Bir metropol yönetiminden ne
bekliyoruz?
Metropollerde kültür yönetimi ve bölgesel kalkınma konusunda proje üretim
birimleri kurulmalı ve küresel düzlemde mukayeseli bir yaklaşım
benimsenmeli
Partilerin, büyük şehirlerdeki belediye başkan adaylarını açıklayacakları
son haftaya girmek üzereyiz. Partilerin birbirlerinin aday tercihlerine göre
aday belirleyecekleri düşünülürse heyecanın son güne kadar devam edeceği
yüksek ihtimal. 28 Mart yerel seçimleri, yerel yönetimler üzerine tartışmanın
en az yapıldığı yerel seçimlerden biri olarak hatırlanacak herhalde. Bu
yazının amacı yaklaşan yerel seçimler öncesinde yerel yönetimler üzerine
yapılan tartışmalara kültür politikası ekseninde katkıda bulunmaktır.
Metropollerdeki çokkültürlülük nasıl yönetilmelidir? Çağdaş
uygulamalar nelerdir? İstanbul'da çokkültürcü bir kültür politikası nasıl
uygulanabilir? Yerel yönetimler artık geleneksel belediye hizmetleri sunan
birimler olmanın ötesine geçti. Günümüzde yerel yönetimler istihdam, sürdürülebilir
kalkınma, gençlik ve kadın odaklı sosyal projeler, kültür yönetimi gibi
pek çok konulardan sorumlu. Bahsedilen yeni kuşak sorumluluklar, yasalardan türeyen
sorumluluklar değil, çağdaş yaşamın yerel yönetimlere dayattığı
sorumluluk. Yeni zamanlarda merkezi yönetim ile yerel yönetimler, kamu sektörü
ile özel sektör arasındaki sınırlar ve roller artık net değil. Bunlardan
birinde ısrarcı olmak rasyonel bir tercih olmaktan çıktı. Rasyonel olan, tüm
tarafların etkin katılımıyla şekillenen girişimdir. İşte buna yönetişim
deniyor. Yeni "Kamu ve Yerel Yönetim Yasa Tasarısı", bu ihtiyacı
karşılamaya dönük geç kalmış ancak hayati bir girişim. Ekonomik ve
siyasal sorunlara etkin ve katılımcı yaklaşım ilkesi olarak yönetişim, kültür
alanında da gerekli bir ilke. Yerel yönetimler ve yerel yöneticiler artık
iki kaldıraç arasında (yerelleşme ve küreselleşme) mekik demokrasisini
kurabilecek formasyona sahip olmalıdır. Yarışan metropoller arasında
kazanan olmak ancak böylelikle mümkün. 28 Mart 2004 yerel seçimleri bu yönüyle
de çok önemli. Özellikle metropollerde, partiler aday adayları arasında, seçmenler
de adaylar arasında tercih yaparken bu hususları dikkate almalı.
Türkiye'nin en büyük metropolü İstanbul maalesef çokkültürcü bir
yerel yönetim anlayışından uzak. Kastettiğim çokkültürlülüğün resmen
tanınıp, ilgili tarafların aktif katılımıyla (devlet, yerel yönetim,
sivil toplum kuruluşları ve bireyler) bir kültür yönetişiminin hayata geçirildiği
çok yönlü bir çokkültürcü politikanın yokluğu. Çokkültürlülüğü
estetik bir çeşitlilik olarak benimsemek ile çokkültürcü bir kültür yönetimi
sergilemek farklı yönelimler.
Çokkültürcü bir yerel yönetim, kültür hakkı kapsamına giren
etkinliklerle (tiyatro, müzik, eğitim vs.) bireylere asgari kültürel gelişim
ve kentlilik kimliği kazandırırken, bir yandan da bireylerin alt kültürlerini
tanıma, ifade etme ve geliştirme imkanlarını sağlamak için çabalar. Türkiye'deki
kültür politikaları ise bireylerin ne alt kültürlerini ne de ulusal kültürlerini
yetkin biçimde öğrenebildiği, farklılıkları zenginlik olarak değil de
tehdit olarak algılayan nesiller yarattı. Kendini tanımayan, evrenseli
kucaklayamayan nesiller... Halbuki, tanımak, tanınmak ve tanıtmak, birbiriyle
etimolojik yakınlığın ötesinde anlamsal bir örgü içindedir. Kendini tanımadan,
kendini tanıtamazsın ve kendin olmadan da tanınamazsın. Kendin olarak
evrensel kültür ırmağına karışabildiğin ölçüde tanınır ve saygın
olabilirsin. Tanıtmak ve tanınmak dünya kültür endüstrisinden pay alabilme
ve bunu maksimize etmenin temel şartı. Kendini tanıdığın ve tanımladığın
müddetçe dış dünya ile entegre olunabilir. Bugün yerel yönetimlerin kültürel
alandaki en önemli fonksiyonu, kendi olmak ve kendin gibi olarak dışa açılabilmek.
Bölgeler Avrupası
Çağdaş metropoller kültürel çeşitliği etkin biçimde yönetebiliyor
ve kültür turizmine dönüştürebiliyorlar. Barselona, Rio bunun önde gelen
örneklerinden. Kültürel çeşitliliğin yönetimi, yarışan metropoller çağında
bu metropollerin öne geçmelerinde etkin bir araçtır. Öne çıkan
metropollerde yerel yönetimlerin otantikliği koruduğu ve başarıyla pazarladığı
görülüyor. Bu amaçla geliştirdikleri projelere AB, UNESCO ve diğer kuruluşlardan
fonlar tedarik ederek bu projelerin ülkeye maliyetini en aza indirebiliyorlar.
Türkiye'de de yerel yönetimler kültürel çeşitlilik konusunda duyarlılığı
sağlayacak politika ve projeleri hayata geçirmeli. Bu anlamıyla kültür yönetimi
ekonomik açılımlar da yaratacaktır.
Çokkültürlülüğü ve bunun yönetimi olarak çokkültürcü politika
sadece şehir sınırları itibariyle değil bu kültürlerin uzantısı ya da
otantik (kaynak) mekânları ve birimleri de işin içine katılarak düşünülebilir.
Örneğin Balkanlar. Balkanlar, Osmanlı'nın 500 yıl hükümran olduğu bir coğrafya.
Osmanlı dönemindeki pek çok eser ve yaşam tarzı halen varlığını sürdürüyor.
Balkan coğrafyasındaki kültürel ve ekonomik benzerlikler had safhada.
Balkanlar ve İstanbul bir bütün olarak düşünülerek yeni bir kültürel coğrafya
tahayyül edilebilir ve buna dönük projeler üretilebilir. Örneğin ortak bir
turizm paketi yaratılabilir. Bu ülkeler rakiplerimiz değil ortaklarımız
olabilirler. Böylesi bir kültür yönetimi ülke içindeki kültürler için
de geçerlidir. Örneğin, İstanbul'un çokkültürlü mirasının parçaları
olan pek çok dinsel ya da etnik kültürlerin kökeni Anadolu. Bu insanlar kültürlerine
ilişkin pek çok motifi Anadolu'da bıraktı. Bu tür kültürel
zenginliklerden, İstanbul ile Anadolu'yu yoğun biçimde eklemleyecek yeni kültür
turizmi projeleri yaratılabilir. Yerel yönetimler, bu konuda sivil toplum örgütleri
ve kültür tüketicileri arasında düzenleyici rolü oynayarak "Bölgesel
Kültür Havzaları" oluşturmalı. Bu yaklaşım artan bölgeler arası
kopuşu da önlenleyecektir.
İstanbul için yaptığımız çıkarımlar diğer büyük şehirler için
de geçerli. Metropollerde kültür yönetimi ve bölgesel kalkınma konusunda
proje üretim birimleri kurulmalı ve küresel düzlemde mukayeseli bir yaklaşım
benimsenmeli. AB üyeliğiyle kültür alanında da 'Bölgeler Avrupası'
fikrinden faydalanabileceğiz. Bu konuda eğitimli insan gücüne ihtiyaç
olacaktır. İstanbul bu konuda gerek Türkiye'deki gerekse Orta ve Doğu
Avrupa'daki pek çok yerel yönetime liderlik edebilecek potansiyele sahip.
Radikal - Ersin Erkan, Yeditepe Üni., Öğretim
Gör.
|