Mehmet
Konuralp'in Devr-i Alem'i Katılımcılarla Buluştu
YEM
Nisan Ayı Etkinlikleri'nin sonuncusu Mehmet Konuralp'in "Devr-i Alem"
söyleşisiyle gerçekleşti. Birçok katılımcının büyük bir ilgiyle
izlediği konuşmasında Konuralp, arşivinden yansıttığı görsellerle büyük
beğeni kazandı.
Konuralp, gezi anılarına başlamadan önce, ihtiyaçların belli bir yöreye
özgülüğü inancıyla başladığı yolculuklarının sonrasında her yörede
benzer şeylerin yaşanabilirliği sonucuna vardığını ve nüanslar dışında
insan yaşantısının her bölgede benzer bir takım verilerle örtüştüğünü
açıkladı. Çocukluğunda okuduğu ve kendisine yolculuk kavramı üzerinde
ilk izlenimleri kazandıran "İki Çocuğun Devr-i Alemi" adlı
kitaptan da kısaca bahsetti.
Konuralp, "Devr-i Alem" anılarının ilk bölümünde Agra Yarımadası
yakınlarındaki Ekber Şah için yapılmış saray binasından bahsetti. Türk-
Moğol ve İran medeniyetlerinin etkisinde gelişen bu şehirde doğu-batı doğrultulu
yerleşimin uygunluğuna ve bu sırtta yer alan mevcut yapıların kendi içlerinde
birbiriyle ilişkili bir dizi yarattığına değindi. Ekber'in 70'li yılların
ortasında bu şehre gelmesiyle şehrin genelinde "Ekber vari" tarzın
hakim olduğuna değindi. Şehrin genel dokusunda oldukça net bir şekilde
okunan Hint- İslam sentezinin dinsel yönelmeyle bütünleşerek şehrin bütününde
hakim olduğunu vurguladı. Konuralp, bu şehrin aslında son derece kozmopolit
bir şehir olduğunu ancak son onbeş sene içinde kaliteli su sıkıntısı ve
ağır hava gibi olumsuz etkenlerin ağır basmasıyla çok büyük göçlerin
yaşandığını da sözlerine ekledi. Ancak tüm bu olumsuz sonuçlara rağmen
, yapının avlusunda bulunan şeyh türbe ve mezarları nedeniyle bu beldenin
her dinden ve inaçtan turistler için bir ziyaret merkezi olduğunu da
belirtti.

Konuralp, Brahman felsefesini yansıtan yapılarda bireyselliğin artmasıyla
aksiyel simetri ve merkez kavramlarının ağırlaştığını aktardı. Tanıttığı
binanın genelinde prefabrik oluşumun ve geçmelerden oluşan kurgunun
etkisinden bahsetti. Yapının Ekber hakimiyetinde olmasının bir sonucu olarak
kozmik dünyayla olan ilişkilerin ağırlığına da değinen Konuralp, gözlem
kuleleri ve seyir alanları gibi kurguların tanrıyla olan ilişkinin bir parçası
olarak tanımlandığını da vurguladı. Dört tarafı suyla çevrili olan bu
seyir mekanının Ekber'in merkezini oluşturduğu kozmik bir merkez olarak
tasarlandığını da sözlerine ekledi. Konuralp, tüm bu geometrik kurgunun
klasik ifadesinde bile son derece çağdaş çözümlerin varlığına da dikkat
çekerek Kamboçya Gezisi ile ilgili anlatımlarına geçti.
Kamboçya yakınlarında konumlanan Anghor Thom ve Anghor Vat mabetlerinin dünyanın
yedi harikası içinde gösterildiğini belirten Konuralp, bu binaların çok önemli
dini merkezler olduğunun da altını çizdi.
Brahman inancı ilkelerinin
en önemlilerinden biri olan "yönelme" konusuna değinen Konuralp,
genellikle tapınma binalarında inanılan tanrının geldiği varsayılan doğrultunun
kutsal olarak kabullenildiğini ve bu yönün de çoğu zaman "doğu"
olduğunu söyledi. Ancak Anghor Thom binasında, Şiva'nın geliş yönü olan
batının en şaşalı ve derin anlamlar yüklü yön olarak ele alındığını
açıkladı. Arka alanda yer alan kapıların ise zafer ve ölümü simgelediğini
belirtti.
Brahman inancında simetrinin önemine de değinen Konuralp, bu simetri
kurgusunun neredeyse tüm mekanlarda bol ışıklı düzenlemeler ve iç
mekanlarda tanrı heykel ve maketleriyle bütünleştiğini aktarırken bu dört
tanrılı kurgunun merkezinde Brahman'a ait simgelerin yer aldığını da sözlerine
ekledi.
Konuralp, görsellerle desteklediği söyleşisine oldukça değişik bir ağaç
türü olan Fitus Ağacı'nın anlatımıyla devam etti. Suya olan yönelimi ve
bu yönelimin kesintisiz akışı içinde adeta mimarinin bir parçası haline
gelen Fitus Ağacı, yumuşak doğal malzemenin sert taşla geçişiminin etkisi
açısından da Konuralp'in oldukça dikkatini çeken bir öğe olarak vurgulandı.
Bir diğer adı da "Boğan İncir Ağacı" olan Fitus'un yanı sıra
bambu motifli taşlar, bayon sitilinde yapılmış insan başı heykelleri ve
faluslar da yine mimariyi zenginleştiren öğeler olarak Konuralp'in anlatımı
içinde yer aldı.
Anghor Thom'un ardından
mimar, bir anlamda konuşmasının özü olarak nitelendirdiği Anghor Vat
izlenimlerine geçti. Konuralp, dünyanın dinsel açıdan en önemli
merkezlerinden olan Anghor Vat'ın Brahman inancı gereğince kurgulanan görkemli
yapısı ve çözümlerindeki ustalık üzerinde durdu. Mimar, bu yapıda da
hakim olan Şiva inancı nedeniyle girişin burada da batı taraflı olduğunu
belirtti. Brahman inancında çok etkin bir yeri olan "Tepe Mabedi"
kavramının burada çok iyi vurgulandığını ve gerek işleyiş gerekse kurgu
açısından oldukça başarılı olduğunu aktardı. Konuralp, birkaç kademede
yükselen binanın Hindu Tantirik İnancının bir parçası olduğunu da sözlerine
ekledi. Duvarlardaki figüratif tariflerin güneşle kurduğu muazzam gösteriye
de değinen mimar, yapıda tüm detayların oldukça derin anlamlardan yararlanılarak
tasarlandığını vurguladı.
Konuralp, tüm bu binaların tasarımcısı olan mimarların da adeta
kutsallaştırıldığını ve hint mitolojisine göre tanrısal özellikler taşıdıklarını
aktardı. Kendisine göre Anghor Vat'ın en çekici özelliğini ise mimarlığın
genel "boşluk doldurma'"konseptine karşı burada izlenen
"dolulukların boşaltılması"uygulaması olarak tanımladı. Aydınlık
ve karanlık arasındaki tansiyonların muazzam hesabını da oldukça büyük
bir beğeniyle karşılayan mimar, söyleşiyi Brahman Felsefesi'nin derinliğini
ve burada kullanılan ustaca hesapların başka hiçbir dinde belki de bu kadar
etkileyici bir kurguyla düzenlenemediğini vurgulayarak noktaladı.
Arkitera - Elif Aksüt
|