Müteahhitlerden
ders üstüne ders
Çimento, demir hırsızı, kısacası hayatlarımızı
çalan müteahhitler yüzünden meslek grupları arasında halkın gözünde en
itibarsız konuma gelenler, Türkiye'ye ders üstüne ders vermeye başladı.
İlk dersi Türkiye Müteahhitler Birliği'nin başkanlığından
kısa bir süre önce ayrılan Nihat Özdemir verdi. Nihat Özdemir ki en alt
seviyeye inen itibarlarını kazanmaları için bugüne kadar canla başla çalışmış
bir işadamı. Siyasetçi-bürokrat-müteahhit üçgenini yıkmayı, devlet
eliyle zengin müteahhitlerin türemesini engellemeyi sağlayacak Kamu İhale
Yasası'nın çıkması için az uğraşmadı. Türkiye Müteahhitler Birliği'nde
'etik' kavramının yerleşmesinin de takipçisi oldu.
Ne var ki Nihat Özdemir'in sahibi olduğu Limak şirketinin
yetkilileri bugün Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı inşaatında usulsüzlük
yapılması, haksız kazanç elde edilmesi iddiasıyla yargılanıyor.
"Adamına göre hukuk olmadığına göre, adamına
göre de etik kuralı olmaz" diyorduk. Nihat Özdemir de bunca yıllık
'duruşuna' uygun davrandı. Türkiye Müteahhitler Birliği'nin imajının kötü
etkilenmemesi amacıyla birlik yönetim kurulu başkanlığı görevinden ayrıldı.
Medeni ülkelerde, medeni insanların bir refleks
haline getirdiğini Nihat Özdemir uyguladı.
Medeni ülkelerde geçerli olan etik anlayışına göre
'Bir örgütte, bir kişinin hakkında belirsizlik, muallaklık söz konusuysa,
o kişi bunlar başına gelmemiş üyelerle aynı konumda bulunamaz' deniliyor.
Nihat Özdemir'in bu uygar davranışının herkese ve
özellikle de Türkiye Müteahhitler Birliği üyelerine ders olmasını
diliyoruz.
Maalesef biliyoruz ki, birlik üyesi müteahhitlerin
dertleri arasında 'etik kuralları oluşturmak' en son sıralarda geliyor.
Sizlere aktarmıştım. Nihat Özdemir'in başkanlığı
döneminde Türkiye Müteahhitler Birliği 'Kurumsal İtibar Araştırması'
yaptırmıştı.
Ankete katılan 1307 kişi, 'meslek gruplarının
toplumda uyandırdığı itibar' sıralamasında müteahhitleri en alta
koyarken, usulsüzlüklerin önlenmesi için müteahhitlerin kendi aralarında
bir disiplin sistemi uygulamasını önermişti.
Türkiye'deki taahhüt işlerinin yüzde 70'ni, yurtdışındaki
işlerin ise yüzde 90'ını üstlenen Türkiye Müteahhitler Birilği'nin 142
üyesi ise, birlik yönetimin itibar kaygısının tam aksine, taahhüt sektörünün
en önemli sorunları arasında 'müteahhitlik camiasına ilişkin yanlış,
olumsuz yargıları' en alt sırada görüyordu. Üyelerin derdi daha çok
akreditasyon, teminat mektubu, bürokratik engellerdi.
Avrupalılar özeleştiri yaptı
Nihat Özdemir'in verdiği etik dersinden sonra, ikincisi de Özdemir'in ayrılmasıyla
Türkiye Müteahitler Birliği'nin başkanlığını üstlenen Erdal Eren'den
geldi. Önceki akşam Müteahhitler Birliği'nin ev sahipliğindeki Avrupa
Uluslararası Müteahhitler Birliği üyelerinin ağırlandığı Çırağan
Sarayı'ndaki yemeğin ciddi iş toplantılarından farkı olmayacağını düşünmüştüm.
Yanılmışım. Semazenli, muhteşem sesli solist Ece Berker'in şarkıları öncesinde,
Erdal Eren, 14 ülkeden 85 misafire, kültürümüzdeki misafirpeverliğin önemini
anlatıyor, tarihimizin iki günde öğrenilemeyeceğini söylüyor, Türkiye'ye
yeniden gelip, uzun kalmalarını öneriyordu.
Türkler, Avrupa Uluslararası Müteahhitler Birliği'ne
iki yıl önce üye olmuş. Avrupalı müteahhitler de tarihlerinde ilk defa
genel kurullarını İstanbul'da yapıyorlarmış. Aslında Türk müteahhitler,
üye oldukları ilk günden itibaren toplantılarını İstanbul'da yapmaları için
ısrar ediyormuş. Geçen yıl nisan ayında İstanbul kararı verilmiş, ancak
Irak Savaşı ve terör korkusu yüzünden Avrupalılar İstanbul'dan vazgeçip,
Madrid'i seçmişler. Avrupa Uluslararası Müteahhitler Birliği Başkanı Karl
Rönnberg özeleştirisini şöyle yapıyordu: "Gördük ki terör, İstanbul'da
veya Madrid'de fark etmez artık sivil, askeri hedeflere daha çok zarar
veriyor. Bizler köprü, otoyol, tünel, santralarlar işbirliğimizi geliştirmeliyiz."
Radikal - Funda Özkan
|