlar Sarayı restorasyonunun, doğru bir projeye kavuşturulması ve uzman kadro desteği sağlanıncaya kadar durdurulması gerekiyor... Benzer şekilde, ''uygunsuz'' imar koşulları ve ''uyumsuz'' mimariyle gerçekleştirilen tüm yeni yapılanmanın da hemen ''yasaklanması'' sağlanamazsa, tarihi dokunun kimlik etkileri kalmayacak...

Bunlara örnek olarak ''arkeolojiyi dikkate almayan yeraltı otopark inşaatlarını'' da gösteren Michelmore, raporunda, özellikle ''eskiyi yıkarak yeni ve daha yüksek yapı inşa edilmesine'' de değiniyor...

Bütün bu saptamalar karşısında da UNESCO, tıpkı İstanbul gibi Bakû'yu yönetenleri de artık uyarıyor; ''Evrensel mirası koruma sözünüzü unutmuş görünüyorsunuz...''

Azeriler işte bu ''yok edici'' süreci durdurmak için eğer ciddi önlemler almazlarsa, yine o ''Baki Geceleri'' şarkısındaki şu sözleri de belki artık söyleyemez olacaklar;

''Sohbetini şirin şirin,

dinler goşa güzellerin,

sırdaşıdır sevenlerin,

Bizim Baki geceleri...''

Yazık değil mi o ''goşa'' (çift) güzellerin sadece Bakû'yla paylaştıkları o dünyalar kuran ''sır'' larına?..
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Şubat 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET


Fotoğraf: Maurizio Marcato

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Massimiliano Fuksas 
17 Şubat 2004 Saat: 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


BETONART'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz