reklam

08 Mart 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Laleli'den Tayyare geçti

Lale şiirinde Orhon Arıburnu, ''Lalelim/ Lalelide oturur/ Laleli lale kokar lalelimden./ Laleliden geçilir/ Lalelimden geçilmez!'' diyor. Beyazıt'la Aksaray arasındaki bu semte neden ''Laleli'' dendiği ise pek bilinmiyor. Varsayımlar Sultan III. Ahmet 'in Lale Devri sırasında burada bir lalezar, yani lale bahçesi olmasında ya da III. Ahmet 'in oğlu III. Mustafa 'nın saltanat döneminde laleli bir çeşme bulunmasında yoğunlaşıyor. Öyle veya böyle III. Mustafa'nın yaptırdığı ve 1763'te tamamlanan ''Laleli Camisi'' ile semtin adı Laleli oluyor.

Beyazıt'tan Aksaray'a doğru inerken hele tam da Laleli durağına gelince göz, çevrede bir lale arıyor.

Beş mimardan bir cami

Lale, birilerinin aklına geldiğinde İstanbul'un çiçeği olarak da anılır.

Nedense kimsenin aklına Laleli'yi lalelerle donatmak gelmiyor.

Lale, narin çiçek... Her mevsim açmaz, doğrudur. Peki, Laleli'ye yol boyu rengârenk taşlardan lale yontuları, figürleri niye konmaz?

Laleli'de herkesin aklı ticarette... Bavullara doldurulacak turist işi deri giysilerde...

Sultan III. Mustafa, Laleli'de bir külliye yaptırmadan önce bölgeyi istimlak ettirmiş... Beş mimarın çizdiği projeler sonunda bir projede karar kılınmış. Caminin mimarı olarak Mehmet Tahir Ağa 'nın adının geçmesine karşılık inşaatı Mimarbaşı Hacı Ahmet Ağa yürütmüş.

Hafriyatı paraya çevirmek

Laleli Camisi, Aksaray'a inen caddeye üstten bakıyor. Caminin altı, bir dizi dükkân...

İnşaata başlandığında temel kazısı sırasında çıkan toprak arabalarla Langa bostanına taşınmış ve burada denizi doldurmak için kullanılmış. Kıyıda yaratılan arazi de Ermenilerle Rumlara satılmış.

III. Mustafa'nın ''uyanık fikirli'' olduğu boşuna söylenmemiş. Hele Turgut Özal o devirde yaşasa III. Mustafa'ya mutlaka sadrazam olurdu! Ancak İstanbul ne olurdu orası bilinmez!

Laleli Camisi, barok stilde lale gibi narin yapısına karşın açıldıktan üç yıl sonra İstanbul'un en büyük depremlerinden birini yaşamış. Atlatmış...

Harikzedegân Apartmanları

İlginçtir, cami tek minareyle açılmış. İkinci minare altı yıl sonra yapılmış.

1782'deki büyük yangını, dükkânları feda ederek atlatmış.

Yangın, İstanbul'un eski kaderi.

Alev, ahşaba işledikten sonra geri kalan ahşap evler için birer kıvılcım yetiyor.

1918'de İstanbul en büyük felaket olan düşmanın işgalini beklerken beklenmedik bir anda bir başka felaket yaşıyor; en büyük yangınlardan biri çıkıyor. Alevler Cibali, Fatih, Altımermer'i yutuyor... Sokaklar canını kurtarmış ama malını mülkünü yitirmiş ''harikzede'' den geçilmiyor. Harik; yangın... Yangınzede...

İstanbul halkının bağışlarıyla yangınzedelerin yani ''harikzedegân'' ın hiç olmazsa bir kısmına başlarını sokacak birer ev yapılması planlanıyor.

Laleli külliyesinin parçalarından Koska Medresesi, 1894 depreminde harap, 1911 yangınında kül olmuş; Laleli Camisi'nin tam karşısındaki arsa boş duruyor. Evkaf Nezareti arsayı veriyor, Manizade Hacı Hüseyin Efendi'nın başkanlığında bir kurul bağışları topluyor ve buraya ''Harikzedegân Apartmanları'' yapılıyor.

Dönemin en ünlü mimarlarından Kemalettin Bey'in altışar katlı dört blok halinde ve toplam 124 daire olarak tasarladığı apartmanların inşaatı 1922'de bittiği zaman Osmanlı da bitmiş oluyor ve Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte bu apartmanlar Türk Hava Kurumu'na devredilip kiraya veriliyor.

Apartman deyip geçmeyin.

Türk Hava Kurumu'ndan ''Tayyare'' adını alan bu apartmanlar, İstanbul'un betonarme iskelet sistemiyle inşa edilen ilk binaları. Aynı zamanda tarihi yarımada, yani sur içinde yapılan ilk apartmanlar. Avrupa'daki gibi banyoda musluğu çevirince suyu akan, odada düğmeyi çevirince elektriği yanan, hatta ve hatta mutfakta kovayı çevirince çöpleri özel bölüme dökülen en modern apartmanlar.

İstanbul'da ilk toplu konut

Herkesin gözü bu apartmanlarda:

Her dairenin ayrı kömürlüğü, herkesin ortak çamaşırlığı varmış...

Terasların üstü kapalıymış...

Bazı daireler üç, bazı daireler beş odalıymış...

Üst katlara avludaki merdivenle çıkılıyormuş; herkes birbirine selam veriyormuş...

İç avluda kat kat balkon varmış; sohbet ediliyormuş...

Altta da dükkânlar varmış; bakkalı manavı evin altındaymış.

Tayyare Apartmanları, İstanbul'da ailelerin kalabalık ya da değil ama bütçesine göre herkesin ahşap ya da kâgir bağımsız evlerde, köşklerde ya da konaklarda yaşadığı sırada ilk toplu konut örneği oluyor.

İyi mi oluyor, kötü mü?

İyi oluyor, modern yaşama geçişi sağlıyor. Kötü oluyor, kullanım ömrünü tamamlayan eski binaların yerini hızla küçük apartmanlar alıyor ve daha sonra İstanbul'da yapılaşma çarpıldıkça çarpılıyor; tarihi evler insafsızca yok ediliyor!

Kaderin cilvesi... Tayyare Apartmanları da kullanım ömrünü tamamladığında değişen yaşam koşullarına göre elden geçirilebilecekken 1980'li yıllarda elden çıkartılıyor ve otel yapılıyor.

Laleli'den ''Tayyare'' gelip geçmiş oluyor...

II. Mustafa görmesin!

III. Mustafa'nın ''Tayyare'' den haberi yok; Laleli Camisi'ndeki türbesinde oğlu Sultan III. Selim'le birlikte yatıyor. Türbe, cadde üzerinde. Türbenin önü otobüs durağı. Türbenin pencereleri tahtayla kapatılmış. Türbenin yanında sebil. Sebil, kiraya verilmiş; bir havayolu şirketi bilet satış bürosu yapmış. Türbenin pencerelerinin kırık dökük tahtalarla kapatıldığı iyi olmuş; III. Mustafa sebilin bu halini görmüyor. Sultanların türbesinin arkasına ''haseki sultanlar'' için başka bir türbe yapılmış; bu küçük türbenin tepesindeki âleme biri bir anten takmış; televizyonu iyi gösteriyor olmalı.

Tarih mi döviz mi?

Laleli...

Bilmem yazmalı mı, tarihe not düşmeli mi?

Laleli, kadın başına Rusya'dan bavul doldurmaya gelip seks ticaretine soyunanların da mekânı oluvermişti bir ara... Polis peşlerine düşmüştü de biraz olsun durulmuştu ortalık.

Laleli...

Varsa yoksa ticaret... Turistler bavullarını doldursun yeter.

Memlekete ''tarih'' değil döviz lazım birader!
Cumhuriyet

 

Mart 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Ben van Berkel 16 Mart 2004 Saat: 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz