Müze kapısında
kilit sergisi...
NET Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk, geçen hafta içinde
gazetecilere verdiği davette Türkiye turizmiyle ilgili gelişme ve gözlemlerini
aktardı.
Sayın Tibuk'un gözlemlerine göre İstanbul turizminin geleceği pek aydınlık
görünmüyordu. Bu gerçeğin altını özetle şöyle çizdi:
"Kırk yıl önce İstanbul'a turist rehberi olarak geldiğimde
Sultanahmet'te hangi sorunlar varsa bugün de aynı sorunlar yaşanıyor. Üstelik
"kapkaççılık" gibi bazı yeni sorunlar eklendi. Mesela,
Sultanahmet gibi bir alanı güvenlik kontrolü içine almak o kadar zor
muydu?"
Tibuk, İstanbul'a gelen turist sayısının her yıl düştüğünü, oysa
Antalya turizminin geleceğinin parladığını da vurguladı. Tibuk'a göre son
yirmi yılda en başarılı Turizm Bakanı Barlas Küntay'dı. Mükerrem Taşçıoğlu
ile Abdülkadir Ateş de başarılı hizmetlerde bulunmuşlardı. Şimdiki Bakan
Erkan Mumcu ise şov yapma hevesindeydi.
Toplantıda yalnızca geçmişe ve günümüze dair eleştiri ve gözlemler
konuşulmadı elbette, NET Holding'in geleceğe yönelik projeleri de gündeme
geldi. Bunlardan ikisi öne çıkıyordu: Büyük yatırımlarıyla ülke
turizmine büyük katkılar sağlayacak biri Kuzey Kıbrıs'ta arazi geliştirme
projesi, öteki de NET-Milas projesi...
"Personel" yetersizliği...
Peki, Tibuk'un gözlemlerine göre İstanbul turizminin geleceği gerçekten
karanlık mıydı? Doğrudur, İstanbul bir dünya kenti olarak yılın her günü
turizmi yaşamakta... Artık kış aylarında da dünyanın çeşitli ülkelerinden
turistler İstanbul'a akın etmekte... Çünkü İstanbul'da görülmesi gereken
pek çok yer var. Bu zenginliğin bir bölümü de "müze"ler oluşturmakta...
Tülay Ergil, "İstanbul Müzeleri" kitabında 1993 tarihi
itibariyle İstanbul'da elliyi aşan müze olduğunu yazmakta... Bunlardan bir kısmı
"saray-müze", bir kısmı "anıt-müze", bir kısmı da
"ev-müze"... Bir de eserlerin sergilendiği müzeler bulunmakta...
Fakat, ne yazık ki bu müzelerden özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı'na
bağlı olanların pek çoğu bugün kapılarını ziyaretçilerine açamaz
durumdalar. Görünen ve geçerli nedeni de "personel" yetersizliği...
Geçenlerde oğlum ile annesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni görmek
istediler. İki gün önceden telefon edip müzenin açık olup olmadığını
da sordular. Ama müzeye gittiklerinde büyük bir bölümünün kapalı olduğunu
öğrendiler. Eski Şark Eserleri Müzesi ile Çinili Köşk dışında Anadolu
uygarlıklarının sergilendiği bölümler kapalıydı. Gerekçesi de malum,
"personel yetersizliği"...
Turizm ile kültür...
Yalnız İstanbul müzeleri mi? Bodrum Sualtı Müzesi'nin de kimi bölümleri
bu nedenle kapalı...
NATO toplantısı için İstanbul'a getirilmesi düşünülen Zeugma
mozaiklerinin sergilendiği Gaziantep müzesi de öyle... Geçenlerde
ziyaretimde müze yetkileri yine personel yetersizliğinden kimi eserlerin
sergilenmediğinden yakınmışlardı.
Geçen yıl Afyon'da, üstelik "Müzeler Haftası"nda Afyon Müzesi'nin
aynı gerekçeyle kapısına nasıl kilit vurulduğu da not defterimin bir köşesinde
durmakta...
Besim Tibuk, İstanbul turizminin geleceğinin pek aydınlık görünmediğini
anlatırken bütün bunları düşündüm.
Bir yanda ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla yurt içi ve dışında
turizm yatırımına önem veren kurum ve kuruluşlar... Bir yanda "bacasız
fabrika" turizmin önemli bir hammaddesini oluşturan "müze" kapılarında
"kilit" sergileyen bir anlayış...
"Turizm" ile "kültür" birleşince demek böyle oluyormuş...
Sabah - Refik Durbaş
|