Yeni kültür
adasını dolaştım
Cuma günü İstanbul’un yeni kültür adasını
dolaştım.
Genellikle İstanbul’un müzelerinden, kültür adasından söz ederken,
klasik örneğimiz Sultanahmet Adası’dır.
Oysa geçen gün bir başka keşif gezisi yaptım.
Gezdiğim yer; artık alternatif bir kültür adası olma özelliğini kazanıyor,
hatta kazandı bile.
Şimdi müzeye, sanat merkezine dönüştürülme çalışmaları başlayan
eski Siláhtarağa Elektrik Santralı’nı dolaşırken, o semtlerin, oturanların
yükselen kültür ve ekonomik grafiklerini gözümde canlandırmaya çalıştım.
Sadece mimarlık tarihi açısından önem taşıyan binaların, teknolojik
gelişme ile nostalji kavramı arasında beni bırakan aletlerin değil, ağaçların,
çimenlerin yarattığı yeşil dokularına da hayran oldum.
Yeni müzecilikte, kültür merkezi kavramında, yaşam, dinlenme alanları
ilk başta tasarlanması gereken yerler.
Bahçede bir heykel sergisini hayal ettim. Neden olmasın?
Burayı, burada açılmış, açılacak müzeleri, kültür merkezlerini
ziyaret edecek olanların, konuşacakları, tartışacakları,
dinlenebilecekleri, kahve-çay içecekleri, yemek yiyebilecekleri bir yerin
olması, beni çok ilgilendirir, ziyarete gelecek insanların, bütün gününü
burada geçirebileceklerini düşünürüm.
Bedenin, ruhun bütün gereksinimlerini birlikte karşılayabilecekler.
İstanbul’u gezdikçe, yeni yerleri tanıdıkça, bu şehri her gün
yeniden keşfetmenin lezzetini duyuyorum. Hani Yahya Kemal Beyatlı’nın bir
semtini sevmek bile bir ömre değer, dizesi, bir gerçeğin de ifadesi.
Oradan Miniatürk’e geçebilirsiniz, dünyanın en önemli yapılarının
maketini burada seyredebilirsiniz.
Hakkında yazılı ve sözlü bilgi edinebilirsiniz.
Dün çocukları getiren otobüsleri gördüm. Miniatürk gibi yerler, özellikle
çocukların eğlenerek öğrenmesini sağlıyor.
Böylece adanın ikinci mekánının da buraya getirdiği hayatiyete tanıklık
yaptım.
Aydın Uğur’la Siláhtarağa tanıtım gezimizin yorgunluğunu Rahmi Koç
Müzesi’nin Haliç’e bakan kahvehanesinde çay içerek giderdik. Müzenin önündeki
çocukların oluşturduğu uzun kuyrukları, sevgiyle seyrettik.
O müzenin kapısında cıvıl cıvıl çocuklar, hem sanayiin gelişim çizgisini
izliyorlar, otomobilleri, vagonları merakla, ilgiyle seyrediyorlardı.
Öğrenmek ve eğlenmek. Günümüzün aktif metodu.
Böylece bu adada çocuklarınızla dolaşarak, güzel, renkli bir tatil günü
geçirebilirsiniz.
Silahtarağa’nın da açılışından sonra, bu üçlünün oluşturduğu kültür
adası daha da ilgi çekici bir kimlik kazanacak, bu kimlik kültürel ve
ekonomik gelişmenin simgesi olacaktır.
Kültür adaları şehrin her tarafına yayıldıkça, hem kültür yaygınlaşacak
hem de o semtler gelişecektir.
Hürriyet - Doğan Hızlan
|