'Kentlerin
Unutulduğu' Bir Seçim...
Partilerin adaylarını belirleme süreleri bitti ve ''yerel seçim'' süreci
asıl şimdi başladı.
''Asıl'' diyorum; çünkü bu seçimler ülkemizi değil, ''yereldeki günlük
yaşantımıza'' etki eden ve geleceğe dönük beklentilerimize yön veren tüm
''insan yerleşimlerini'' yönetecek kadroları belirleyecek.
Yani bir anlamda, bizi ''biz'' yapan, bizi ''insan'' yapan sayısız anılarımızın,
hüzünlerimizin ve sevinçlerimizin tanığı olan; mutlu ya da kederli olduğumuz
mekânları, hatta şiirleri ve şarkıları barındıran ''kentlerimizi''
emanet edeceğimiz ''insanları'' seçeceğiz...
Nitekim, bundan önceki tüm yerel seçimlerde, kimi adaylar partilerinin oy
oranlarından çok daha fazla halk desteğiyle kazandılar... Çünkü, ''kent''
için partinin söylediği değil, o adayın verdiği ''insanca güven'' ,
kentlilerin de tercihini belirledi...
'Cüdamların' seçimi
Ne var ki bu yerel seçimlerde belki de ilk kez, kentlerin birer ''insan yerleşimi''
olduğu, buraları yöneteceklerin de ''insan'' olarak buna uygun olmaları
gerektiği adeta unutulmuş durumda...
O kadar ki adaylar arasında; daha önce ''kente karşı suç'' larıyla ünlü
olanlar bile var...
Aralarındaki kimi ''istisnalar'' dışında, bu iç karartıcı tablo, nedir
böyle?..
Sadece ağızlarıyla sürekli sırıtan, ama yüzleriyle herkesi ağlatan,
sayısız takım elbiseli ve çok ciddi görüntülü adam, adam, adam...
Sevgili İlhan Selçuk 'un dediği gibi, aslında insan kılığında bir yığın
''cüdam'' ...
Peki bu neden böyle derseniz; baş sorumluları da bence AKP'yi ve CHP'yi yönetenler...
Biri iktidarını güçlendirmek, öbürü de muhalefette bile güçsüzleşen
konumundan kurtulabilmek için çoğu yerde ''kentleri unuttular'' ... Adeta ve
sadece, ''kendi siyasi varlıklarını'' öne çıkardıkları bir ''stratejik
ortaklık'' içinde gibiler...
Amaçları 'varlıkları'
İktidar partisinin temel amacı, öncelikle ''siyasi gücünü'' daha da arttıracak
bir genel oy oranıyla yine kentlerden önce ''anayasayı'' kendine benzetecek
bir ağırlığa kavuşmak...
Ana muhalefet partisi de adaylarını belirlerken birçok yerde kentleri en
iyi kadrolarla yönetmeyi değil, sanki bir şekilde bu seçimi ''atlatmayı''
hedeflemiş görünüyor... Genel oy oranını azaltmayacak, böylece yine
kentlerden önce ''liderini'' kurtarmayı sağlayacak bir sonuca kavuşmak da
CHP'nin seçim stratejisi gibi...
Oysa kentler kent olmaktan çıkarsa demokrasi de asıl o zaman kaybeder,
sosyal demokrasi de...
Nitekim şu şeriat ve tarikat demokrasisi de işte o çarpık ve yasadışı
kentleşmenin ürünü değil midir?..
'Şefkat' yoksunları
Demokrasi tarihimizin belki de hiçbir seçiminde, şu güzelim ve bir o kadar
da artık ilgi ve şefkat bekleyen yıpranmış kentlerimiz, adaylar açısından
bu denli ''örselenmemiş'' , bu denli gözden çıkarılmamıştı...
Hani AKP için kent demek ve kentli olmak demek, ''bedevi değil beledi
olmak'' demekti?.. İktidarın sayısız yerel yönetim adayı, o uçsuz bucaksız
çöllere bile hiç değilse insan umudunu taşıyan ''bedevi'' kadar bile değiller...
Gözleri feldir fecir, yağmalanacak arazi peşindeler...
Hani CHP için de kent demek ve kentli olmak demek; ''demokrat, hoşgörülü
ve katılımcı'' olmak demekti?.. CHP adayları arasında da bu erdemleri
sadece ''benim fikrime katılanla ortak iş yaparım'' şeklinde anlayanlar, ne
yazık ki azınlıkta değiller...
'Bir avuç' umut...
Ben en çok, işte böylesi bir ''karabasana'' dönmüş siyaset dünyasında,
yine de ''kentleri, sevdaları ve yaşamları için'' çırpınarak yerel yönetimlerde
görev almaya çalışan bir avuç duyarlı dostları düşünüyorum...
Sadece ''onların hayalleri'' için de ÇED Köşesi'ni 28 Mart'a kadar
onlara ayıracağım... Hangi partiden olurlarsa olsunlar... Yeter ki ''insan
yerleşimlerine'' hizmet edecek bir sevgiyi, yüreklerinde saklı tutsunlar...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|