reklam

24 Mart 2004 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Rotterdam Mimarlık Bienali Küratörü Adriaan Geuze İstanbul'da Mimarlarla Buluştu

Arkitera Mimarlık Merkezi'nin organize ettiği, Philips'in sponsorluğunda Vitra - Artema ve Hollanda Başkonsolosluğu'nun katkılarıyla gerçekleşen "Çağdaş Hollanda Mimarlığı" konferans serisi 22 Mart 2004 Pazartesi akşamı, West 8'in kurucularından ve Uluslararası Rotterdam Mimarlık Bienali küratörü Adriaan Geuze'nin İTÜ Maçka Kampusü'nde verdiği konferansla başladı. Açılış konuşmasını Philips Aydınlatma Genel Müdürü Özkan Şengil'in yaptığı konferans, mimarlar ve mimarlık öğrencileri tarafından oldukça yoğun bir ilgi gördü.

Dünyanın en ünlü peyzaj mimarlarından biri olan Adriaan Geuze ilk defa geldiği İstanbul'a hayranlık duyduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında aslında mimarlık değil tarım mühendisliği eğitimi aldığını açıkladı. Geuze konuşmasının kurgusunu öncelikle Hollanda'dan, daha sonra kent geliştirme projelerinden ve tasarladıkları fantastik projeler üzerine geliştireceğini belirtti.

Özellikle mimarlık öğrencileri için yaptığı açıklamada lalenin Hollanda'ya geliş hikayesinin aslında Osmanlı'ya dayandığını ve Hollandalılar'ın onlardan alarak laleyi yeniden yorumladıklarını açıkladı. Bu konu özelinde bir kültürden diğerine geçişi ve farklı düşüncelerle yorumlanması fikrini genel olarak irdeleyen mimar, kurum olarak mekan konusunda çok hassas olduklarını, projelerinde, çalıştıkları ülkenin oraya özgü niteliklerinden veri olarak faydalandıklarını dile getirdi.

Hollanda'nın coğrafi özellikleri açısından suyla kurduğu özel ilişkinin kendisi için büyük değer taşıdığını konuklarla paylaşan mimar "Doğduğum ülke denizin altında dolayısıyla İngiltere'de ya da Fransa'da olduğu gibi doğası yok. Siz doğayı kendiniz yaparsınız ve doğa orada olur, benim ülkem yeryüzünün en güzel denizden doğmuş karaparçasıdır." ifadesini kullandı. Geuze, II. Dünya savaşından sonra yeniden tasarlanan ülkenin yaşadığı yoğun nüfus patlamasının ardından Bengladeş ve Japonya'dan sonra dünyanın üçüncü en yoğun nüfuslu ülkesi konumuna geldiğini açıklarken bu durumun ülkesinin peyzajını mahvetmesinden duyuğu rahatsızlığı dile getirdi ve bu konuda Hollanda'nın kesinlikle örnek alınmaması gerektiğini söyledi.

West 8'ın Hollandalılar'a ufuk çizgisinin ne kadar güzel olduğunu göstermek amacıyla yaptıkları dört haftalık bir atölye çalışmasını anlatarak sürdürdüğü konuşmasında Geuze, maketlerini yaptıkları dev Hollanda ineklerini Amsterdam, Roterdam ve Den Haag otoyol kıyısına dizerek ineklerin bacaklarının arasından ufuk çizgisini gösterdiklerini ve bu çalışmanın kendi kültürlerine ait tarihi bir tabloya analojik bir yaklaşım ile yapıldığını açıkladı.

Kentsel gelişim projelerinin ilkine, Amsterdam'da Borneo Sporenburg Rıhtımı'nın yeniden düzenlenmesi için tasarladıkları projeyi anlatarak başlayan mimar, muazzam bir nüfus yoğunluğundan kaynaklanan bozulmayı rıhtımın yeniden canlandırılması için yeniden nasıl kurguladıklarını açıkladı. 90'ların başında gittikçe artan, sıkça dizili apartmanların yaşam koşullarının ışıkla kurduğu ilişki açısından çok da verimli olmadığının altını çizerek açıklamaya başladığı projede, bu konunun çok üzerine gittiklerini ve bu durumu bir çıkış noktası olarak aldıklarını belirtti. Konu üzerinde çalışırken kendi kültürlerine başvurduklarını söyleyen mimar, bir açıklıktan içeriye ışık alan iç mekan tablolarının kendileri için aslında önemli bir çıkış noktası olduğunu açıkladı. Bu düşünceler ışığında, pencere, apartman, daire konsepti üzerine alçak binalardan oluşan bir peyzajı nasıl geliştirilebiliriz problematiğiyle ilgilendiklerini ifade etti. Geuze, yeni bir kent tasarımı yarattıkları ve 200 bin ailenin barındığı konut grupları inşaasının toplam altı yıl sürdüğünü anlatırken projenin en önemli özelliğinin binaların aralarında bulunan iç avlulardan, tablolarda olduğu gibi ışığın yukarıdan aşağıya doğru gelmesinin olduğunu vurguladı. Oluşturulan küçük sokakların her birinde farklı mimarların çalıştığını ve herhangi bir kısıtlama getirilmediği için değişik tarzlarda tasarımların ortaya konarak çeşitliliğin sağlandığını açıkladığı konuşmasında, mimarlardan sadece iç avlulardan her türlü bireyselliğe imkan veren kurgular yaratmaları istendiğini söyledi. Kamusal alanla bireysel alanın buluştuğu bu noktaların, bölge sakinlerine bir taraftan denize diğer taraftan bahçelerine bakan bir panaroma sağladığını ve özellikle haftasonları müthiş canlı mekanlar olarak kullanıldığını ifade etti.

Tasarlanmış peyzajdaki bireysel ritimleri kırmak için, içinde stüdyoların yer aldığı üç büyük kütle inşa edildiğini anlatırken, diğer binalarda olduğu gibi West 8 grubunun bu binaların tasarımına müdahale etmediğini sadece mimarlara çalışma ortamı yaratıldığını belirtti. Sonuçta yaratılan kamusal mimarinin özellikle sokak lambalarının ve köprülerin ilginç bir heykelsilik getirdiğini ve bölgede reklam, moda filmleri çekilmeye başlandığını böylelikle de bölgeye getirilmesi hedeflenen canlılığın fazlasıyla sağlandığını dile getirdi.

Mimarın anlattığı diğer bir proje olan Rotterdam Tiyatro Meydanı, II. Dünya Savaşı'nda bombalanan şehrin 40 yıl boyunca yeniden inşa edilmesi süresinde, işverenin kendilerinden şehrin merkezine tasarlamalarını istedikleri bir meydan idi. Hollandalılar'ın çok sevdikleri, kentin limanıyla ilişkilendirerek insanları interaktif bir yaşama sevk eden bir ortam kurguladıklarını söylerken gece yaratmak istedikleri yıldırım etkisi için metal, ahşap ve graniti tercih ettiklerini açıkladı. Modern mimariyle insani boyutu bir araya getirmek istedikleri meydana belediyenin de yaptığı sinema binasıyla bu etkinin tetiklendiğini ifade ederken meydanın genel görüntüsüne hakim olan 25 - 30 m yüksekliğindeki lambaların aşağı yukarı hareket edebilme özellikleriyle şehir silüetinde etkili bir yere sahip olduklarını belirtti.

Paris'teki Les Halles Konut Projesi Geuze'nin mimarlarla paylaştığı diğer projelerden biri oldu. Mimar, yılda kırk milyon kişinin geçtiği, üç hektar boyunda bir alana yayılan alışveriş merkezinin, hipi kültürünün etkisiyle yapılan alanda, kendi düşüncesine göre başarısız bir bahçe ve peyzaj mimarisi kolajına hakim olduğunu söyledi. Kurum olarak onlardan isteneni iyice analiz edip alışveriş merkezinin üzerindeki kamusal alandan vazgeçip yeni bir katmanla büyük bir atrium entegre ettiklerini anlatırken, Paris'te yapılmış en büyük pencerede, bahçeleri yok edip yeni bir peyzaj oluşturmak için aşağıdan ışıklandırılan bir sistem geliştirdiklerini ve bunun için Londralı mekanikçilerden yardım aldıklarını anlattı.

Konferansta sunulan başka bir proje de master plan safhasındaki Norveç'te bulunan Tromsó kentinin arabalı vapur rıhtımı oldu. Geuze, kışın hiç güneş görmeyen bölgenin 200 mil boyunca seyreden arabalı vapurların yanaştığı bir alan olduğunu söyledi ve şu anda turistlere hizmet verdiğini açıkladı. Yeniden ele aldıklarında, bambaşka tertemiz bir etki buraya getirirlerse bölgede varolan romantik havanın ve mistik dokunun yok olacağını düşündükleri için buradaki terminal yapısını otel, alışveriş merkezi gibi fonksiyonlara hizmet edecek şekilde daha küçük binalara bölerek ekonomik anlamda şehre kazanç sağlayacak şekilde kurguladıklarını belirtti. Buzun erime özelliğini çıkış noktası olarak ele aldıkları 35m yüksekliğinde bir beton kule ilave ettiklerini, kuleden fışkıran suyun kışın donarak buzdan bir heykele dönüşmesinin, yazında eriyerek suların buradan akmasının havadaki değişimi gösteren bir yansıma olarak planladıklarını anlattı.

Mimarın fantastik projelerine örnek olarak anlattığı projelerden ilki, Kore'de terkedilmiş bir kasabayı kendilerinden istenen yeniden canlandırma düşüncesi için yaptıkları bir tasarımdı. Dijital ortamda hazırlanan projede mason yağmurlarıyla beslenen botanik bir bahçe tasarladıklarını ve mevcut köprünün iskeletini koruyarak üzerine, içine bitkiler yerleştirilmiş dev beton saksılar koyduklarını açıkladı.

Son proje ise Los Angeles kent girişine tasarladıkları yol kenarı düzenlemesi oldu. Geuze, Ohio Yolu'nda tarihi Root 66'in, Amerikan peyzajının ruhunu temsil eden mirasına müdahale edemeyeceklerini düşündüklerini açıklarken Los Angeles'da oturan çok zengin kesimin yaşadıkları lüks hayat standardıyla örtüşecek şekilde betonun içinde dahi büyüyebilen çok dirençli palmiye türü bir ağaç kompleksi tanzimini yaptıkları projenin, yol boyu dizilen altı beton üstü ağaç olarak tasarlanmış düzeneklerin kentin girişine farklı bir yaklaşım getirdiğini ifade etti.

Konferans Adrian Geuze'nin projelerinin anlatıldığı dijital bir animasyonla sona erdi.

Çağdaş Hollanda Mimarlığı Konferans serisi bundan sonra 6 Nisan 2004 tarihinde Neutelings & Riedijk Architects'ten Willem Jan Neutelings, 13 Nisan 2004 Mecanoo'dan Francine Houben ve 27 Nisan 2004 tarihinde Un Studio'dan Ben Van Berkel'in katılımıyla sürecek. Serinin dört buluşmasına da katılanlara Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından, içinde konferansın deşifresinin, katılımcı mimarlarla yapılan söyleşilerin ve projelerin yer aldığı bir kitap dağıtılacak.

Konferanslar hakkında detaylı bilgi edinmek ve ücretsiz olarak kayıt yaptırmak için tıklayın.

Arkitera - Seda Altınkeser

 

Mart 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Korhan Gümüş ve Behiç Ak 21 Şubat-30 Mart 2004 tarihleri arasında Diyalog bölümümüze konuk oluyor.

Kamusal Mimarlık üzerine gerçekleşen Diyalog buluşmasını  okumak için  buraya tıklayın...

Kamusal Mimarlık hakkında görüşlerinizi bildirmek için buraya tıklayın...

 
Vitra'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz