Türk rönesansının zamanı
Türkiye zorlu sınırlar içinde yaşıyor. Bölgede dostu yok. Kürtler de
buna dahil. Oysa Türklerin ve Kürtlerin birbirine ihtiyacı var
Washington'daki Türkiye Büyükelçiliği, belki de diplomatik mimarinin en
başarılı örneği: Modern ve gelenekselin zengin mirasını bir araya
getiriyor; geçmişi bağrında taşırken, geleceği de kucaklıyor.
Bu bina, bizzat Türkiye'nin neler yapabileceğinin de simgesi olarak görülebilir.
Bugüne kadar Türkiye geçmişin esiri durumdaydı; potansiyelini bir türlü
hayata geçiremeyen bir ülkeydi. Sorunun bir parçası, son asrın en büyük
liderlerinden biri olan Kemal Atatürk'ün vizyonuna ihanet eden yolsuzluklar ve
demagojilerdi. Fakat Türkiye'nin açığa çıkmayan performansının en önemli
nedenlerinden biri, uzun yıllardır Kürt azınlığının haklarını tanımayı
reddetmesiydi. İşte bu durum değişmeye başladı. Yeni bir Türk kuşağı,
etnik bakımdan Kürt olan güneydoğudaki durumun, bütün ülkeyi zehirlediğini
kavradı.
Kürt hakları genişletildi. Şiddet azaldı. Ardından Irak'ın kurtuluşu
geldi. Bu süreçte Ankara hükümeti felaket bir performans sergiledi; Türkiye'nin
en önemli müttefiki olan ABD'yi, karşılığında hiçbir şey elde
etmeksizin kendisinden uzaklaştırdı. Kamuoyu iradesine teslim olan Türk
siyasetçileri, ulusal ruh halini yakın vadeli amaçları izin kışkırttı.
Amerika'nın planını tümüyle yanlış okudular ve rakipsiz gücünü küçümsediler.
Mesele aslında ulusal egemenlik değildi. Ankara Iraklı Kürtler konusunda
kaygılıydı; Türkiye'nin Saddam Hüseyin'in vahşetini milyonların insan
haklarına tercih etmesine yol açan bir kaygıydı bu. Türkiye'nin, bölgedeki
Kürt topluluklarını bölünmüş ve zayıf halde tutma takıntısı, modası
geçmiş, yıkıcı bir modele saplanmasına yol açtı. Dünya değişmişti,
fakat Ankara bu değişimi görmeyi reddediyordu. Koalisyonun Saddam rejimini
devirme çabasını bloke edebileceğine kendi kendini inandıran Türkiye, en kötü
sonuçla yüz yüze geldi: kızgın bir ABD, Irak' ta Kürtlerin özerkliğinin
garanti altına alınması ve Bağdat'ta ihtiyatlı bir yönetim.
Arap komşularının sevmediği, AB'nin de geri çevirdiği Ankara, Orta Asya
ve Kafkaslar'daki pan-Türki girişimlerinin de sonuç vermediğini gördü. Türkiye
bugün, hiç olmadığı kadar yalıtılmış bir hale geldi.
Başarısızlıklar fırsat yarattı
Bir Türk rönesansının vaktidir. Durum o kadar da vahim değil: Son başarısızlıkları
Türkiye için beklenmedik fırsatlar da yarattı. Ankara, daha etkili bir bölgesel
aktör olarak, Birinci Dünya Savaşı'ndan beri en güçlü konumuna erişebilir.
Fakat geçmişin başarısız politikalarından vazgeçip, çok farklı bir
geleceğin imkânlarını kucaklamak, Türk siyasetçilerinin elinde. Türkiye,
bölge çapında Kürtlerin özgürlük ve insan hakları arzularını otomatik
biçimde reddetmek yerine kucaklasa ne çıkar? Türkiye zorlu sınırlar içinde
yaşıyor. Bölgede dostu yok. Hem de hiç. Ve Kürtler de buna dahil.
Halihazırda pek ihtimal dahilinde gözükmese de, Türkler ve Kürtler arasında
işbirliği, Ortadoğu'nun en dinamik siyasi ve ekonomik bileşimi haline
gelebilir. Açıkça belli olan ortak paydalardan biri, Arapların gerek Kürtlere
gerekse Türklere yönelik yaklaşımı. Kürtler sevilmiyor ve bastırılıyor.
Türkiye ise tarihsel bir düşman olarak görülüyor. Osmanlı hâkimiyetinin
mirası, Avrupalıların Haçlı Seferleri'ni dün olmuş gibi algılayan
Arapların belleğinde hâlâ tazeliğini koruyor. Müslüman veya değil, Türkiye
Güneydoğu Avrupa ülkelerine, Arap ülkelerinden daha çok benziyor.
Eğer Ankara bunu görebilirse, Türkler ve Kürtler doğal müttefik
olurlar. Kuzey Irak'taki Kürt özgürlüğü Türkiye'nin toprak bütünlüğünü
ille de tehdit etmek zorunda değil; tam tersine, Türk devletinin selametini
tehdit eden şey, Türkiye'nin bölgedeki Kürtlere yönelik mevcut tavrı.
Türkler, Iraklı Kürtleri bir tehdit olarak görmek yerine, kendi Kürtlerinin
(ki birçoğu normal toplum hayatının son derece başarılı birer üyesi)
Irak Kürdistan'ıyla (yanı sıra Suriye ve İran'daki Kürtlerle) verimli ve
yararlı ilişkiler kurmak bakımından muazzam bir avantaj sağladığını
anlamalı. Türkler ve Kürtler, karşılıklı zarar veren düşmanlıkları sürdürmek
yerine, yeni bir ekonomik topluluk ve bölgesel ittifak inşa edebilirler. Dünyanın
gördüğünden daha gelişkin bir işbirliği zaten sessiz sedasız kurulmakta.
İleri görüşlü Türkler, ülkelerinin ekonomisini zayıflatırken,
uluslararası konumuna da zarar veren politikaları gözden geçirmeye başladılar
bile. En ileri görüşlü kesimlerden biri işadamları; onlar, Türk-Kürt ilişkilerinde
yeni bir dönemin getireceği zenginliğin farkındalar.
Gerçek şu ki,
Türklerin ve Kürtlerin birbirine ihtiyacı var. Her ikisi de gururlu
halklar ve birbirleriyle ilgili birçok kötü hatıraları var. Fakat dünkü düşmanlığın,
yarına taşınmasına izin verilmemeli. Hatta Ankara'nın Irak'taki Türkmen azınlık
ile ilgili kaygıları da, en iyi Kürtlerle yapıcı bir ilişki sayesinde
giderilebilir (ülkenin Kürt hâkimiyetindeki kuzeyi, aynı zamanda Iraklı Türkmenlerin
çoğunun yaşadığı bölge).
AB, Ankara'yı kabul etmeyecek
Neticede, Kürtlerle işbirliği yönünde temel adımların atılması, Türkiye
ve ABD'yi tekrar bir araya getirebilir. Ankara öyle olmasını istese de
istemese de, Washington Türkiye'nin yeri doldurulamayacak müttefiki olmayı sürdürüyor.
Avrupa'nın, önyargılarına sıkı sıkıya bağlı olan büyük güçleri de,
Türkiye'yi asla eşit bir ortak olarak kabul etmeyecekler. Türkiye'nin çıkarlarını
ileriye götürmesine ancak ABD yardım edebilir; bu güce ve samimi iyi niyete
sadece ABD sahip.
Ve Türkiye de ABD için paha biçilmez bir müttefik. Geçen yılın düş kırıklıklarıyla
dolu sürecinde birçok köşe yazarı, her ne kadar sesleri ABD'ye saldıran Türk
gazeteciler kadar fazla çıkmadıysa da, Türk hükümetine sert eleştirilerde
bulundu. Fakat her iki taraf için de, Arap aşırılıkçıları gibi davranmak
çılgınlığından kurtulma ve geçmişin tatsız hatıralarını unutma zamanı
geldi. Üzerinde stratejik ilişkilerimizi tekrar inşa edebileceğimiz yeni ve
karşılıklı yarar sağlayıcı bir zemin bulmalıyız. Bölgenin Kürtleriyle
kucaklaşmak yönünde yeni bir Türk vizyonunun bu bakımdan hayati önemi var.
Eğer Türkiye, Kürtlerin düşmanı yerine dostu haline gelirse, bu bütün
taraflar son derece faydalı bir devrim anlamına gelecek.
Radikal - Ralph Peters
|