reklam

01 Nisan 2004 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

Türk rönesansının zamanı

Türkiye zorlu sınırlar içinde yaşıyor. Bölgede dostu yok. Kürtler de buna dahil. Oysa Türklerin ve Kürtlerin birbirine ihtiyacı var

Washington'daki Türkiye Büyükelçiliği, belki de diplomatik mimarinin en başarılı örneği: Modern ve gelenekselin zengin mirasını bir araya getiriyor; geçmişi bağrında taşırken, geleceği de kucaklıyor.

Bu bina, bizzat Türkiye'nin neler yapabileceğinin de simgesi olarak görülebilir. Bugüne kadar Türkiye geçmişin esiri durumdaydı; potansiyelini bir türlü hayata geçiremeyen bir ülkeydi. Sorunun bir parçası, son asrın en büyük liderlerinden biri olan Kemal Atatürk'ün vizyonuna ihanet eden yolsuzluklar ve demagojilerdi. Fakat Türkiye'nin açığa çıkmayan performansının en önemli nedenlerinden biri, uzun yıllardır Kürt azınlığının haklarını tanımayı reddetmesiydi. İşte bu durum değişmeye başladı. Yeni bir Türk kuşağı, etnik bakımdan Kürt olan güneydoğudaki durumun, bütün ülkeyi zehirlediğini kavradı.

Kürt hakları genişletildi. Şiddet azaldı. Ardından Irak'ın kurtuluşu geldi. Bu süreçte Ankara hükümeti felaket bir performans sergiledi; Türkiye'nin en önemli müttefiki olan ABD'yi, karşılığında hiçbir şey elde etmeksizin kendisinden uzaklaştırdı. Kamuoyu iradesine teslim olan Türk siyasetçileri, ulusal ruh halini yakın vadeli amaçları izin kışkırttı. Amerika'nın planını tümüyle yanlış okudular ve rakipsiz gücünü küçümsediler.

Mesele aslında ulusal egemenlik değildi. Ankara Iraklı Kürtler konusunda kaygılıydı; Türkiye'nin Saddam Hüseyin'in vahşetini milyonların insan haklarına tercih etmesine yol açan bir kaygıydı bu. Türkiye'nin, bölgedeki Kürt topluluklarını bölünmüş ve zayıf halde tutma takıntısı, modası geçmiş, yıkıcı bir modele saplanmasına yol açtı. Dünya değişmişti, fakat Ankara bu değişimi görmeyi reddediyordu. Koalisyonun Saddam rejimini devirme çabasını bloke edebileceğine kendi kendini inandıran Türkiye, en kötü sonuçla yüz yüze geldi: kızgın bir ABD, Irak' ta Kürtlerin özerkliğinin garanti altına alınması ve Bağdat'ta ihtiyatlı bir yönetim.

Arap komşularının sevmediği, AB'nin de geri çevirdiği Ankara, Orta Asya ve Kafkaslar'daki pan-Türki girişimlerinin de sonuç vermediğini gördü. Türkiye bugün, hiç olmadığı kadar yalıtılmış bir hale geldi.

Başarısızlıklar fırsat yarattı
Bir Türk rönesansının vaktidir. Durum o kadar da vahim değil: Son başarısızlıkları Türkiye için beklenmedik fırsatlar da yarattı. Ankara, daha etkili bir bölgesel aktör olarak, Birinci Dünya Savaşı'ndan beri en güçlü konumuna erişebilir. Fakat geçmişin başarısız politikalarından vazgeçip, çok farklı bir geleceğin imkânlarını kucaklamak, Türk siyasetçilerinin elinde. Türkiye, bölge çapında Kürtlerin özgürlük ve insan hakları arzularını otomatik biçimde reddetmek yerine kucaklasa ne çıkar? Türkiye zorlu sınırlar içinde yaşıyor. Bölgede dostu yok. Hem de hiç. Ve Kürtler de buna dahil.

Halihazırda pek ihtimal dahilinde gözükmese de, Türkler ve Kürtler arasında işbirliği, Ortadoğu'nun en dinamik siyasi ve ekonomik bileşimi haline gelebilir. Açıkça belli olan ortak paydalardan biri, Arapların gerek Kürtlere gerekse Türklere yönelik yaklaşımı. Kürtler sevilmiyor ve bastırılıyor. Türkiye ise tarihsel bir düşman olarak görülüyor. Osmanlı hâkimiyetinin mirası, Avrupalıların Haçlı Seferleri'ni dün olmuş gibi algılayan Arapların belleğinde hâlâ tazeliğini koruyor. Müslüman veya değil, Türkiye Güneydoğu Avrupa ülkelerine, Arap ülkelerinden daha çok benziyor.

Eğer Ankara bunu görebilirse, Türkler ve Kürtler doğal müttefik olurlar. Kuzey Irak'taki Kürt özgürlüğü Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ille de tehdit etmek zorunda değil; tam tersine, Türk devletinin selametini tehdit eden şey, Türkiye'nin bölgedeki Kürtlere yönelik mevcut tavrı.

Türkler, Iraklı Kürtleri bir tehdit olarak görmek yerine, kendi Kürtlerinin (ki birçoğu normal toplum hayatının son derece başarılı birer üyesi) Irak Kürdistan'ıyla (yanı sıra Suriye ve İran'daki Kürtlerle) verimli ve yararlı ilişkiler kurmak bakımından muazzam bir avantaj sağladığını anlamalı. Türkler ve Kürtler, karşılıklı zarar veren düşmanlıkları sürdürmek yerine, yeni bir ekonomik topluluk ve bölgesel ittifak inşa edebilirler. Dünyanın gördüğünden daha gelişkin bir işbirliği zaten sessiz sedasız kurulmakta. İleri görüşlü Türkler, ülkelerinin ekonomisini zayıflatırken, uluslararası konumuna da zarar veren politikaları gözden geçirmeye başladılar bile. En ileri görüşlü kesimlerden biri işadamları; onlar, Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir dönemin getireceği zenginliğin farkındalar.

Gerçek şu ki,
Türklerin ve Kürtlerin birbirine ihtiyacı var. Her ikisi de gururlu halklar ve birbirleriyle ilgili birçok kötü hatıraları var. Fakat dünkü düşmanlığın, yarına taşınmasına izin verilmemeli. Hatta Ankara'nın Irak'taki Türkmen azınlık ile ilgili kaygıları da, en iyi Kürtlerle yapıcı bir ilişki sayesinde giderilebilir (ülkenin Kürt hâkimiyetindeki kuzeyi, aynı zamanda Iraklı Türkmenlerin çoğunun yaşadığı bölge).

AB, Ankara'yı kabul etmeyecek
Neticede, Kürtlerle işbirliği yönünde temel adımların atılması, Türkiye ve ABD'yi tekrar bir araya getirebilir. Ankara öyle olmasını istese de istemese de, Washington Türkiye'nin yeri doldurulamayacak müttefiki olmayı sürdürüyor. Avrupa'nın, önyargılarına sıkı sıkıya bağlı olan büyük güçleri de, Türkiye'yi asla eşit bir ortak olarak kabul etmeyecekler. Türkiye'nin çıkarlarını ileriye götürmesine ancak ABD yardım edebilir; bu güce ve samimi iyi niyete sadece ABD sahip.

Ve Türkiye de ABD için paha biçilmez bir müttefik. Geçen yılın düş kırıklıklarıyla dolu sürecinde birçok köşe yazarı, her ne kadar sesleri ABD'ye saldıran Türk gazeteciler kadar fazla çıkmadıysa da, Türk hükümetine sert eleştirilerde bulundu. Fakat her iki taraf için de, Arap aşırılıkçıları gibi davranmak çılgınlığından kurtulma ve geçmişin tatsız hatıralarını unutma zamanı geldi. Üzerinde stratejik ilişkilerimizi tekrar inşa edebileceğimiz yeni ve karşılıklı yarar sağlayıcı bir zemin bulmalıyız. Bölgenin Kürtleriyle kucaklaşmak yönünde yeni bir Türk vizyonunun bu bakımdan hayati önemi var. Eğer Türkiye, Kürtlerin düşmanı yerine dostu haline gelirse, bu bütün taraflar son derece faydalı bir devrim anlamına gelecek.
Radikal - Ralph Peters

 

Mart 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Ben van Berkel 27 Nisan 2004 günü saat 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz