Tereciye tere
satıyor
İç mimarinin vatanı Mİlano'da
kendini kabul ettiren Sezgin Aksu, önemli tasarımlara imza attı. Şirkette
her şey onun onayından geçiyor. 33 yaşındaki bu genç Türk, rüyasında gördüğünü
bile gerçeğe dönüştürüyor.
Milono iç mimarinin, dizaynın vatanı. Sezgin Aksu da burada tereciye
terenin en alasını satan başarılı bir tasarımcı. Aksu, Milano'da dünyanın
en ünlü iç mimarlık stüdyolarından biri olan De Lucchi'de çalışıyor.
Tasarım bölümünün sorumlusu. Tasarımla ilgili De Lucchi stüdyosundan çıkan
her şeyde onayı gerekiyor. Onun hikayesi gerçek bir gezginin, sürekli arayış
içinde olan bir serüvencinin hikayesi. Sakin, acelesi olmayan bir tavrı var.
İçindeki enerjiyi iyi organize edip, kullanabilen bir insan. Yakın çalışma
arkadaşları 24 saati 48 saat gibi kullanabildiğini söylüyorlar. İtalya'da
iyi tanınan tasarımcı Sezgin Aksu, Almanya'dan başlayarak dünyanın tüm ünlü
tasarım okullarını gezmiş, mükemmeli ararken ünlü İtalyan iç mimar
Michele De Lucchi'nin "Ne zaman istersen gel" şeklindeki iş teklifi
üzerine İtalya'ya yerleşmiş.
Arayışını İtalya'da noktaladı
Milano'daki fuara yakın bir mevkideki De Lucchi stüdyosunda onlarca ve
onlarca İtalyan mimar masalarında çalışırken Sezgin Aksu bize o mütevazi
haliyle, Milano'nun histerik aceleciliğinden yoksun tavrıyla yaşam hikayesini
anlatıyor: "Türkiye doğumluyum, 7 sene Türkiye'de yaşadıktan sonra
ailemle birlikte önce Fransa'ya, sonra Almanya'ya göç ettik. Almanya'da
Stutgart'ta Güzel Sanatlar Akademisi'nde 2 sene okudum. Burası beni tam anlamıyla
tatmin etmedi. Tekniği çok iyi öğrendim ancak estetik arayışı içindeydim.
Paris'te Les Ateliers'de eğitim aldım. Burası da istediğim gibi değildi.
Arayışlar beni İtalya'ya getirdi. Politeknik'te 2.5 ay kaldım. İç mimar De
Lucchi ile Almanya'ya konferansa geldiğinde tanıştık. Paris'te ise bu stüdyonun
menajeri ile tanıştım. "Ne zaman gelirsen gel" dediler. Bu durumda
Stutgart'a gidip 2 ayda okulumu (Akademie der bildenden Kuenste) bitirdim."
Çalışmak ve yaşamak için...
Dünyada tam istediği gibi dört dörtlük bir tasarım okulu bulamayan
Sezgin Aksu, sonunda istediği gibi bir tasarım stüdyosunu Milano'da bulmuş.
Aksu'nun anlattıklarından İtalya'ya gelmeden önce 1 yıl Los Angeles'ta da
çalıştığı ortaya çıkıyor. "Gezip gördükten sonra buraya geldim.
Paris'te yaşam güzel iş doyumsuz. ABD'de iş yok. Almanya'da insanlardan bıktım.
Milano profesyonel anlamda iyi. Avrupa'nın kuzeyi, ancak güneye de yakın. Çalışmak
ve yaşamak için İtalya ideal" diyerek tercihini neden İtalya'dan yana
koyduğunu açıklıyor.
Her şey onun elinden çıktı...
Sezgin Aksu'yu tanıdıktan
sonra İtalya'da ne kadar çok eşyanın tasarımını yapmış olduğunu
hayretle öğreniyorum. Şu bütün İtalyanların evindeki Enel elektrik sayacı,
96 sonrası Olivetti bilgisayarları, sokaklarda gördüğüm Telecom telefon
kulübeleri, ev telefonlarının tuş tasarımı, ünlü mobilya evi Frau
Poltrona'nın (Frau Koltuk) vitrinlerini kaplayan divanları, Serafino Zani'nin
Kyoto marka çatal bıçak takımı, Artemide lambaları. Aksu gerçekten
tereciye tere satabilenlerden. Sezgin Aksu öncelikli olarak objelerin dizaynı,
iç mimari ve tamamlayıcı dekorasyon objelerinin dizaynı ile ilgileniyor. Henüz
33 yaşında olan tasarımcının müşteri portföyünde Olivetti, Siemens,
Compaq, Enel, Poltrana Frau, Mandarina Duck, Fiat gibi firma isimleri yer alıyor.
Enstitü'de doçentlik yapıyor
Aksu'nun bu arada Milano Avrupa Dizayn Enstitüsü'nde tasarım doçentliği
yaptığını da öğreniyoruz. Tasarım bölümü şefliğini yürüttüğü De
Lucchi stüdyoları hakkında bilgi verirken "Avrupa çapında en önemli
stüdyolardan biri. İtalya'da en önemli projeleri biz yaptık. Banca Intesa'nın
iç dekorasyonunu, İtalyan postalarının da (Posta Italiana) iç
modernizasyonunu gerçekleştirdik"diyor. İtalyan postaları gerçekten
mekanın insanın çalışmasını nasıl etkileyebileceğine iyi bir örnek.
Aksu "Burada grafiker, tasarımcı, mimar 30 kişiyiz. Berlin'de küçük
bir stüdyomuz var. Berlin'de müze adasının iç tasarımını biz kazandık,
ben takip ediyorum" diyor.
Geleceği geçmişle kucakla
Sezgin Aksu röportajın bir yerinde ortağı Silvia Suardi'yi bize tanıştırıyor.
Aksu'nun aksine hızlı konuşan ve heyecanını dışa vuran bir insan.
Projelerini birlikte Milano Uluslararası Fuarı'nda da sergiliyorlar. Suardi
bize Aksu'nun bilinmeyen yönlerini anlatıyor. "Sezgin 24 saatten 48 saat
çıkarır" diyor. Aksu'nun 10 dakikalık bir dinlenme anında bile
"Bu gece rüyamda bir ürün gördüm" deyip hemen model halinde geliştirip
elinde yeni bir ürünle çıktığını anlatıyor. Ortağı Silvia Suardi bize
Aksu'nun masasının altındaki kütüphaneden sandalyeye çeşit çeşit
modellerle dolu bir sandığı da gösteriyor. Bu arada İtalyan dizaynının dünyada
neden bir numara olduğunu tartışıyorlar. Suardi, humanistik kültürün
dizayn için de büyük bir temel olduğunu vurguluyor. Türk dizaynı üzerine
Sezgin Aksu, varolan zengin kültürün yeterince kullanılmadığından yakınıyor.
Türkiye'de halen dizayn için yapılan harcamaları lüzumsuz görenlerin olduğunu
vurgulayan Aksu, dizaynda yavaş bir gelişme olduğunu söylüyor." Türkiye'de
iyi değerlendirilmemiş bir kültürel altyapının olduğuna inanıyor. Sezgin
Aksu, dizaynın gücünü kendi kültüründen aldığının altını önemle çiziyor.
İki ortağın son sözleri ise "Geçmişini bilmezsen modernliği göğüsleyemezsin."
Sabah - Yasemin Taşkın
|