Rüşvetten İmar Mevzuatına...
Bilindiği üzere, çok yakınlarda, ''Konya-Selçuklu'' kasabasında, on bir
katlı ''Zümrüt'' Apartmanı, -en kalitesiz inşaat malzemesi kullanılması
sonucu- kendiliğinden çöktü ve o apartmanda oturan 92 vatandaşımız hayatını
kaybetti. Bir o kadar kişi de yaralandı. Yıkıntı kaldırma işi günlerce sürdü.
Apartmanın çöküşünün hemen arkasından, başta Başbakan olmak üzere,
herkes kendini gösterdi, vaatlerde bulunuldu.
Hatırlanacağı üzere, 17 Ağustos 1999 gecesi, başta ''Yalova'' olmak üzere,
''Marmara'' bölgesinde meydana gelen deprem sonunda, on beş bini aşkın
vatandaşımız hayatını kaybederken seksen beş bin vatandaşımız da
yaralanmış idi. O depremde, Veli Göçer adlı bir inşaat müteahhidinin
Yalova'da -en kalitesiz malzeme ve işçilikle yaptığı- binaların yıkılması
sonucu, 168 vatandaşımızı kaybetmiştik. Ne acı bir tesadüf ki, Veli Göçer
aleyhine Yalova Asliye Ceza Mahkemesi'nde, ''Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu
ölüme sebebiyet suçu'' nedeniyle açılan ceza davası, adı geçen müteahhidin
''can güvenliği'' nedeniyle Konya'ya nakledilmiş, fakat şu anda dahi bu
nakledilen ceza davası, henüz bir sonuca bağlanmamış bulunmaktadır.
Keza, hatırlanacağı üzere, Bingöl depreminde de -bölge yatılı
okulunun yıkılması sonucu- sekseni aşkın, yoksul aile çocuklarından oluşan
vatan evladını kaybetmiştik, nedeni yine, ''kalitesiz malzeme'' kullanmak
idi, o zaman da yine bütün siyasiler, tıpkı Konya-Selçuklu Zümrüt
Apartmanı'nın çöküşünde olduğu gibi ''...bu çöküşte ilgisi olan
herkes, en kısa bir süre içerisinde layık oldukları en ağır cezalara çarptırılacaklardır,
bundan hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın..'' mealinde konuşmalar yapmışlardı
ve yıkılan bina bir kamu binası, yani bir ''köy bölge okulu'' idi. Böyle
''çürük'' bir okulun yapılmasına göz yuman ''fenni kontrol mühendisi''
ile böyle çürük bir binaya ''oturma izni'' veren belediye ''fen işleri'' görevlilerine,
bugüne kadar ne gibi bir ceza verildi?.. Elbette bir ceza verilmedi, çünkü,
4383 sayılı kanunla ''kamu görevlilerine'' tanınmış olan ''dokunulmazlık
zırhı'', halen kaldırılmamış bulunmaktadır. Hatta, kamu binaları, şu
anda bile ''Yapı Denetim Kanunu'' kapsamına alınmamış bulunmaktadır.
Türkiye'de 20-30 yıldan bu yana ''kat karşılığı inşaat'' sözleşmesi
ile yapılan inşaatların müteahhitleri ile kendi adlarına inşaat yapan başka
müteahhitler, gerek malzeme ve gerekse işçilikten çalarak yaptıkları inşaatlar
için (yap-sat-kaç) ilkesi ile hareket etmektedirler. Halk arasında söylentiye
göre nasıl olsa bu ''çürük-çarık'' inşaatlar için ''bahşiş-rüşvet''
karşılığı, belediye fen heyetinden ''iskân ruhsatı'' alma olanağına
sahipler. Hatırlanacağı üzere, geçmiş yıllarda bir başbakan, ''...benim
memurum işini bilir!..'' demek suretiyle bu ahlakdışı ve bürokrasinin
''ezeli ve ebedi illet ve zilleti olan rüşveti'' yaygınlaştırmış ve
hatta, o gün bugündür, Türkiye'de ''rüşvet'' kurumsallaşmış bulunmaktadır.
Devletin görevi, ''rüşvet alınmasını'' teşvik etmek değil, tersine önlemektir.
Bütün bir yargı camiasını, ''rüşvet'' töhmeti altında bırakmak son
derece yanlış ve ayıptır.
Yazılı basında da zaman zaman yer aldığı üzere Türkiye'de, Kuran
kursu hocasının, kendi öğrencisinin ırzına geçtiği ya da bir cami imamının,
kendi meslektaşının eşi ile cinsel ilişkide bulunduğu doğrultusunda
haberler yer almaktadır. Biz şimdi, bu haberleri dikkate alarak bütün Türkiye'deki
''din adamlarının'' hepsinin de ''ırz ve namus düşmanı'' olduklarını
ileri sürebilir miyiz?...
Türkiye'de meydana gelen her deprem, afet ve çökme sonunda, hemen olay
yerine koşup giden ve orada ''gerçekdışı'' vaatlerde bulunan bütün
siyasetçilerin, o ''samimiyetsiz ve hatta sahte'' maskelerini yüzlerinden çıkararak
inşaat işleri ile ilgili kamu görevlilerinin aldıkları rüşvetin hesabını
verecek yasa değişikliklerini bir an önce yapmaya davet ediyoruz.
Artık Türkiye'de iyice anlaşılmıştır ki, eksik ve kalitesiz malzeme
ile inşaat yapmaktan kaynaklanan felaketlerin, Borçlar Kanunu'nun
''istisna-yapım'' sözleşmeleri ile ilgili 355-371. maddeleri hükümleri ile
önlemeye imkân bulunmadığı gerçeği karşısında, derhal ''İmar Mevzuatı''
nda gerekli yasal değişikliklerin yapılması zamanı gelip geçmiştir.
Cumhuriyet - İsmail DOĞANAY Emekli Yargıtay
Daire Başkanı
|