Bursa'nın 'duygulu' müzesi
Tarihi Kentler Birliği 'nin (TKB) 2000 yılındaki kuruluşuna ev sahipliği
yaptıktan sonra, kültür mirasımıza karşı bu ''gönül birliğinin'' yönetim
ve sekretarya hizmetlerini de yürüten Bursa Büyükşehir Belediyesi, aynı önderliğini
taçlandıran bir armağanıyla 1999-2004 yönetim dönemini tamamlıyor.
Başkan Erdoğan Bilenser, tıpkı geçen ay İzmir 'de eski İtfaiye Binası'nda
açılışı yapılan ''Kent Arşivi ve Müzesi'' nde olduğu gibi, Bursa'nın
da binyıllarını bundan böyle ''göze görünür'' kılacak olan Bursa Kent Müzesi
için; ''görev süremizin en anlamlı hizmeti'' demekle kalmıyor ve şunu
ekliyor; ''Artık tüm gelecek kuşaklar, nasıl bir kentin hemşerisi olduklarını
bizden çok daha ileri bir bilinç içinde öğrenerek Bursa'yı daha kimlikli
bir gelişmeye yöneltecekler...''
Yok oluşa direnenler
Evet... Bursa da diğer tüm kentlerimiz gibi, ''kimlikli'' gelişemedi...
Gerçi Osmanlı 'nın bu anıtsal başkentinde, tarihle tanışıklığı sürekli
diri tutacak mimarlık ve kent mirası her şeye rağmen en önemli örnekleriyle
korunabildi... Ahmet Hamdi Tanpınar 'ın ünlü ''Bursa'da Zaman'' seslenişinden
etkilenebilmek için gerekli o eski ve duygu yüklü mekânlar, bugün de sevdalılara
ilham vermeyi sürdürüyor...
Ama, hemen tüm kentlerimizi geçmişinden kopartan şu körolası
''apartmanlaşma'' ile bu yok edici salgının kendine ''kent içi rant arsası''
bulabilmesi için eski evleri ve sivil mimariyi adeta kıyıma uğratan
''modern'' (!) imarcılar yüzünden, Bursa da son on yıllarını büyük
tahribatla yaşadı...
Bu nedenle, anıtsal ve dini yapıların beslediği ''ruhani'' etkiyi, geçmişin
yaşam ve toplumsal kültür kazanımlarıyla da buluşturup ''insani'' Bursa
kimliğini güçlendirecek ''sivil bellek değerleri'' azaldıkça azaldılar.
Onları önemsemeyenlerin diktikleri yeni binaların, hatta kimi yeni yolların
altında kaldılar.
Sevgililer Günü'ydü..
Bursa Kent Müzesi, işte sadece böylesi bir sürecin ''unutturduğu'' tarih kültürünü
yeniden anımsatmakla yetinmeyen, bundan sonra da aynı yok oluşun artık yaşanmaması
için ''kent ve yaşam sevgisini'' herkeste canlandıracak bir armağan...
Üstelik, eğer o gün, yani geçen cumartesi, ''kar'' engeli olmasaydı, törensel
açılışı da ''14 Şubat Sevgililer Günü'' nde yapılacaktı.. Bursa belki
de bundan böyle ''sevginin'' tarihte nasıl derinlikli kültürler yarattığını
da belgeleyen bir müzeyi; yüreklerinde ''sevgi'' olanların gününde bağrına
basacaktı...
Ne var ki o bembeyaz ''kar'' , dengelerini yine tarihi unutarak yitirmiş bir
kentsel yığılmayı cezalandırırcasına yaşamı ''karartınca'' , böylesine
anlamlı bir kucaklaşmayı bile sanki ''istemeyen'' inatçı tavrıyla Bursa'yı
teslim aldı... Kent Müzesi'nin resmi açılışı da 21 Şubat 2004 tarihine
ertelendi...
Müzenin binası aslında başlı başına ''müze'' değerinde bir yapıt...
Kent merkezindeki ''Tarihi Adliye Binası'' restore edilerek bu işlevle donatıldı...
Bursa'ya Türkiye Cumhuriyeti 'nin ilk mimari katkılarından olan ve 1926'da
Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından yapılan görkemli ama zarif bina, 2000 yılına
dek adliye olarak kullanılırken ''adaletin'' de simgesiydi... Bundan böyle
ise bir bakıma aynı adaleti de yaratan uygarlık birikimlerinin simgesi
olacak...
Adliye bu binayı terk ettiğinde, önce ''Hâkimevi'' olması benimsenmişti.
Yani, Bursa'daki hâkimler, daha önce ''adalet dağıttıkları'' mekânlarda,
artık belki de ''stres atacaklar'' dı...
Ne var ki buna elbette hakları olsa bile, böylesi bir bina için asıl
''adaletli'' olanın, yine tüm kente ait kültürel içerikli bir kamusal
hizmeti üstlenmesi olduğunu hâkimler de kabul edince, Büyükşehir
Belediyesi onlar için yeni bir Hâkimevi projesi gündeme getirdi; Tarihi
Adliye Binası'nın ise valiliğin de desteklediği bir proje olarak Bursa Kent
Müzesi'ne dönüştürülmesine karar verildi.
Restorasyonu ve müze olarak düzenlenmesi yaklaşık 3.5 trilyon liraya mal
olan ve bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak açılışa hazır duruma
getirilen müzenin mimari proje sorumlusu Naim Arnas... Yöneticiliğini ise
Bursa Araştırmaları Vakfı Genel Sekreteri Ahmet Erdönmez üstlendi. Başkan
Erdoğan Bilenser, binanın yanı başındaki aynı tarihsel dönemin mimarisini
taşıyan Defterdarlık Binası 'nın da bu işleve paralel bir sanat galerisi bütünselliğiyle
değerlendirilmesini hedeflediklerini belirtiyor. Her iki binanın ''uyumlu komşuluğunu''
gören herkes de bu niyetin mutlaka gerçekleşmesi gerektiğine inanıyor.
'Gezerken yaşamak'
Kent Müzesi'nde ise binlerce yıllık Bursa yerleşiminin, antik çağdan
Osmanlı'ya kadar bilinebilen tüm belgelerine ulaşmak mümkün olduğu gibi,
Osmanlı dönemi de dahil hemen tüm çağlara ait ''kentsel mekân ve yaşam''
örneklerinden canlandırmalar, insanı adeta bir ''zaman koridoru'' içine alıyor.
Toplantı salonları, kütüphanesi, okuma odaları ve hatta kafeteryasıyla
da sadece ''gezilen'' değil, ''yaşanarak kullanılan'' bir müze hizmeti
sunuyor.
Bilgisayar donanımlı ve elektronik ortamdaki arşiv ve bilgilenme
hizmetleriyle de bir anlamda ''tarih ve kültür için halk okulu'' işlevi
kazandırılan müzede dolaşırken, bugün ne yazık ki saraylarını bile sözde
çağdaş yapıların altında bıraktığımız ilk Osmanlı padişahlarıyla
karşılaşmanız mümkün... Yine ünlü Bursalılarla birlikte örneğin Zeki
Müren 'e de işte o ''tarih koridorunda'' rastlayabilir, ''bir demet yasemen''
sunabilirsiniz.
Onlar ise size sadece susarak bakacaklar; ama artık siz susmayacak ve müzeden
çıkar çıkmaz sesinizi yükselteceksiniz;
''- Yeter artık bu tarih ve kültür talanına dayalı kentleşme... En değerli
uygarlık mirasımız, acaba müzelik mi olmalıydı?...''
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|