reklam

03 Nisan 2004 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Neye niyet neye kısmet

Victor Gruen ve Amerika'da idealistçe kalkıştığı ilk mall tasarımı "Southdale" (1954). Bizim ilk gözağrımız, büyük alışveriş merkezimiz ise 1988'de Ataköy'de inşa edilen Galleria idi.

Kapitalizmin kalesi, devasa alışveriş merkezi (mall) fikrinin de bir sosyaliste ait olduğunu biliyor muydunuz?

Akmerkez, Asmerkez, Olivium, Carrefour, Profilo, Capitol, Metrocity, G-Mall, EGS Park, Galleria, Karum, Armada... Alışveriş merkezleri (mall'lar) artık özellikle büyük şehirlerde Türk insanının yaşamına öylesine eklemlendi ki bunlardan ilki olan Galleria'nın bundan sadece 16 yıl önce, 1988'de açıldığı gerçeği tuhaf geliyor. Özal icraatının içinden çıkarak tüketim anlayışımızı kökten değiştiren bu bolluk ve tüketim kültürü mahsullerinin dünyaya gelmesi ise bundan tam 50 yıl öncesine, 1954 yılına rastlıyor. Alışveriş Merkezi'nin 50 yıllık tarihi aynı zamanda Viyanalı Yahudi bir mimar olan Victor Gruen'in sosyalist bir şehir planlaması anlayışıyla yarattığı "mall" konseptinin zaman içinde dönüşüp kapitalizmin baş kalesi halini alarak fikrin mimarını büyük bir düşkırıklığına sürüklemesinin öyküsü.

Kendisinden birkaç yıl önce sanatçı olma hayalleri kuran Adolf Hitler'i reddeden Viyana Güzel Sanatlar Fakültesi'nde mimari okuyan Victor Gruen, 1938 yılında, Freud'la aynı hafta Amerika'ya göç etti. Onu havaalanına Nazi subayı kılığına giren tiyatrocu arkadaşları bıraktı. Cebinde sekiz dolar ve bir mimarlık diplomasıyla New York'a vardığında tek kelime

İngilizce bilmiyordu ama bir düşü vardı: Bu yeni kıtada insanlarla binaların ilişkisine farklı bir boyut getirmek. İşe Viyanalı bir arkadaşının 5. caddede açtığı deri butiğinin tasarımıyla başladı. Müşteriyi mini bir pasajla içine aldıktan sonra cam vitrinler, sahte mermerler, spot ışıkları ve cam kubbeli tavanıyla cezbeden bu mağaza, özellikle 5. caddedeki yerle aynı seviyede birbirinin aynı mağazalardan çok farklı olmasıyla adeta bir devrim yarattı. Kısa sürede zincir mağazaların tasarımına geçen Gruen'in asıl ideali, hem işadamları hem de tüketici için kârlı olan ve bir toplumsal paylaşım hissi geliştiren birçok mağazanın birarada toplandığı merkezler inşa etmekti. Bu idealini gerçekleştirmenin ilk adımını 1954 yılında Minnesota'nın hemen dışında Edina banliyösünde tasarladığı "Southdale" ile atmış oldu. 20 milyon dolara malolan, içinde iki büyük perakende satış mağazası ve 72 adet dükkan barındıran bu dünyanın ilk mall'unu diğer alışveriş merkezlerinden ayıran en önemli özelliği mimari bir terimle "içedönük" olmasıydı. O güne kadar banliyö alışveriş merkezleri hep "dışadönük" inşa edilirdi. Yani dükkanların kapıları ve vitrinleri otoparka ve kaldırımlara bakar, açık alandaki bu dükkanlar birbirlerine dış geçitlerle bağlanırdı. Oysa Southdale dıştan bir otopark denizinde yüzen kapalı bir beton kutu gibi görünüyordu, dış duvarları bomboştu, bütün aktivite içeride yoğunlaşıyordu.

Bütün kompleksi tek bir çatı altında toplayan Gruen iki katlı inşa ettiği merkeze yürüyen merdivenler ve iki katlı bir otopark ekledi. Ortasına da camlı tavanından gökyüzünün göründüğü balık havuzlu, bitkiler ve heykellerle süslü, kafesi olan bir "avlu" kondurdu. Böylece "mall" konsepti Amerikan yaşam tarzına girmiş oldu.

Kabusa dönen hayal
Victor Gruen aslında bir bina değil bir arketip tasarlamıştı. Southdale'in açılmasını takip eden 50 yılda bu arketip banliyö Amerikası başta olmak üzere dünyanın her yerinde o kadar çok yeniden üretildi ki artık gelişmiş ülkelerin banliyolerinde yaşayan insanlar ortalama ayda iki kere bir Southdale kopyasını ziyaret ediyor.

Planlama ve kontrollü bir mimari çevre Gruen için çok önemliydi, sonuçta o bir sosyalistti ve Viyanalı'ydı. 19. yüzyılın ortalarında Viyana'da ortaçağdan beri şehri çevreleyen surlar yıkılmış ve açık bir yuvarlak cadde olan Ringstrasse inşa edilmişti. Mimarlar ve şehir planlamacıları bu cadde için hepsi tarihi olarak uygun dönem mimarisine göre tasarlanmış binalar yarattılar: Belediye binası gotik, tiyatro erken barok, üniversite rönesans, parlamento klasik Yunan tarzındaydı. Amaç biraz da politikti. Avusturya liberal demokrasiye geçecekse Viyana da demokratik bir anlayışla yeniden inşa edilmeliydi. Şehri çevreleyen Ringstrasse her sınıftan Viyanalıların özgürce gezip alışveriş yapabilecekleri bir merkeze dönüştürüldü. Zamanın Viyanalı devrimcileri için sivil yaşamın kalitesi inşa edilmiş çevrenin kalitesiyle yakından ilgiliydi ve Gruen bu prensibin Amerikan banliyölerine de aynı şekilde uygulanabileceğini düşünüyordu. Ona göre billboardlar, moteller, benzin istasyonları, endüstriyel alanlar, tuhaf dükkanlarla dolu Amerikan banliyöleri kaosun bir dışavurumuydu ve insan yaşamlarının düzene girmesinin yolu inşa edilmiş çevreyi yeniden düzenlemekten geçiyordu. Southdale alışveriş merkezinin ilk planlarında merkez apartmanlar, evler, okullar, bir hastane, bir park ve bir gölden oluşan büyük bir yaşam kompleksinin ortasında yer alıyordu.

Fakat Gruen'in bu planı asla gerçekleşmedi. Southdale bir otoparkın ortasında betondan bir kutu olarak varolmaya devam etti. Kimse de alışveriş merkezinin çıkış noktasındaki mimari felsefeyle pek ilgilenmedi. Özellikle de 1950'lerin ortalarında amortisman giderlerini düzenleyen vergi kanunlarındaki değişikliklerle alışveriş merkezi inşa etmek birdenbire hisse satın almaktan bile daha kârlı bir hal aldı. Yatırımcılar binaları dikip bina aşınma payı vergi indiriminden yararlanarak mümkün olduğu kadar çok para yapmaya başladılar. Alışveriş merkezleri alışveriş merkezlerini doğurdu, konsept tamamen amacının dışına çıktı ve tüm bir toplumu tüketime yöneltmekten başka insanlığın yaşam kalitesine hiçbir faydası olmayan canavarlara dönüştü.

Victor Gruen bir Frankenstein yarattığını fark ettiğinde çok büyük bir hayalkırıklığı yaşadı. Tasarladığı alışveriş merkezlerini ziyaret ettiğinde "duygusal bir şok" yaşadığını söylüyor, "Benim düşlerim ziyan edildi, çirkinleştirildi, müteahhitler sadece kâr peşinde" diyordu. Amerika'yı terk edip Viyana'ya geri döndü. Viyana'nın dışında yaptığı bir kır evine yerleşti. Fakat orada bulduğu da kendi yarattığı canavarın bir kopyasından başka bir şey değildi. Eski Viyana'nın hemen güneyine kendi deyimiyle "devasa bir alışveriş makinası" inşa edilmişti bile. Gruen Amerika'yı Viyana'ya benzetmek için yarattığı fikrin Viyana'yı Amerika'ya dönüştürmüş olmasını asla hazmedemeden 1980 yılında öldü. Alışveriş merkezleri ise tavşan misali dünyanın her yerinde üremeye devam ediyor.
Radikal - Derleyen: Zeynep Aksoy

 

Nisan 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET "Çağdaş Hollanda Mimarlığı" Konferans serisinin davetlisi olarak, Francine Houben 
13 Nisan 2004 Saat: 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz