THBB Konya'da Yıkılan Binanın
Beton Test Raporunu Açıkladı
Fotoğraflar:Arkitera
Türkiye Hazır Beton Birliği 11 Şubat 2004
tarihinde Hyatt Regency otelinde Konya' da yıkılan Zümrüt Apartmanı'yla
ilgili beton test raporunu ve önerilerini açıklayan bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya, Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Gürdal,
THBB Genel Sekreteri Ferruh Karakule, İTÜ İnşaat Fakültesi Yapı
Malzemeleri Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof.Dr.Hulusi Özdal, Yıldız
Teknik Üniversitesi Yapı Malzemeleri Ana Bilim dalı öğretim üyelerinden
Prof.Dr.Fevziye Aköz ve çok sayıda medya mensubu katıldı. Hakan Gürdal Zümrüt
Apartmanı özelinde, Türkiye'deki kontrolsüz yapılaşmanın sebeplerini
genel olarak irdeleyen bir açıklama yaptı. Bu durumun önüne geçilmesi için
alınacak önlemleri ve ülkedeki mevcut durum üzerine önerdileri çözümleri
dile getirdiği konuşmasında; elle beton dökülmesinin yasalar aracılığla
önüne geçilmesi, yapılarda minumum beton sınıfı olarak C30 kullanılması
ve hazır beton seçerken THBB üyesi olan, KGS (Kalite Güvence Sistemi)
Belgeli olmasına özen gösterilmesi noktalarını özellikle vurguladı.
Zümrüt Apartmanı'nın yıkılmasını kolaylaştıran sebeplerin en önemlisinin
yapının elle üretilen betonlarla yapılması olduğunu söyleyen Gürdal,
binanın inşaasında projenin öngördüğü dayanım sınıfında beton elde
edilemediğini açıklarken, elle karılan beton, taşıyıcı sistemin değişik
yerlerinin farklı kalitelerde betonlarla yapılmasına neden olduğu ve bir
zincirin en zayıf halkasından kopması gibi bu farklı dağılımdan ötürü
binanın zayıf yerlerinden yıkılmış olduğunu öne sürdü.
Gürdal, Zümrüt apartmanında elle karılarak hazırlanmış beton yerine
hazır beton kullanılmış olsaydı büyük ihtimalle binanın çökmeyebiliceğini
çünkü bu zamana kadar yapılan araştırmalarda elle üretilen betonların
dayanımları olması gerekenden birkaç kat daha düşük olduğunu, hatta bir
beton sınıfına dahi giremediğini ve kalitesinin homojen bir şekilde dağılmadığını
açıkladı. Elde edilebilen mukavemetler C6 ile C10 arasında değişmekte iken
Deprem Yönetmeliği'ne göre yapıda kullanılacak en düşük sınıf betonun
C20 olmasının gerektiğini vurgulayan Gürdal, bu mevzuata göre kişi ya da
kurum hiçbir inşaatçının, inşaa ettiği yapının taşıyıcı sisteminde
kullanmak üzere elle ya da "betonyer" makinasıyla beton hazırlamamasının
gerekliliğinin özellikle altını çizdi.
THBB'nin hazırladığı rapora göre; Konya'daki enkazdan alınmaya çalışılan
beton numunelerinin test edilemeyecek şekilde unufak olduğu görülmüş.
Aramalar sonucunda tesadüfen oluşmuş daha yüksek dayanımlı elemanlardan alınan
numuneler göstermiş ki betonun karakteristik dayanımı C10. Numune alınamayan
düşük dayanımlar da değerlendirildiğinde ise C8 civarında olduğu
belirlenmiş.
Bilimsel verilerin sağlam binaların daha uygun maliyetle inşa edildiğini
gösterdiği araştırma sonucunda 11 katlı bir binada C14 yerine C35 gibi yüksek
sınıf bir beton kullanıldığında, kaba yapı maliyetleri artmadığı,
aksine maliyetlerde % 4 ila 6 arasında tasarruflar sağlandığı ortaya çıkmış.
Konya'daki duruma bakıldığında dökülen betonların yarısının elle üretilen
beton olduğu, kullanılan hazır beton sınıflarının da Türkiye ortalamalarının
altında, % 30'u C20 ve üzeri, % 70'i ise alt sınıflarda beton olduğu
saptanmış. Hazır beton kullananılanların pek azında C20, kalanlarda ise çoğunlukla
C18 ve altı sınıflarda beton kullanıldığı Zümrüt Apartmanının yapımına
başlanan yıllarda Konya'da hazır beton üretimi bulunduğu ortaya çıkarılmış.
Türkiye'nin geneli ile gelişmiş
ülkelerdeki durum karşılaştırıldığında, C30 ve üstü beton kullanımı
ABD'de %40, İngiltere' de %70, Almanya'da % 83 iken Türkiye'de sadece % 6 olduğu
sonucuna ulaşılmış. Beton üretiminin % 25'inin elle yapıldığı Türkiye'de,
beton sınıflarının 1996 yılında toplam % 10.4 olan C20 ve üstü beton üretiminin
2002 yılında %73'e yükseldiğini açıklayan Gürdal, bu durumun, yapıların
kendiliğinden yıkıldığı ve sürekli deprem riski altında bulunan ülke için
yeterli olmadığını ifade ediyor.
Konuşmasının sonunda THBB olarak, vatandaşlara, müteahhitler, mühendisler
ve mimarlara, belediyelere ve devlete büyük görevler düştüğünü düşündüklerini
söyleyen Gürdal Önerileri şu şekilde sıralıyor:
Vatandaşımıza düşen görevler:
Artık halkımız da önemli görevlerden birinin kendisine düştüğünü
unutmamalıdır. Bundan sonra daha çok sorgulayıcı olunmalı, oturduğumuz
veya oturacağımız konutların taşıyıcı sistemleri ve deprem güvenlikleri
hakkında bilgi sahibi olunmaya çalışılmalıdır. Ev alırken manzarasına,
fayansına değil projesine ve betonuna bakılmalıdır.
Yetkin kuruluşlardan (üniversiteler, inşaat mühendis odaları, vb.) binanın
yapısal güvenliğine yönelik bir bilgi alınmaya çalışılmalıdır. Mevcut
binaların sağlamlaştırılması için maddi ve manevi çaba gösterilmelidir.
Müteahhitler, inşaat mühendisleri ve mimarlara düşen görevler :
İnşaatlarda Kalite Güvence Sistemi (KGS) Belgeli hazır beton kullanmalıdır.
Statik projeler, betonun dayanıklılığı (dürabilite) da göz önüne alınarak
en az C30 sınıfında beton düşünülerek hazırlanmalıdır.
Özellikle binaların taşıyıcı sistemleri teknik bir sorumlunun sürekli gözetimde
inşa edilmelidir.
Betonun yerleştirilmesine ve bakımına özen gösterilmelidir.
Belediyelere düşen görevler:
Belediyelerin teknik kadrolarını mutlaka takviye etmesi gerekmektedir. Küçük
belediyeler ise binalara tek başına inşaat izni vermemelidir. Bu konuda küçük
belediyeler, büyükşehir belediyeleri veya Bayındırlık Bakanlığı ile
birlikte daha yetkin bir denetleme ve planlama yapısı kurulmalıdır.
Ruhsat dosyalarında hazır beton fatura ve irsaliyesi aranmalıdır.
Belediyeler eski binaların güçlendirilmesinde vatandaşa zorluk çıkarmamalıdır.
Bu konudaki mevzuatın bürokratik engelleri kaldırmalı, teşvik edici yöntemler
sunulmalıdır.
Devlete düşen görevler:
Elle betonun kullanılmasına artık göz yumulmamalıdır; yasalarla
yasaklanmalıdır.
Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte bulunan en düşük
beton sınıfı dayanıklılık da göz önüne alınarak C30'a yükseltilmelidir.
Yapı Denetim Kanunu sürdürülecekse tüm illerde uygulanmalı, Kanun can güvenliği
konusunda binaların en önemli kısmı olan sadece taşıyıcı sistemleri
kapsamalıdir. Yapı denetimi sistemi, mutlaka sigorta sistemiyle de
denetlenmelidir. Kamu yapıları da kapsama dahil edilmelidir.
Düzgün imar poltikalarıyla kaçak yapılaşmanın önüne geçilmelidir.
Kaliteli toplu konut teşvik edilmelidir.
Vatandaşların mevcut binalarını güçlendirmesi veya yeni konut alması için
kredi olanakları sağlanmalıdır.
Mimar, mühendis, müteahhit, teknisyen, kalfa, vb. herkese yetkinlik koşulu
getirilmelidir.
Onaylanmış kuruluşlar tarafından belgelendirilmemiş yapı malzemesi üretimine
ve kullanımına izin verilmemelidir.
Arkitera - Seda Altınkeser
|