İş dünyasının iç mimarı
Birçok ünlünün evini yapan mimar Mustafa Toner, Türkiye'de evinin
dekorasyonuna 15 milyon dolar harcayanların bile olduğunu söylüyor. Zaman
zaman karşılaştığı zevksizliğe de dikkat çekiyor: "Uzakdoğu modası
başlıyor, evler, işe yaramaz yüzlerce objeyle dolduruluyor. Minimalizm başlıyor
bembeyaz, ruhsuz ve konforsuz mekanlar yaratılıyor. Sonra aynı mekanlar
bozulup caf caflı maksimalist hale dönüştürülüyor"
Telefonun öbür ucundaki ses, kararlıydı; "Mustafa Bey, istediğimi
yapabilir misiniz, yapamaz mısınız bana onu söyleyin!" "Hanımefendi,
tabii ki yapabilim. Ama inanın sizi anlamakta güçlük çekiyorum. Bodrum'daki
o muhteşem villanızı, Bizans stilinde dekore etme konusundaki ısrarınıza
mana veremiyorum."
"Para sorun değil biliyorsunuz değil mi? İsterseniz peşin de ödeyebilirim."
"Hanımefendi, mesele para değil, anlatamıyorum galiba. Roma sütunları,
heykeller... İstediğiniz her malzemeyi de getirtebilirim. Ama neden Bizans
mimarisi? Hem de Bodrum'da!.. Bu, coğrafya ile kültürel doku ile ters düşmüyor
mu sizce? Bizanslılar, Bodrum'dan ne zaman geçti?.."
Sosyetenin en tanınmış simalarından biri olan kadın son noktayı koyuyor:
"Vallahi, Bizanslılar geçti mi geçmedi mi bilmiyorum ama Leyla Hanım'ın
Çeşme'deki villasını bu tarzda yaptırmayı düşündüğünü biliyorum.
Erken davranıp, yılın ilk yaz partisini benim vermem lazım... Bodrum'daki
Bizans villamda."
"Bodrum'da Bizans mimarisinde bir ev fikri" karşısında isyan eden
kişi ünlü mimar Mustafa Toner. Son dönemde bu tür taleplerle çok sık karşılaşmaya
başladığını anlatıyor. Bunun nedeni de, Türkiye'de birkaç yıldır
mimari ve iç dekorasyonun bir çılgınlığa dönüşmesi.
Cefi Kamhi, Ömer Dinçkök, Sevil Sabancı, Mehmet Hotiç, İskender Atakan,
Dalya Garih, Filiz Şahenk, Cem Hakko, Ali Karacan, Hülya Avşar gibi iş ve
sanat dünyasının ünlü isimlerinin evlerini yapan Toner, mimarlığın altın
çağını yaşadığı düşünüyor;
"Eskiden para kazanamazdık. Çoğu kimse müteahhitlerle mimarlar arasındaki
farkı bile bilmezdi. Şimdi insanlar evlerine daha önce hiç vermedikleri
kadar önem veriyorlar. Feng Shui, minimalizm, eklektik, pop art trendler
delicesine takip ediliyor. Restoranlar olsun, mağazalar olsun mimarileriyle
fark yaratmaya çalışıyorlar. İki yılda bir kimlik değiştirip, yeniden
tasarlanıyorlar."
Toner, mimarlar ve kendi adına halinden memnun ama bu işin abartıldığı düşüncesini
de saklamıyor.
Mimarlar popstar oldu'
"Türkiye'de dekorasyon ve mimari abartıldı. Avrupa'da restoranlar
mekanlar mimarları ile değil yemekleri, fiyatları ve hizmet kaliteleriyle
rekabet eder. Bir mekanın her yıl yenilenmesi gibi bir durum sözkonusu değildir.
Bizde ise artık önce dekora sonra içeride kim olduğuna bakılıyor. Mimarların
ismi pop starlar gibi anılmaya başlandı" diyen Toner, evlerdeki durumu
ise şöyle anlatıyor.
"Türk insanı zevkli değil. Çok popülarist ve kopyacıyız. Bazen müşterilerimizi
ikna etmekte, doğruları anlatmakta zorlanıyoruz. Çünkü komşusunda gördüğünü
kendi evinde de uygulamak istiyor. Kendi tarzını yaratmak isteyenler de var
tabii ama sayıları hayli az."
Toner'e göre, ev dekorasyonuna gösteriş uğruna milyonlarca dolar harcayan
bir kesim var. "Bursa, Gaziantep gibi illerde böyle evler gördüm. Zevkin
zerresi yok. Abartılı mobilyalar, altın kaplama musluklar, pahalı mermerler
yani sınırsız bir gösteriş merakı."
Toner, varlıklı kesimin ev dekorasyonuna 400 bin ila 2 milyon dolar arasında
paralar harcadığını belirtiyor. Aldığı duyumlara göre evi için 15
milyon dolar harcayanlar bile varmış.
Minimalizm bize uymadı'
Toner, en çok da sabun köpüğü trendlerin peşinde koşan müşterilerinden
şikayetçi. "Bir trend yayılıyor ve herkes bunun peşine düşüyor.
Evlerin hepsi birbirine benzemeye başlıyor. Bir ara country ev modası vardı.
Son bir iki yıldır Uzakdoğu modası var. Bodrum'daki evlerin yüzde doksanı
Bali, Tayland tarzına döndü. Meraklı ve varlıklı bir grup bu trendleri
takip ediyor."
Toner'e göre dekorasyonda en önemli ilke, kişinin evine sahip olduğu kültür
birikimini ve kişiliğini yansıtması. Ama Türkiye'de bunun tam tersi örnekler
yaşanıyor.
"Minimalizm fırtına gibi esti. Bembeyaz, ruhsuz ve konforsuz mekanlar Türk
insanına uymadı. Şimdi bu evleri tam tersi bir şekilde abartılı, caf caflı
yani maksimalist hale dönüştürüyoruz. Bir ara Uzakdoğu modası başladı.
Evler işe yaramaz yüzlerce objeyle tıka basa dolduruldu. Ama kalıcı olamadı.
Bize ait değil çünkü."
Toner, dekorasyonun Türkiye'de anlaşıldığı gibi sadece kanape ve
perdelerden oluşmadığının altını çiziyor ve mutlaka sanatla buluşması
gerektiğini söylüyor. Önemli olan çok para harcamak da değil. Küçük bir
bütçeyle, güzel bir resimle olağanüstü güzellikte evler yaratılabilir.
En önemlisi de komşuların yorumlarından korkmadan, özgün bir tarz
yaratmak.
HSBC bombalandığında yüreğim sızladı
Mustafa Toner, geçen yıl bombalanan HSCB binasının mimarı. Bu binayı
Demirbank'a ait olduğu dönemde, Halit Cıngıllıoğlu ile birlikte çalışarak
ve çok emek vererek inşa etmiş. Bombalandığında ise büyük üzüntü
duymuş. Hala önünden geçemediğini söylüyor."Binayı bir ekip olarak
yaptık. Halit Bey binayı çocuğu gibi hissetmiş ve çok özenmişti ve hiçbir
masraftan kaçınmamamızı istemişti. İnşaatında Türkiye'de tanınmayan,
daha önce kullanılmamış malzemeler kullandık. İki yıla yakın bir süre
geceli gündüzlü çalıştık. İçinde çok değerli heykeller, sanat
eserleri kullandık." diyor.
"Hülya Avşar çok sıkı pazarlık eder'
Gördüğüm en disiplinli ve dakik kişi. Zamanı çok değerli ve programlı
çalışıyor. Beş dakika geç kalacak olsa haber verir. Ne istediğini bilen,
birlikte çalışması çok zevkli bir kadın.
Sarıyer'deki evi, ikinci derecede tarihi eser olduğu için dışını klasik içini
modern dekore ettik. Mobilyalarda klasik ve moderni bir arada kullandık. Kaya
Çilingiroğlu'nun zengin bir resim koleksiyonu var. Bunu yoğun bir şekilde
kullandık. Avşar, en kaliteli malzemeleri kullandı ama parasının değerini
bilen biri. Bir malzemenin yerlisi ve daha ucuzu varsa, onu talep etti. Kimseden
esinlenmedi, kendi tarzını yansıttı evine. Sanıldığı kadar büyük
paralar harcamadı evine, bizimle de sıkı pazarlık yaptı.
'Cefi Kamhi heykel meraklısıdır'
Obje, resim ve heykel meraklısı. Değerli koleksiyonları var. Eşi Yasemin de
öyle. Kamhiler'le iş yapmak çok keyifli. Çünkü sanat eserlerine uygun,
onlarla yarışmayan bir ortam hazırlıyoruz.
'Sevil Sabancı kırmızı düşkünü'
Sevil Sabancı'nın Atlı Köşk'ün yanındaki evini dekore ettik. Sakıp
Bey'in resim koleksiyonundan da faydalandık ama her istediğimizi vermedi.
Sevil Hanım'ın hiç müdahalesi olmadı. Kendisi kırmızı düşkünü.
Zengin hat örnekleriyle sade bir ev oldu.
'Betina Hakko beş yıl uğraştırdı'
Betina Hakko bizi çok uğraştırdı. Evlerinin dekorasyonu tam beş yıl sürdü.
Mutfağın yerini dört defa değiştirdik. Kendisi çok zevkli bir insan ama
aileden karışan çok oldu.
Ayhan Bey'e oturmak kısmet olmadı
Ayhan Şahenk'e çok sevdiği Bayramoğlu'nda, eskiden Kazım Taşkent'in evi
olan villayı yaptık. 60'lı yıllara uygun bir dekorasyon kullandık. Ama içinde
oturmak nasip olmadı. Kızı Filiz Şahenk ilgilenmişti evle. Ama Ayhan Bey
vefat ettikten sonra aileden kimse o eve uğramadı.
'Dalya Garih en zor müşterim'
Dalya Garih, en zor müşterilerimden biri. Florida tarzı bir ev hayal
ediyordu. Bu tarzı çok sevmediğim için uzlaşmakta hayli zorlandık. Yaptıklarımı
sık sık değiştirdi. Rahmetli Üzeyir Bey de yakından ilgilenmişti kızının
eviyle.
Milliyet - Şule Yücebıyık
|