Dünyanın yedi
harikası
Günümüzde
arkeolojik kazılar, M.Ö. 2. yy.’da seçilen dünyanın yedi harikasının
gizemine biraz açıklık getirebiliyor. Yapanlar için bu harikalar, dinin,
mitolojinin, sanatın, gücün ve bilimin birer simgeleriydi. Bizim için ise
yedi harika, insanoğlunun çevresini değiştirme ve muhteşem yapılar
yapabilme yeteneklerinin bir simgesi.
Hepimiz dünyanın yedi harikası diye bir konseptin varlığının farkında
olsak da pek azımız yedi harikayı bir çırpıda sayabilir. Dünyanın yedi
harikası M.Ö 2.yy.’da seçildi. Böyle bir sıralama yapma düşüncesi ilk
olarak M.Ö 5.yy.’da Herodot’un tarihçesinde geçti. Bir süre sonra Yunanlı
tarihçiler o zamanların en büyük abidelerini seçtiler. İskenderiye Kütüphanesi’nin
baş kütüphanecisi Finikeli Callimachus (M.Ö. 305 - M.Ö. 240) “Dünyadaki
Harikaların Bir Listesi’ adlı eserini bu dönemde yazdı. Bu liste hakkında
tüm bildiğimiz, sadece bu başlık. Çünkü kitap İskenderiye Kütüphanesi’yle
beraber kül olmuş durumda. Liste, eski çağın muhteşem yedi yapıtını karşılaştırıyordu.
Günümüzde arkeolojik kazılar bu harikaların gizemine biraz açıklık
getirebiliyor. Yapanlar için bu harikalar, dinin, mitolojinin, sanatın, gücün
ve bilimin birer simgeleriydi. Bizim için ise yedi harika, insanoğlunun çevresini
değiştirme ve muhteşem yapılar yapabilme yeteneklerinin bir simgesi.
Keops Piramidi
Sanıldığının aksine 3 piramidin hepsi dünyanın yedi harikası
listesine dahil değil. Piramitlerden sadece Keops Piramidi bu listeye girdi.
Keops Piramidi aynı zamanda dünyanın yedi harikasından günümüze dek
ayakta kalabilmiş tek yapı. Piramit 4. Hanedanlık zamanında M.Ö. 2560 yılında
Firavun Khufu (Keops) tarafından yaptırıldı. Keops Piramidi’nin yapımının
20 yılı aştığı sanılıyor. Piramit yapıldığında 145.75m yüksekliğindeydi.
Yapıldığından itibaren 43 yüz yıl boyunca da dünyadaki en uzun yapı
olarak kayıtlara geçti.
Zeus Heykeli
Zeus Heykeli M. Ö 450 yıllarında
Olympia’da yapıldı. Heykel, adına olimpiyat oyunları düzenlenilen, Yunanlıların
en büyük tanrısı Zeus için yapılmıştı. Zeus Heykeli bir tahta iskelet
üzerine altın ve fildişi metal parçaların yerleştirilmesiyle yapılmıştı.
Heykel tapınağa ancak sığabiliyordu, öyle ki Zeus ayağa kalksa tapınağın
tavanı yıkılacakmış gibi bir hava veriyordu. Heykelin oturtulduğu taban
6.5m. genişliğinde ve 1m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13m yüksekliğindeydi.
Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius I tarafından putperestlik olarak
suçlanıp sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Heykel zengin
Yunanlılar tarafından Constantinople’e taşınmıştı ve orada 462 yılındaki
büyük yangında yok olana dek kaldı.
Artemis Tapınağı
Artemis Tapınağı M.Ö. 550
yılında Efes antik kentinde yapıldı. Tamamiyle mermerden oluşuyordu. Lidya
kralı Croesus tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından
tasarlanmıştı ve dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias,
Polycleitus, Kresilas ve Phradmon tarafından yapılmış olan bronz heykellerle
süslenmişti. Tapınak hem bir pazaryeri, hem de bir dini müessese olarak
kullanılıyordu. Artemis Tapınağı M. Ö. 21 Temmuz 356 yılında adını ölümsüzleştirmek
isteyen ve ne yazık ki bunu başaran Herostratus adlı biri tarafından yakıldı.
İşin ilginç yanı, aynı gece Büyük İskender doğdu. Hatta bu olaydan bir
zaman sonra Anadolu’yu fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılmasına
yardım etti.
Rodos Heykeli
Yapılışından yok oluşuna
kadar yalnızca 56 yıl geçmesine rağmen, Rodos Heykeli dünyanın yedi
harikasından biri olmayı başardı. Rodos Heykeli yapıldığında sadece
devasa bir heykel değildi. Heykel Rodos adasındaki insanlar için beraberliğin
bir simgesiydi. Rodos Heykeli’nin yapılması tam 12 yıl aldı ve M. Ö. 282
yılında bitirildi. Heykel yaklaşık 33 m. boyundaydı; demir ve taşla
desteklenmiş bronzdan oluşuyordu. Liman girişinde bulunan heykel M.Ö. 226 yılında
bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırıldı. Rodoslular,
Firavun Ptolemy III Eurgetes’den restorasyon için yardım teklifi aldılarsa
da, bir kahine başvuruldu ve yardım reddedildi. Neredeyse 1000 yıl boyunca
heykel harabe halinde kaldı. 654 yılında Araplar Rodos’u istila ettiler.
Heykelden kalanları Suriyeli bir Yahudi’ye sattılar. Söylenildiğine göre
bütün parçaları Suriye’ye 900 tane devenin sırtında taşınmış.
Mausoleum
Mausoleum, Kral Mausollos için
karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir mezar. Bodrum civarında
yapılmış ve yapımı M.Ö. 350 yılında tamamlanmış. Tabanın üstünde
kenarları heykellerle süslenmiş basamaklı bir podyum bulunuyordu. Altınla süslü
su mermerinden yapılmış lahit ve mezar odası, podyumun üstünde bulunuyordu
ve iyonya tarzı kolonlarla çevrilmişti. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiş
bir piramit çatıyı destekliyordu. Dört tane savaş arabasıyla çekilen bir
savaş arabası heykeli ise piramidin tavanını donatıyordu. Mausoleum’un
toplam yüksekliği 45 m. idi. Mausoleum’un her tarafındaki 4 heykelin her
birini bir heykeltıraş yapmıştı. Bu heykeller, tanrıların değil de
insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer
tutarlar. 16 yüzyıl boyunca Mausoleum iyi bir durumda korundu. 15.yy da Haçlı
Seferleri sırasında St.John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum
Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında
Mausoleum’un nerdeyse bütün taşları kullanıldı.
İskenderiye Feneri
Büyük İskender’in ölümünden
sonra kumandanı Ptolemy Soter, Mısır civarında güçlendi ve İskenderiye’yi
kendine başkent yaptı. Kent kıyısında Faros isimli bir ada bulunuyordu. Bu
adaya bir fener kulesi yapılmak istendi. Yapı, Euclid’in bir çağdaşı
olan Sostratus tarafından İskenderiye Kütüphanesi’nde tasarlandı. 117 m.
boyundaki Fener’in en gizemli yanı aynasıydı. Bu aynanın yansıttığı
ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Araplar Mısır’ı
fethettiklerinde İskenderiye’ye hayran oldular. Ama stratejik açıdan başkentlerini
Kahire’ye kaydırdılar. Fener depremlerden epey zarar gördü ve 1480 yılında
Memlüklüler tarafından şehri korumak için yapılan bir kalede malzemeleri
kullanılmak üzere yıkıldı.
Babil'in Asma Bahçeleri
Yunanlı coğrafyacı Strabo’nun M.Ö. 1. yy.’daki tanımlamasına göre,
bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların
içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için
toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve
asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden
zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere
taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu. Bahçeler
Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için
yapılmıştı. Amytis, Medes Kralı’nın kızıydı ve iki ülkenin müttefik
olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil,
engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya’nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu
depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun
memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı
büyük teraslar yaptırdı.
NTVMSNBC
|