Koruma kurulları çamuru bile sit
alanı ilan etmiş
Kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarının
aldığı kararlar birçok ilde alt ve üst yapı çalışmalarını kesintiye uğratıyor.
Kurulların aldığı kararlar sonucu bir yandan temeli atılan yatırımlar
yarım kalırken, diğer yandan da çok sayıda eser bir çivi çakılmasına
bile izin verilmediğinden yıkılıyor veya yakılıyor.
İzmir'in Ödemiş ilçesinde verilen sit kararı ise vatandaşları hayrete
düşürdü. Zeytinlik beldesindeki Gölcük Gölü, yağmur sularının taşıdığı
çamur sebebiyle üçte bir oranında küçüldü ve derinliği 5 metreye düştü.
Bunun üzerine gölün dibindeki çamuru temizlemek için harekete geçen
kaymakamlık sit engeline takıldı. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu, gölü “ikinci dereceden arkeolojik alan” ilan ederek, çamurun çıkarılmasını
engelledi. Kurulun, kuruma tehlikesi olan gölden sulama amacıyla faydalınabileceğini
kararlaştırması tepkilere sebep oldu. Ödemiş Kaymakamı Erkan Işılgan,
“Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, rezil etme kurulu olmamalı.”
dedi. Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen de kurullarla
ilgili değişiklik yapılacağını söyledi. Kurul üyeleri arasında biyolog,
ziraatçı, orman veya çevre mühendisi bulunmadığına işaret eden İsen,
“Doğal sitlerle ilgili kararı Çevre ve Orman Bakanlığı vermeli.” açıklamasında
bulundu.
Yağmur sularının çamur taşıması sebebiyle Gölcük Gölü’nün hacmi
son 30 yılda 1 milyon 250 bin metrekareden 860 bin metrekareye düştü. Gölün
derinliği 19 metreden 5 metreye gerilerken azot ve fosfat oranı, azami değerlerin
yüzde 44 üzerine çıktı. Göl suyuna bulaşan bir elin temizlenmesi için
iki defa sabunla yıkanması gerekiyor. Soruna çare arayan Ödemiş Kaymakamlığı,
bilim adamlarına başvurdu. Hazırlanan raporda, 5 milyon metreküp çamurun çıkarılması
halinde göldeki su oranının 20 kat artacağı belirtildi. Bunun üzerine
harekete geçen kaymakamlık, geçtiğimiz yıl Devlet Su İşleri (DSİ) Genel
Müdürlüğü’ne durumu iletti. Proje için 2,3 trilyon liralık keşif
bedeli çıkaran DSİ, kendi sorumluluk alanında bulunmayan gölün
temizlenmesi için yardımda bulunacağını açıkladı.
Cevapla birlikte temizlik için harekete geçen kaymakamlık, durumu 2
No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na bildirdi. Kurul,
izin talebine önce olumlu cevap verdi. 17 Eylül 2003 tarihli kurul yazısında,
“Gölcük Gölü’nün kıyılarına müdahale edilmemesi ve uygulamanın DSİ
2. Bölge Müdürlüğü denetiminde yapılması şartıyla dibin
temizlenmesinin uygun olduğuna karar verildi.” denildi. Ancak 4 ay sonra
karar değiştirildi. 21 Ocak 2004’te durumu yeniden ele alan kurul, gölü
ikinci dereceden arkeolojik sit alanı ilan etti. Kararda, göl suyunun sulama
amaçlı kullanılmasına da yeşil ışık yakıldı.
Zaman’ın sorularını cevaplayan Kaymakam Işılgan, kararı “son derece
anlamsız ve taraflı” olarak nitelendirdi. Gölün, 5 kilometre uzaklıktan
getirilen taşıma su ile hayatta kaldığına dikkat çeken Işılgan, sulama
yapılması halinde gölün kuruyabileceğini vurguladı. Gölün eski günlerine
dönebilmesi için çaba sarf ettiklerini; ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu’nun kendilerini engellediğini savunan Işılgan, şöyle konuştu:
“Gölün altında antik şehir bulunduğu yönünde hiçbir bulgu yok. Üç yıl
önce gölden, 700 yıllık olduğu tahmin edilen bir kayık çıktı. Kurul,
ilk raporunu hazırlarken de bundan haberdardı. Kaldı ki bir kayık için göl
sit alanı ilan edilmez.”
Müsteşar: Yasa değişikliği yapılacak
Koruma Yüksek Kurulu Başkanı ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof.
Dr. Mustafa İsen de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda değişiklik
yapılacağını söyledi. Kurul üyeleri arasında biyolog, ziraatçı, orman
veya çevre mühendisi bulunmadığına işaret eden İsen, doğal sitlerle
ilgili kararın Çevre ve Orman Bakanlığı’na bırakılması gerektiğini
bildirdi. İsen, Kültür Bakanlığı’nın sadece tarihi ve arkeolojik
alanlarla ilgileneceğinin altını çizdi.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürü Deniz Dinçarslan ise açıklama yapmak
istemediğini söyledi.
‘Kurul binaya el sürmeyi yasaklıyor; ama mafya gelip yakınca her şey
halloluyor’
Sit uygulamaları bilim adamlarının da tepkisini çekiyor. Birçok binanın
tarihi dokusu olmadığı halde sit alanı ilan edildiğini savunan uzmanların
görüşleri özetle şöyle:
Prof. Dr. Necmi Ülker (Ege Üniversitesi): Bu kurullar, Türkiye’nin en büyük
derdidir. Birçok bina gereksiz yere sit ilan edildi. Evlere el sürdürmüyorlar.
Sahibi fakir olduğu için bir şey yapamıyor. Sonra biri geliyor, yakıyor ve
her şey halloluyor. Bu işi bildiğini zannedenlerin hatasını tarihi
eserlerimiz ödüyor.
Prof. Dr. Ümit Erdem (Ege Üniversitesi): Mimar, mühendis ve arkeologlardan
oluşan sit kurulları mutlaka yenilenmeli. Kurulda yaşamla ilgili uzman yok.
Bu yüzden tarihi mekanlar koruma adı altında yok oluyor.
Aytaç Durak (Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı): Belediyeler, sit
kurulları yüzünden vatandaşlarla karşı karşıya geliyor. Gelişigüzel
sit kararı alınması yanlış. Sürekli sıkıntı yaşıyoruz ve yatırım
yapmakta güçlük çekiyoruz. Bizi sürekli mahkemeye veriyorlar.
53 yaşındaki sit kurullarında bürokratlar da görev yapıyor
Türkiye’de ilk kez 1951 yılında oluşturulan sit kurulları, 1987’de
çıkarılan kanunla son şeklini aldı. Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu’na göre kararı veren kurullar, bürokrat ve bilim adamlarından
oluşuyor. Fransızca site kelimesinden türetilen sit, “doğal, tarihsel,
bilimsel, kentsel ve karmaşık sit” şeklinde sınıflara ayrılıyor. İlk
çağlardaki kentlerin oluşmalarını anlatmak için site tabiri kullanılmış.
Türk Dil Kurumu, sit kelimesini şöyle tarif ediyor: “Tarih öncesinden günümüze
kadar gelen kent ve kent kalıntıları; önemli tarihsel olayların geçtiği
ve doğal özellikleri bulunan ve korunması gereken alanlar.”
Türkiye’deki tescilli sit alanları:
Tür Adet
Arkeolojik sit alanı 5.278
Doğal sit alanı 831
Kentsel sit alanı 188
Tarihi sit alanı 125
Diğer sit alanları 390
Toplam 6.812
Zaman - Ömer Oruç
|